*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500" ziyaret !
*her cümle "5846" sayılı yasa korumasında !
*fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir !
*sağ alttaki küçük dünya ?

1 Ekim 2013 Salı

serdar topraktepe ; " bitirme içindeki şarkıyı kardeşim...bitirme "


         Serdar benim ‘bin yıllık’ dostumdur...
         Bunu laf olsun diye söylemediğimizi ikimiz de biliriz...
        
Serdar benim bin yıllık dostumdur ama oturup saatlerce sohbet etmişliğimiz yoktur...
        
Olsa çok  iyi olur ama buna pek  de gerek  yoktur...
        
Bin yıllık dostumdur serdar çünkü ; 

yaşanmışlıkların paydaşlığı
dünyaya baktığımız yer
insana  duyduğumuz  safça ümit
hayatın bin bir rengi
ve hepsinden önemlisi,  
yazmanın düşünmenin ümit etmenin
güzelliği yapmıştır bizi bin yıllık dost...

bu blogda çok ama çok az yaptığım bir şeyi yaparak,
son yazım üzerine serdar’ın yazdığı maili
onun haberi olmadan paylaşmanın suçu (!)
ve onuruyla yazıyorum bu girizgahı...

konu bütünlüğü arayanlar için hatırlatmak isterim ;
bir önceki yazıyı okuyup sonrasında serdar’ın mailini okuyanlar
orta karar yemeğin üzerine muhteşem bir tatlının tadını çıkarsın...

insanın böyle dostu olduktan sonra ne gam...

don kişot’un babası cervantes de ne demişti ;

          dost uğruna ölmek kolaydır da
mesele
uğrunda ölünecek dostu bulmakta...

         biz elbette hayattan söz edelim ölüm yerine...
        ama dostluğu bu kadar güzel anlatan cümlelerden de haberdar olmakta fayda var...

         ( murat örem / 01 ekim 2013 / ankara...
          fotoğraf / nuri bilge ceylan...)
                                                ..................... 

 bitirme içindeki şarkıyı kardeşim ; bitirme....

Bir yıllanmış resim, bir eski şarkı, bir sararmış fotoğraf alıp götürüyor bizi geçmişin o unutulmaz anılarının içine…

Bir anı bir başka anıyı akla getiriyor, bir cümle bir hikayeyi anlatıyor, bir kapı bir başka kapıya açılıyor…

Bir cümlede yazıverdiğin, bir cümleye sığıveren o anıların içinde koskoca bir hayat , koskoca bir yaşanmışlık var…

Şimdiki nesil her şeyi telefonlarına kaydediyor ya…

Bizler demek ki gözlerimize, beynimize, aklımıza kaydetmişiz hiç durmadan…

Onlar telefonlarının kaydettiği kadarıyla yaşıyorlar hayatı, bizler acısıyla, hüznüyle, sevinciyle (şarjımızın biteceği kaygısı olmadan)yaşamışız kardeşim…

Bizler hayat biriktirmişiz…
Bizler duygu biriktirmişiz…

Bizler  soğuk kış gecelerinde içtiğimiz o bozanın tadını hala unutamayanlardanız…

Bizler bekçinin düdüğünü hala kulaklarımızda yankılandığını duyanlardanız…

Bizler lüks lambasının ışığında, gaz lambasının kokusunda kalanlardanız…

Bizler tavandaki sarı ampulün göz kırpmasını oyuna çevirenlerdeniz…

Bizler sokaktan kan ter içinde gelip annelerimizin hazırladığı bir yağlı ekmeğin verdiği mutluluktayız…

Bizler sokağımıza, mahallemize, kasabamıza has olan o dili konuşanlardanız…

Bizler soğuk kış günlerinin geldiğini evlerin önünde odun ve kömür tepecikleri gördüğümüzde fark edenlerdeniz…

Bizler üç kornerin bir penaltıya dönüştüğü mahalle maçlarında, dizimizi kolumuzu kanata kanata, başımızı gözümüzü yara yara oynayanlardanız…

Bizler komşuyu bir akraba gibi gören, çat kapı komşunun kapısında girenlerdeniz…


Eskiden" insanlık" mı yoksa” insan” mı daha çoktu demişsin ya…

Bence eskinin güzelliği, insanın basitliğindeydi…

Doğallığındaydı…
Çünkü insanlar daha henüz bu kadar çok maske takmayı bilmiyorlardı…

Bizler eskiyi eski olduğu için değil “doğal” olduğu için seviyoruz aslında…

O doğallığı şimdi yaşayamadığımız içindir bu eskiye özlem…

Her şeyin sahtesinin, çakmasının, GDO’sunun çıktığı bir hayatta, doğallığa, basitliğe özlemdir eski günler.


Bizler mal mülk peşinde koşmadık çünkü bizler gerçek zenginliği çoktan bulduk Muratım…

Bir kitabın sayfalarındaydı o zenginlik…

Bir dostumuzun sözlerinde…

Çocuğumuzun yanağında…

Eşimizin gülümsemesinde…

Bizler para biriktirmedik, bizler hayat biriktirdik doyasıya…

Hayat gri de olsa bizim dünyamız her zaman renkliydi be Muratım…

O renk bizdik, hayallerimizdi, geleceğe ait düşüncelerimizdi…

Ve bitmeyen şarkımızdı …

Bitirme içindeki şarkıyı kardeşim, bitirme…
( serdar topraktepe / 01 ekim 2013 / susurluk....)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder