susurluk inebey ilkokulu’nda,
nursever tuna’nın öğrencisi oldum ben 5 yıl
boyunca… bizleri, 1979 haziranında ilkokuldan mezun
eden nursever tuna, hem eli hem aklı
öpülecek öğretmenlerdendir… aşağıdaki cümleyi yazarken bile gönlümün teli
sızlıyor fakat gerçek şu ; öğretmenleri ve binlerce mezunu var ama susurluk inebey ilkokulu yok…oysa okulların, kurumların,
park bahçelerin, şadırvanların insanlardan daha uzun ömürlü
olması beklenir…doğrusu budur….
yaşıtlarımdan üç gün
sonra okullu oldum ben… biraz da cızırdadım ilk günlerde…okumak yerine avare
olmayı yeğlediğim söylenir hep…muhtemelen rivayettir (!) neyse ki oyuncak
trenimi de götürdüğüm ilk günlerden sonra, çok sevdim İnebey İlkokulu 1-A sınıfında
556 numaralı öğrenci
olmayı…neredeyse ilçedeki tüm
öğretmenler anne babamın meslek arkadaşıydı…onlardan
büyük ve küçük öğretmenler de vardı elbette ama ağırlıklı olarak yaşıtlarıydı….
bu durum, dışı
seni yakar içi beni yakar
misali ağır bir yüktür…. küçük yerlerde öğretmen çocuğu olarak büyüyenler iyi anlar ne demek istediğimi. yıllardır birlikte
gazoz içtiğin, oyunlar oynadığın, küsüp barıştığın arkadaşlarının anne babaları bir bakarsın orta okulda lisede öğretmenin
oluvermiş….ki, çoğunun aile ziyaretlerinde evine gitmiş, ellerinden çay
içmişsindir o öğretmenlerinin…ya da bir pikniğe gittiğinizde o öğretmen
amcalarınla maç yapmışsındır !!!
bütün bu ilişkiler
sıfırlanır okulda ve sınıfta... o
isimlerin her biri öğretmenin olur yalnızca…amcalık teyzelik kapının dışında
kalmıştır…kendini bu gerçeğe hazırlamazsan, çok bocalarsın. ..bir süre sonra kendince bir
mesafe veya denge koyar ritmini bulursun
çocuk aklınla… ama tüm bunları yaparken zihnin, gönlün yorulur, çok yorulur…araya abartılı bir mesafe koyarsan
bu kez de kibirli, ukala, çok bilmiş etiketi yapışır çocukluğunun üzerine…hasılı
kelam zordur, çok zordur, küçük yerlerde öğretmen çocuğu olmak….
5 yıl boyunca gönülden
koşarak gittim ben susurluk inebey
ilkokuluna…. huzurlu bir
okulda, çok iyi bir öğretmenin mutlu
öğrencisiydim. aradan 40 yıl(!)
geçti ama tahta zemini yeni mazotlanmış sınıfa girmenin nasıl olduğunu hala
unutmadım. sınıftaki sobanın başına toplanmanın büyüsünü de. kalem silgi
kaybetmenin şaşkınlığını, kelime okuma yarışmalarımızı, kızaran elmalarımızı da…bir
de teneffüslerde, habire kırdığım gözlük
camı ve çerçevelerimin ruhumda yarattığı yorgunluğu da unutmadım….
inebey ilkokulu da benim de bir başka evimdi… çok sevdim okulumu. arkadaşlarım
vardı çoğu erkek olan…o yaşları bilirsiniz; kızlar ve erkekler sever didişmeyi….aslında
her çocuğun didişir görünerek etrafından istediği öncelikle ilgidir,
farkına varılmaktır…her sosyal sınıftan öğrenciydik inebey ilkokulunda….adını susurluk’un kurtuluş
tarihinden alan beşeylül ilkokuluyla bahçe komşusuyduk… bitmeyen rekabetin de taraflarıydık iki okul…oysa inebey
ilkokulu olarak fiziki şartlar bakımından didişecek halimiz
yoktu… beşeylül ilkokulu çok daha bakımlı, daha yeni , sosyal alanlar
bakımından daha donanımlı ve daha iddialı
bir okuldu…. beşeylüllü dostlarım ve okurlarım
kızmasın, gönül koymasın ama, biraz
da kibirli bir hali vardı fiziki olarak daha önde olmalarının….
ayrıca iş çocukça
kızdırmaya gelince, karşı taraf
okulumuzun adındaki e ve b harflerinin arasına “ k” harfini de koyuyor adımızı ine(k)bey yapıyordu…bizim içimizden de çok
gözü kara olanlar bu kez de karşı tarafa daha argo hitaplarda bulunuyordu…örnek
öğretmen çocuğu(!) olarak benim böyle şeyleri değil
telaffuz etmem aklımdan bile geçirmem mümkün değildi....fiziki anlamda
eşit olmayan tüm bu şartlara rağmen, bir gün bile ne özenerek ne de kınayarak
baktım komşu okula…yok
saydım orayı.
