Ülkemizde
çok fazla bilinmemesine rağmen, Peter
Bichsel İsviçre ve dünya
edebiyatı için önemlidir...
Kısa
hikayelerini, gözlemlerini ironik cümlelerle anlatan Peter Bichsel, okuruna
da görevler yüklediği (!) yazılarının
yanında bir süre öğretmenlik de yapmış biridir...
Türkçeye çevrilen az sayıdaki kitaplarından biri de Doğrusu Bayan Blum Sütçüyü Tanımak
İstiyordu.... başlığını taşır...
Her
zaman belirli düzeyin üzerinde yayınlar
yaparak kültür hayatımıza büyük katkılar yapan İletişim Yayınevi’nin yıllar
yıllar önceki katalogunun arkasında
Peter Bichsel’in cümlelerinden yapılan alıntı çok dikkat çekmişti...
Peter
Bichsel bu yazısında en keskin cümleleri söylerken bile okuyanı kendinden
uzaklaştırmayan üslubuyla okuma
bağımlılığını anlatıyordu iptila
ve müptela kelimelerine vurgu
yaparak...
Genç
okurlar için iptilanın bağımlılık, müptelanın da bağımlı olan anlamına geldiğini hatırlatalım...
Peter
Bichsel imzalı kısa yazıyı paylaşmadan
önce de bir nostalji turu(!) yapalım okurlarımızla...
Televizyonun
tek kanallı olduğu dönemlerde herhangi bir film ya da dizideki karakterin
biri yasadışı ya da ahlak dışı bir
davranış sergilediğinde o kişinin bağlı
olduğu mesleğe ait kuruluşlar ayağa kalkardı,
bizim
camiamızdan,
bizim
mesleğimizden
böyle
insanlar çıkmaz
diye...
Oysa
hepimiz biliyoruz ki
her
meslek grubundan
her
tür insan çıkabilir
ama
az, ama çok...
Bu
gerçekle yüzleşmek için şu basit soruyu sorun kendinize ;
Bütün meslek sahipleri dünyanın en doğru insanları olsaydı bu yanlışlar,
kötülükler olur muydu ?Romanlar,
filmler, yazılar ne anlatabilirdi?
‘Okumak iptiladır’ başlığıyla
aktarılan yazıda da Peter Bichsel bir iki yerde doktorlar örneğini veriyor...
Dolayısıyla
bu yazıyı şimdi okurken örnek verdiği meslek grubunun sadece bir örnek olduğunu
unutmayın (!)
Şunları
diyor Peter Bichsel o muhteşem yazısında
ve dilimize çevirenin adını bilemediğimiz için
anamadığımız çok başarılı çeviride ;
"
Kitabı kurtarmak için parmağımı bile oynatmam.
Batacağı
varsa batar. Benim kitaplarım var, evde.
Onlar batmaz, orada duruyorlar işte.
İnsanın
neden ille de kitap için bir şey yapması gerektiğini anlamıyorum.
Kitaba
ihtiyaç kalmazsa kitaba ihtiyaç kalmamış demektir.
Bazı
insanlar kendilerini okur sayar. Sonra da “biliyor musunuz , ben doktorum” derler,” okumaya hiç vaktim yok.” Şimdiye
kadar bir alkoliğin, biliyor musunuz, ben doktorum, içmeye hiç vaktim yok
dediğini duymadım.
Herhangi
bir tiryakinin, aslında üç paket içerim ama şu sıra hiç vaktim yok, dediğine de
şahit olmadım.
İptila
nedir, ona işaret etmeye çalışıyorum.
Okumak,
harfleri yan yana dizmek ve bu harflerin ağaçlar ve evler ve insanlar ve
anlaşmazlıklar ve güçlükler yaratması, bunların sadece harflerden oluşabilmesi
gibi bir mucize, bu coşku, insanı müptela yapar ya da yapmaz.
Ve
bir müptela ihtiyacı her neyse
ona
ulaşmanın yolunu her vakit bulur.
Okurlar
ortadan kaldırılamaz,
olsa olsa devlet zoruyla yok edilebilirler.
E,
olabilir, devlet hepsini hapseder ve bütün harflere el koyar, onlar da hiçbir
şey okuyamaz hale gelirler. Bu pekala mümkün.
Bugünün
yayınevlerinin jean paul dönemindekilere göre bir hayli yüksek olduğunu
sanıyorum. Hayır, yayılıyor o; yani okumak. Eminim bundan.
Alkolizmin
ortadan kaldırılabileceğini ancak yeminli içki düşmanları düşünebilir. Ben
alkolizmden yana değilim, ona epeyce karşıyım, sadece bir iptila olduğu için
adını anıyorum.
Ve
dediğim gibi, eğer bir gün ortada hiç kitap kalmazsa, evimde kitaplarım var,
onların hepsini bir daha okuyabilirim.
Ve
hepsini bir daha okuyuncaya kadar epey yaşlanırım herhalde."
Peter
Bichsel imzalı ironik ve çok etkileyici yazı ,
okuyanı iki dakika içinde kendini derin derin sorgulama anaforuna
çekecek kadar güçlü...
Okumak
hatta yazmak da bir bağımlılık bazıları için...
Hem
de ne güzel , ne anlamlı bir
bağımlılık..
Türk
hikayeciliği ve edebiyatının unutulmaz ismi Sait Faik de değil miydi şu
cümleleri kuran ;
"Söz
vermiştim kendi kendime: yazı bile yazmayacaktım.
Yazı
yazmak da, bir hırstan başka ne idi?
Burada,
namuslu insanların arasında sakin, ölümü bekleyecektim;
hırs,
hiddet neme gerekti?
Yapamadım.
Koştum tütüncüye, kalem kağıt aldım.
Oturdum.
Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için
cebimde taşıdığım çakımı çıkarttım.
Kalemi
yontuktan sonra tuttum öptüm.
Yazmasam deli olacaktım."
(murat
örem / 31 ekim 2013 / ankara...)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder