*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500" ziyaret !
*her cümle "5846" sayılı yasa korumasında !
*fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir !
*sağ alttaki küçük dünya ?

31 Temmuz 2014 Perşembe

"ben gidip hayal kuracağım / siz oturup gerçeğinizi sevin "


7 nisandaki yazının başlığını
şiir okuyun…iyi şiir okuyun…hakiki şiir okuyun…
diye koymuştuk…

çünkü ,
her şey ama her şey gelip geçecek   
ama şiir kalacak…

romanlar ,
hikayeler,
filmler,
tiyatro oyunları,
resimler,
heykeller kalacak….

sular akacak…
ömürler yaşanacak…

her şey ama her şey gelip geçecek

oturulan koltuklar,
gidilen şehirler 
ağızdan çıkan sözler

hepsi hepsi ama hepsi gelip geçecek…

kelimelerden emek emek kurulan dizeler kalacak…

7 nisandaki yazının başlığını
şiir okuyun…iyi şiir okuyun…hakiki şiir okuyun…
diye koymuştuk…

nisan geldi geçti…
mayıs geldi geçti…

haziran,   bizim aile için bu sene de ölümle deldi  geçti…

temmuz da gelip geçeyazıyor işte...

artık ağustos’un kapısındayız…

kimbilir nerdeyseniz ,
neler yapıyorsanız…
hangi umutların
hangi beklentilerin
hangi kızgınlıkların
içinde olursanız olun

yine de

şiir okuyun…iyi şiir okuyun…hakiki şiir okuyun…

çünkü
biz gideceğiz…
siz gideceksiniz…
unvanlar şunlar bunlar gidecek…

şiir kalacak…

mesela şu aşağıdaki dizeler
daha onlarca yıl  yaşayası şükrü erbaş
gitse de hep kalacak…

“ayrılık ne biliyor musun?

ne araya yolların girmesi,
ne kapanan kapılar,
ne yıldız kayması gecede,
ne ceplerde tren tarifesi,
ne de turna katarı gökte...

insanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!   

( murat örem / 31 temmuz 2014 / ankara…) 

                                       ********
 
başlıktaki dizeler  / şükrü erbaş... 

fotoğraf / umur örsan örem / budapeşte / 2013

fotoğraftaki  tema / çocukluğumun ve ömrümün en güzel kült kitabı 
              pal sokağı çocuklarının budapeşte'deki bronz heykelleri...

27 Temmuz 2014 Pazar

duygu asena ve dip boyası gelmiş saçlarına üzülen kadınlar....


Güneşli bir ege günü…
Güneşli bir sahil günü…

Gökyüzünden hızla yere düşen yağmur taneleri misali
yollara dökülen bayram tatili arabaları…

Kendi halinde insanlar…
Kendi halinde milyonlar….

Ekranlara düşen son dakika haberleri…
Zihinlerden geçen men dakka dukka  repliklerinin  sığlığı…

Bayram öncesi pişirdikleri  tatlıların gevrek olup olmamasına takılan kadınlar…
Yalnızca baklavaların gevrekliğine takılan kadınlar…
Bir de dip boyası gelmiş saçlarına takılan kadınlar...

Çok yakın çevremde yaşanan  hastalıklar kazalar arasında geçen son iki ay…

Temmuzdan Ağustos’a giden günler…
Biten bir yaz daha…

İnternette televizyonda karşıma çıkan haberler, haberler, ölümler…

Düzce’de bir traktör kasasına  doluşan insanların üzerine düşen kayın ağacı…

Ölümler…Ölümler…Bedava ölümler…

Ne diyordu Albert Camus ;

“bir ülkenin
gelişmişlik düzeyini
anlamak için
insanların
nasıl öldüğüne
bakın…”

Güneşli bir ege gününün ardından hafif  rüzgarlı bir ege akşamı…
Artık ayakta kalmak için bile bizlere ihtiyaç duyan Coşkun Amcamın  , eniştem için taziye ziyareti ….

ve gecenin ilerleyen saatlerinde internette gezerken
piktobet.blogspotta karşıma çıkan duygu asena cümleleri…
aklıma takılan duygu asena cümleleri…

bundan yıllar önce (2006)  yine bir temmuz gününde aramızdan ayrılan duygu asena’nın hala eskimeyen şu cümleleri ;

“İnsanlar yaşamı kendilerine zehir etmeyi çok iyi bilirler.

Her an büyük yalanlar içinde yaşıyoruz, gerçek düşüncelerimizi asla söylemiyoruz; 
hepsi içimizde kalıp çöreklenerek oturuyor.

Alkol ve uyuşturucuyla farklı keyifler yaşamak isteyenler güçsüz, zayıf kişilikli insanlardır. Kişiliği oluşmuş birinin bu tür şeylere asla gereksinimi yoktur. 
Bunların verdiği keyifler geçici ve yanıltıcıdır.

(...)

