“ Desem
ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor
....”
diye
başlar bir şiirine , 103 yıl önce yine bir Ekim ayının başında doğan Cahit Sıtkı Tarancı...
Gariptir
ki , Cahit Sıtkı Tarancı 46 yıl yaşayacak ve yıllar sonra
yine Ekim ayında hoşçakalın diyecektir geride kalanlara...
Farklı kaynaklarda doğum günü 2
veya 4
Ekim 1910 olarak görünen Cahit Sıtkı Tarancı, bir yanıyla yaşama sevinci
aşılayan diğer yanıyla da hayatın sonlu ve hüzünlü olduğunu hatırlatan
mısraların büyük şairidir...
Ölüm
korkusunu çocukluk günlerine ve geçmişe dönerek aşmaya çalışan biridir Cahit
Sıtkı...
Kendisiyle
birlikte anılan unutulmaz şiirinde ‘Yaş
otuz beş / yolun yarısı eder’ dese de umduğu gibi olmaz ömür çizgisi Cahit Sıtkı Tarancı’nın...
Tarancı Diyarbakır’da dünyaya gelir. Doğduğu ev
yıllar sonra müze olmuş evin bulunduğu sokağa da adı verilmiştir....
Cahit
Sıtkı başlangıçta daha çok Ahmet Haşim
ve Necip Fazıl şiirinin etkisinde kalarak yazar...
“Açınca
baharın dişi gülleri
Bir
başka rüzgar eser bahçelerde
Dinle
çılgınca öten bülbülleri
Sorma
niçin düştüğünü bu derde..”
mısralarını yazarken şadırvanlı, bahçeli Diyarbakır
günlerindeki çocukluğu vardır belki de gözünün önünde...
Galatasaray
Lisesi yıllarında, en yakın dostu olacak şair Ziya Osman Saba’yla
tanışır Cahit Sıtkı. Galatasaray’ın ardından girdiği Mülkiye’yi bitiremez. Bir
anısında, güzel bir bahar gününde derse girmek yerine bahçede ettiği aylaklığı
gören müdür yardımcısıyla yaşadıklarını da anlatmıştır Cahit Sıtkı Tarancı... Okulla erken vedalaşmasında
(!)
muhtemelen bu anının da etkisi vardır...
Mülkiye’den
ayrıldıktan sonra Yüksek Ticaret Mektebi’ne devam eden Cahit Sıtkı’nın ilk kitabı
Ömrümde
Sükut yayımlanır 1933 yılında.
Kitabın
yayımlanmasında Peyami Safa’nın da rolü büyüktür..
Peyami
Safa, edebiyat tarihimizde bir çok ismin arkasındaki görünmezbirgüzeleldir....
Aynı
dönemde çalışmaya da başlayan Cahit Sıtkı Tarancı gazeteci olmaya karar
verir...Bir süre sonra öğrenimini tamamlamak üzere Paris’e gider ancak İkinci
Dünya Savaşı nedeniyle geri döner.
Vérlaine,
Mallermée ve özellikle
Baudelaire Cahit Sıtkı
Tarancı’yı derinden etkiler ama bir yandan da Yunus Emre, Fuzuli, Nedim ve
Şeyh Galip’le birlikte Ahmet Haşim ile Yahya Kemal üzerinden Türk
şiir geleneğiyle bağ kurar...
Büyük
hayranlık duyduğu Baudelaire bile Yunus Emre’nin tek bir dizesinin çok
ama çok gerisindedir Cahit Sıtkı’ya göre
ve şöyle der;
‘Bir
ben vardır bende benden içeru..’
Baudelaire’i
bile kıskandıracak büyüklükte bir mısradır....
Cahit
Sıtkı Tarancı Abbas isimli şiirinde elden
kayıp giden zamana hayıflanırken alkolle olan yakınlığını ve gençliğine olan
özlemini de dile getirir...
Haydi
Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalb ağrısı....
dizeleriyle başlayan şiir tam bir Cahit Sıtkı
şiiri gibi geçmişe özlemle sona erer ;
Al getir ilk sevgiliyi
Beşiktaş'tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan....
Şiirlerinde
yalnızlığa, ölüme, acıya ve kedere pek çok kez yaslanan
Tarancı’nın iç ve dış sesi, hayatın karşısında naif , acemi ve kırılgan kalanların tercümanıdır
sanki...
Cahit
Sıtkı ‘İmkansız Dostluk’ şiirinde gene ümitsizdir ama bu kez ümitsizlik
duygusu bireyin açmazlarının dışına
çıkarak toplumsal bir kimlik kazanır sanki...
“Değil kardeşim, dal yeşil değil, gök mavi değil.
Bilsen.
ben hangi alemdeyim, sen hangi alemde....
Vazgeç
kardeşim vazgeç , ayrıdır bindiğimiz gemiler “
Cahit
Sıtkı Tarancı’nın şiirlerinde öne çıkan temalar adeta Ziya Osman Saba’nın da
izdüşümüdür ; ölüm, yaşlanma korkusu, akıp
giden zaman, çocukluk ve gençlik özlemi, yaşama sevinci ve yalnızlık .....
Bir
çok şiiri bestelenen Cahit Sıtkı
Tarancı ,
Bir
kere sevdaya tutulmaya gör;
Ateşlere
yandığının resmidir....
diye başlar Karasevda şiirine...
Cahit Sıtkı Tarancı 1952 yılında,
ağır bir hastalığa yakalandığında 42 yaşındadır. Son yıllarını felçli
olarak yaşayacaktır...
1956
yılının 12 Ekim gününde tedavi için gittiği Viyana’dayken hoş bir sada kalır
Tarancı’dan da...
Türk
Şiiri’ndeki kısa ömürlü unutulmaz
şairler ortalamasını aşağıya çekenlerden(!) olmuştur Cahit Sıtkı Tarancı da , 46 yaşında ölerek...
Ne
demişti Cahit Sıtkı o unutulmaz şiirinde
;
“
Memleket isterim
Gök
mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların
çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket
isterim
Ne
başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş
kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne
zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış
günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket
isterim
Yaşamak,
sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa
bir şikâyet ölümden olsun....”
Çok
şey mi istemişti ?...
Hala , çok şey mi istiyoruz ? ? ?
( murat örem / 02 ekim 2013 /
ankara ...)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder