*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500" ziyaret !
*her cümle "5846" sayılı yasa korumasında !
*fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir !
*sağ alttaki küçük dünya ?

2 Ekim 2013 Çarşamba

cahit sıtkı tarancı ; " avya sarı, nar kırmızı ! sonbahar..."


          “ Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
 Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor ....”

diye başlar bir şiirine ,  103 yıl önce  yine bir Ekim ayının başında doğan  Cahit Sıtkı Tarancı...

Gariptir ki , Cahit Sıtkı Tarancı 46 yıl yaşayacak ve yıllar sonra yine Ekim ayında hoşçakalın diyecektir geride kalanlara...

 Farklı kaynaklarda doğum günü 2 veya 4 Ekim 1910 olarak görünen Cahit Sıtkı Tarancı, bir yanıyla yaşama sevinci aşılayan  diğer yanıyla da  hayatın sonlu ve hüzünlü olduğunu hatırlatan mısraların  büyük şairidir...

Ölüm korkusunu  çocukluk günlerine ve  geçmişe dönerek aşmaya çalışan biridir Cahit Sıtkı...

Kendisiyle birlikte anılan  unutulmaz şiirinde ‘Yaş otuz beş / yolun yarısı eder’ dese de umduğu gibi olmaz ömür çizgisi   Cahit Sıtkı Tarancı’nın...

Tarancı  Diyarbakır’da dünyaya gelir. Doğduğu ev yıllar sonra müze olmuş evin bulunduğu sokağa da adı verilmiştir....

Cahit Sıtkı  başlangıçta daha çok Ahmet Haşim ve Necip Fazıl şiirinin etkisinde kalarak yazar...

“Açınca baharın dişi gülleri
Bir başka rüzgar eser bahçelerde
Dinle çılgınca öten bülbülleri
Sorma niçin düştüğünü bu derde..”

mısralarını  yazarken şadırvanlı, bahçeli Diyarbakır günlerindeki çocukluğu vardır belki de gözünün önünde...

Galatasaray Lisesi yıllarında, en yakın dostu olacak şair Ziya Osman Saba’yla tanışır Cahit Sıtkı. Galatasaray’ın ardından girdiği Mülkiye’yi bitiremez. Bir anısında, güzel bir bahar gününde derse girmek yerine bahçede ettiği aylaklığı gören müdür yardımcısıyla yaşadıklarını da anlatmıştır  Cahit Sıtkı Tarancı... Okulla erken vedalaşmasında (!) muhtemelen bu anının da etkisi vardır...

Mülkiye’den ayrıldıktan sonra Yüksek Ticaret Mektebi’ne devam eden Cahit Sıtkı’nın ilk kitabı Ömrümde Sükut yayımlanır 1933 yılında.

Kitabın yayımlanmasında Peyami Safa’nın da rolü büyüktür..
Peyami Safa, edebiyat tarihimizde bir çok ismin arkasındaki görünmezbirgüzeleldir....

Aynı dönemde çalışmaya da başlayan Cahit Sıtkı Tarancı gazeteci olmaya karar verir...Bir süre sonra öğrenimini tamamlamak üzere Paris’e gider ancak İkinci Dünya Savaşı nedeniyle geri döner.

Vérlaine, Mallermée ve özellikle  Baudelaire  Cahit Sıtkı Tarancı’yı derinden etkiler  ama  bir yandan da Yunus Emre, Fuzuli, Nedim ve Şeyh  Galip’le birlikte  Ahmet Haşim ile Yahya Kemal üzerinden Türk şiir geleneğiyle bağ  kurar...

Büyük hayranlık duyduğu Baudelaire bile Yunus Emre’nin tek bir dizesinin çok ama çok gerisindedir  Cahit Sıtkı’ya göre ve şöyle der;

‘Bir ben vardır bende benden içeru..’  
Baudelaire’i bile kıskandıracak büyüklükte bir mısradır....

Cahit Sıtkı Tarancı  Abbas isimli şiirinde elden kayıp giden zamana hayıflanırken alkolle olan yakınlığını ve gençliğine olan özlemini de dile getirir...
Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalb ağrısı....

dizeleriyle başlayan şiir tam bir Cahit Sıtkı şiiri gibi geçmişe özlemle sona erer ;

Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan....

Şiirlerinde yalnızlığa, ölüme, acıya ve kedere pek çok kez  yaslanan  Tarancı’nın  iç ve dış sesi,  hayatın karşısında naif , acemi  ve kırılgan kalanların tercümanıdır sanki...

Cahit Sıtkı  ‘İmkansız Dostluk’  şiirinde gene ümitsizdir ama bu kez ümitsizlik duygusu  bireyin açmazlarının dışına çıkarak toplumsal bir kimlik kazanır sanki...

Değil kardeşim, dal yeşil değil, gök mavi değil.
Bilsen. ben hangi alemdeyim, sen hangi alemde....
Vazgeç kardeşim vazgeç , ayrıdır bindiğimiz gemiler “

Cahit Sıtkı Tarancı’nın şiirlerinde öne çıkan temalar adeta Ziya Osman Saba’nın da izdüşümüdür ;  ölüm, yaşlanma korkusu, akıp giden zaman, çocukluk ve gençlik özlemi, yaşama sevinci ve yalnızlık .....

Bir çok şiiri bestelenen   Cahit Sıtkı Tarancı ,

Bir kere sevdaya tutulmaya gör;
Ateşlere yandığının resmidir....

diye başlar Karasevda şiirine...

Cahit Sıtkı Tarancı 1952 yılında, ağır bir hastalığa yakalandığında 42 yaşındadır. Son yıllarını felçli olarak yaşayacaktır...

1956 yılının 12 Ekim gününde tedavi için gittiği Viyana’dayken hoş bir sada kalır Tarancı’dan da...

Türk Şiiri’ndeki kısa ömürlü unutulmaz  şairler ortalamasını aşağıya çekenlerden(!) olmuştur  Cahit Sıtkı Tarancı da ,  46 yaşında ölerek...

Ne demişti Cahit Sıtkı  o unutulmaz  şiirinde  ;

“ Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
 Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun....”

Çok şey mi istemişti ?...  
         Hala , çok şey mi istiyoruz  ? ? ?

         ( murat örem / 02 ekim 2013 / ankara ...)
                                                  güfte/şiir / cahit sıtkı tarancı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder