Şubat
ayının 24’ünde bu blogda şunları yazmıştık ;
eskilerin edebiyat , sanat, çocuk , muhalefet dergileri yok…
eskilerin dergicileri de yok…
marko paşa yok, merhum paşa yok
, malum paşa yok…
ömürlerini namuslu duruşa pey süren güzel insanlar yok…
aziz nesin yok…
sabahattin ali yok…
rıfat ılgaz yok…
yaprak yok…
son yaprak yok…
bir parktaki siyah beyaz
fotoğrafla daha da ölümsüzleşen ;
insanoğluinsan orhan veli kanık
yok..
mikadonun melih cevdet
andayı yok…
bütün yaz çekirdek çitleyen
oktay rifat yok…
papirüs yok..
en gözü kara dergici çokbigüzelinsan cemal süreya yok…
oteller kentinin , ruhi beyin
edip cansever’i yok…
varlık var …
hala var…
ama gözlüklerine hurufat
bulaşan yaşar nabi nayır yok…
eskilerin edebiyat , sanat, çocuk , muhalefet dergileri yok…
eskilerin dergicileri de yok…
1970’lerin , 80’lerin
güzelim milliyet sanatı yok…
o zaman burun kıvırdığımız o
eski hürriyet gösteri bile yok…
12 eylül 1980’in ufunetinden
sonra
mavi logosuyla ışıldayan somut
yok…
oğuz arallı efsane gırgır yok…
2000’e doğru yok…
80’lerin sonuyla 90’ların başının güzel dergisi, sokak yok…
70’lerin yankı’sı yok...
çocukluğumun en güzel atı,
milliyet çocuk yok…
ama çok şükür
çok şükür
o günlerin milliyet çocuk
dergisinin
gülen yüzlü yayın yönetmeni
papirüsün görünmez görüneni
ülkü tamer var…
hala var…
nice yaşlar göresi ülkü
tamer var…
türkçenin tarifsiz güzel
şiirlerinin şairi
ülkü tamer hala var…
O
zaman neredeyse 8 ay sonra kaldığımız yerden
devam edelim ;
1970’lerde
çocuk olanlar için özenli kitap ve dergilerin de yeri ayrıydı çünkü bu kaynaklar da yok denecek kadar azdı...
1970’ler,
bir çok şeyin yanında çocuk
yayınlarında da Türkiye’nin
mahrumiyet yıllarıydı.
Abartıyoruz
sanmayın ama bugün bir iki haftada yeni basılan
kitap sayısına ulaşmak neredeyse koca bir yılı alıyordu...
Aynı
dönemde çıkarılan kitap ve dergiler de çölde
vaha gibiydi 70’lerin çocukları için...
Mesela,
Milliyet
Çocuk yayınlarının kendine özgü ebada sahip göz alıcı mavi ciltli kitapları, bugün bile o
dönemin çocuklarının birçoğunun evlerinde durur sanki o masal günlerini geri
getirecekmiş gibi...
Arka
kapağında bir çocukla siyah bir köpeğin sırttan göründüğü Arkadaş Kitaplar'da da da
Erdal Öz’ün ne büyük emekleri vardı...
Kitap
yayınları gibi dergiler de çok sınırlıydı.
Mesela
Başarı
isimli çocuk dergisini dört gözle beklerdi bu cümlelerin ve yazının sahibi
1970’lerde çocukken...Hatta ilkokul yıllarında dergideki bir yarışmaya mektupla
cevap göndermiş , cevabı gönderdiğini bile unuttuğu bir zamanda aldığı yeni
sayılı Başarı Dergisi’nin sayfaları arasında ansiklopedi kazandığını görünce ,
teyze oğlu Gökhan’la birlikte eve uçarak gitmişti...
Sonrasında
ödül olarak verilen Doğan
Kardeş Ansiklopedisi haftalar geçtikten sonra posta yoluyla okula gelmiş
ve küçük çaplı bir törenle okul müdürünün tebrikleri , sınıf arkadaşlarının
alkışları arasında takdim edilmişti...Bütün bunlar olurken de hem yerel
gazetecilik hem fotoğrafçılık hem de öğretmenlik yapan isim de bu anı siyah
beyaz halde ölümsüzleştirmişti...
Daha
sonrasında da Murat Örem o fotoğrafı kaybetmişti....!!!!
Tübitak’ın
Bilim
ve Teknik dergisi çocuklara biraz biraz ağır ve sıkıcı gelirdi o
yıllarda...Fakat buna rağmen içinde tarifsiz güzellikte yazılar olurdu...Mesele
Türk
Bilim ve Ahlak hayatının en kıymetli isimlerinden olan Selçuk
Alsan yıllarca bu dergide zeka soruları yöneltmişti okuruna...