Sevilmek, karşılık görmek, ilgilenilmek yaşamak kadar önemlidir kadınlar için. Bir erkeğin söylediği en basit, en sıradan, en anlamsız sözcük bile kadınların içinde büyür, büyür, olağanüstü anlamlar kazanır.

(...)

Delilik aptallıktan her zaman daha iyidir.

İnsanlar her devirde, her zaman, her koşulda aynı. 
Onlar çok aptal ve özünde vahşi. 
Hiçbir şey değişmeyecek, dünya hiçbir zaman bizim istediğimiz gibi olamayacak. 
İşte hala öldürmek alkışlanıyor, çözüm savaşta; 
işte hala ırkçılar şurada burada, içimizde, 
ayrı görüşteki insanlar birbirlerini yok etme peşinde.

(...)



Hepimiz öleceğimizi bile bile,
sanki hiç ölmeyecekmişiz gibi, 
küçük küçük şeyleri büyütüp üzüleceğiz. 

Belki de insanlığın en ağır bunalımı,
bir gün öleceğini bilmek ve unutmuş gibi yaparak yaşamak...


                                                                              ******


Şu yukarıdaki cümlelerin sahibi Duygu Asena üzerine olumlu olumsuz sayfalarca yazabilir birileri…Saatlerce de konuşabilir…

Fakat tüm bunlar,  Asena'nın kendi kuşağında bir hayat devrimcisi olduğu gerçeğini değiştiremez benim için…

Savaşmanın sev(iş)meye tercih edildiği bir coğrafyada , 
kavganın uzlaşmaya ağır bastığı zamanlarda 
Duygu Asena yeni bir şeyi, insanca duyguları  yüreklice söylemiştir…

Bu bile, 
ömrü boyunca 
yalnızca 
altı yanan baklavalarına, 
dip boyası gelmiş saçlarına  
 üzülen kadınların 
ağır bastığı topraklar için 
devrimdir…


(murat örem / 27 temmuz 2014 / karaağaç / gömeç / balıkesir )







22 Temmuz 2014 Salı

" ey hayat , sen şavkı sularda bir dolunaysın..."

Bu işler böyledir…
Kimi , yazar yorulur…
Kimi , gezer yorulur…
Kimi , küser yorulur…
Kimi , kaçar yorulur…
Kimi ,  bekler yorulur…
Kimi , yaşar yorulur…
Kimi , düşünür yorulur…
Kimi , sever yorulur
Kimi , sevmez yorulur..
Kimi , okur yorulur…
Kimi , hastalanır yorulur…
Kimi, iyileşir yorulur…
Kimi , kavga eder yorulur,
Kimi , sakinlikten yorulur…

Kimler , kimbilir ,  kimlerden yorulur…

Oysa hayat,  belki şu yukarıdaki fotoğraftaki  kadardır…

Belki hayat , “aslında yokum ben bu oyunda …”  dizeleri kadardır…

( murat örem / 22 temmuz 2014 / Marmara…)
-fotoğraf / ekrem borazan -


-başlıktaki dizeler / yılmaz odabaşı-

14 Temmuz 2014 Pazartesi

almanya şampiyon....fotoğrafa bir de şöyle bakın !!!


sistem , emek ,  disiplin ,  çaba , kararlılık ; almanya...
mucize , şans,  kişilere odaklı  hamhumşaralop performans; arjantin...

arjantin almanya'yı yenebilir(di)...
mutlu da edebilir(di) insanları...
ancak orta ve uzun vadede emek çaba sistem kararlılık hep ağır basar...

emek , sistem ve çalışmayı , mucizelere kişilere tercih eden toplumlar
bir adım iki adım beş adım öndedirler her zaman....

almanya şampiyon....
dördüncü kez şampiyon…

almanya , yalnızca futbolda şampiyon değil ki yıllardır…

almanya,  insan haklarında , ekonomide, gelir dağılımında, bireye tanıdığı demokratik  haklarda da onlarca yıldır şampiyonlar liginde…

hem de üzerinden hitler denen bir insanlık kabusunun geçmesine rağmen yeniden ayağa kalkarak şampiyon yıllardır…

arjantin’e gelince…
açın tarihini okuyun…

acılı bir halk…
darbeler…darbeler…darbeler…
evitalar, peronlar

1976-1982 yılları arasındaki darbe günleri…
o yılların içinden ve ardından ölüsü bile bulunamayan 30 bin insan…
ölüsüne bile ulaşamadıkları evlatlarını yıllarca arayan Mayıs anneleri yani Plaza De Mayolar…

şimdi başa dönelim…

Almanya şampiyon…

çünkü almanya , yalnızca futbolda şampiyon değil ki yıllardır…

almanya,  insan haklarında , ekonomide, gelir dağılımında, bireye tanıdığı demokratik  haklarda da onlarca yıldır şampiyonlar liginde…

mesele bu kadar basit…

hayat bir yanıyla bu kadar da adil çünkü…

hayat , önce emek harcayanın , insanına kıymet verenin yanında çünkü…

(murat örem / 14 temmuz 2014 / ankara…)