O Selçuk Alsan ki tıp hekimi olarak ömrünün sonuna dek hastalarının çok büyük bir kısmına tek bir kuruş almadan bakmıştı can-ı gönülden...
O Selçuk Alsan ki tıp hekimi olarak ömrünün sonuna dek hastalarının çok büyük bir kısmına tek bir kuruş almadan bakmıştı can-ı gönülden...
Ah
Türkiye,
sen
ne güzel insanlar da da yetiştirdin...
çoğu,
kardelenler misali
bir
dağ başında sessiz sedasız
açtı soldu , açtı soldu...
açtı soldu , açtı soldu...
1970’lerin
tartışmasız en çok bilinip okunan dergisi Milliyet Çocuk’tu... Milliyet Çocuk
Dergisi emsallerine göre çok daha popülerdi, daha albeniliydi ve dolu doluydu
içi yazılarla, resimlerle, çizgi romanlarla...
Ülkü
Tamer’in büyük emekleri bulunan Milliyet Çocuk Dergisi’nin
unutulmaz çabalarından biri de, dünya edebiyatının bütün zamanlara seslenen
eserlerini çizgi roman olarak yayınlamasıydı...
Bir
çok çocuk Oliwer Twist’i, Mobby Dick’i oradan tanıdı...
Okumayı
böyle sevdi...
Bu
öyle güzel düşünülmüş bir fikirdi
ki, derginin kendisini de
yıpratmadan otuz küsur sayfalık çizgi romanı okuduktan sonra tam ortasından
itinayla ayırıp saklayabilirdiniz dergiden bağımsız olarak...
Bugün
bile Milliyet Çocuk Dergisinin kırk yıllık çizgi romanlarını dergiden ayrı
olarak sahaflarda bulabilirsiniz ama almak isterseniz hatırlı paraları gözden
çıkarmanız gerekebilir...
Lary
Yuma’sı, Uzay Çocukları adıyla yayınlanan çizgi hikayeleri, çocuk
köşeleri olurdu Milliyet Çocuk
Dergisi’nin...
Bir
dönem kulüp üyeliği kampanyası açmış ve sarının en güzel tonuyla basılmış
üyelik kartları da göndermişti, ben dahil bu çağrıya uyan çocuk okurlarına
Milliyet Çocuk Dergisi....
Aradan
çok yıllar geçti ,
Hakiki
bir sarı
basın kartı sahibiyim uzun zamandır...
Ama, sarı renkteki ilk üyelik kartımın yaşattığı hazzı ne siz sorun
ne de ben anlatabilirim...
Dört
gözle beklenip sekiz gözle tekrar tekrar
okunduğu o günlerde bir de
karikatüristi vardı Milliyet Çocuk Dergisi’nin; çocukların Mıstık Abi diye
bildiği... Mıstık , renkleri, desenleri öyle farklı kullanırdı ki çocuklar
o çizgilerin, hikayelerin içinde kaybolurdu...
Aslında
Mıstık, Mustafa Eremektar’ın ta kendisiydi ...
Daha 17 yaşındayken profesyonel çizer olmuş , yıllar içinde de soyadıyla müsemma biçimde unutulmaz “er-emekler” vermişti...
Daha 17 yaşındayken profesyonel çizer olmuş , yıllar içinde de soyadıyla müsemma biçimde unutulmaz “er-emekler” vermişti...
Mustafa
Eremektar da öleli yıllar oldu...
Ey
, öncelikle İstanbullu okurlar, sonrasında da yolu oralara düşecekler ; hani İstanbul Nişantaşındaki bir çocuk
parkında adını görürseniz günün
birinde Mustafa Eremektar 'ın işte bu yazıp anlattıklarımız gelsin aklınıza...
Mıstık
Abi de özellikle 1970’lerde çocuk olanlara hala o yılların
Türkiyesini hatırlatır...
Tıpkı,
şimdilerde inzivaya çekilse de, ülkemizdeki iyi müziğin az sayıdaki
temsilcilerinden ve “Pencere
Köprü ve Ötesi” üçlemesinin
müellifi olan, İlhani ismin taaaa 70’lerden
itibaren söylediği “yazık oldu yarınlara” cümlesi ve şarkısı misali...
( murat örem / 07 ekim 2013 /
ankara...)
( başlıktaki dizeler / murathan mungan...)
O siyah beyaz fotoğraf kaybolmasaymis keske, tıpkı 70'lerde çocuk olan bizlerin güzel hatıraları gibi...
YanıtlaSilDeğerli Adsız :)))
SilBir sonraki yorumunuzda adınızı da görmek umuduyla ....
Ayrıca ; ne diyor şair ;
"gökyüzü gibi şu çocukluk
hiçbir yere gitmiyor..."
selamlarımla...
murat örem....