ben inebeyliydim
ve okulum her ama
her haliyle kabulümdü…
tabanı mazotlanmış ve sobalı
eski sınıflarıyla da hem de…
ana binasında da ek
binasında da öğrenci oldum inebey’in. son senemizde bir tamirat tadilat işleri dediler ve 5-A öğrencisi olduğumda bizi beşeylül’ün binasına gönderdiler…boynum
büküldü…ayaklarım geri geri gitti o son sınıfta ve o okulda.. daha iyi şartlarda olsam da, bir koca yıl boyunca eski okulumu inebeyde
öğrenci olmayı çok aradım…. o
mazot kokusunu, o gri boyalı kapıları bile aradım…köşedeki köhne kantinini, kendi okulumuzdaki bayrak törenlerindeki
coşkumuzu da….
yaz gelip karneleri ve
diplomaları aldığımızda yine İnebey İlkokulu yazısını görünce ne çok
sevinmiştim…korkum bu hakkımızı da kaybetmekti….köklerim benim tarihimdi ve bir
başka okulun köklerini değil kendi okulumun köklerimi
istiyordum….okulum inebey ilkokuluydu
ve 5 yıllık ilkokul öğretmenim nursever tuna’ydı….
nokta !
benden yaşça büyük ya
da küçük olsun , bu yazıyı okuyan “İnebeyli” havayı soluyup öğrencisi
olmuş gözlerin nemlenmiş halini tahmin edebiliyorum...bazen ömrünüze
değen eşyaların kurumların yalnızca orada olduğunu bilmek bile yeter…sonsuza dek kaybolduklarını, kapandıklarını bilmek ruhumuza acı verir...çünkü biz insanlar, en nihayetinde, kendimizi köklerimiz üzerinden tanımlarız….
hayatımıza giren her
şey köklerimizi belirler ve kişiliğimizi oluşturur… köklerini unutup kaybedenler
büyük savrulma yaşar…susurluk inebey ilkokulu da benim köklerimdendi/r ve ben artık okulumun sonsuza dek kapalı
olduğunu her hatırladığımda yüreğim sıkışıyor…
mesela, Susurluk Parkındaki asırlık çınar ağaçları patır
patır kuruduğunda, kökleri çürüdüğünde esas devrilip yıkılan
kaç kuşağın gençliğidir!!! kuruyan her dal, ilk
gençlik halinizle sevdiğinize veya can
arkadaşlarınıza o parkta ilk kez sarılan kolumuz
, bedeninizdir...!
-susurluk parkı 1970'ler.../ alıntı / abdullah inaler blog-
doğduğumuz ev
yıkıldığında o molozun altında kalan çocukluğumuzdur…anılarını bu kadar
hoyratça savuran kişiler, şehirler ve toplumlar iflah olmaz... yaşarlar ama , kökleri kurumaya yüz tutmuş zeytin ağacı ne kadar yaşarsa o kadar yaşamaktır bu !
john berger ve zygmunt bauman arka arkaya öldü bu yılın başında…. berger de bauman da dönüp dönüp kendi
köklerini, kendi susurluk
inebey ilkokullarını
anlatmıştı bütün dünyadaki insanlara…bu gerçeği göstermek istemişlerdi hepimize…
sanmayın ki,
ben de burada her vesileyle şahsi anılarından bahseden (!) ak saçlı ukala bir adamım…
anlattığım her şey,
aslında sizin de hikayeniz sizin de köklerinizdir….
umarım anlatabiliyorumdur….
umarım anlamak istiyorsunuzdur….
( murat örem / 16 ocak
2017 / ankara…)
-şu yazıyı yazarken internette siyah beyaz da olsa, tek bir
kare susurluk inebey
ilkokulu fotoğrafına rastlamak için ne çok uğraştım…bir tane buldum ama
o da içime sinmedi… fehim DİKMEN abimizde mutlaka vardır böyle bir fotoğraf ama onu da yormak
istemedim…selam olsun ona da emeklerine de
bu yazının sonunda canı gönülden…-
şarkı / birsen tezer / balıkesir....
"köklerini unutup kaybedenler büyük savrulma yaşar…" demişsin. Ben de köklerini kaybeden toplumlar kurumaya mahkumdur diyorum. Çok kıymetli dostum tüm kalbimle ellerin yüreğine sağlık. İyi ki varsın.
YanıtlaSilsevgili dostum Namık;
Silİstanbul Siyasalın gönlü güzel insanı...
Arkadaşlığın da yorumların da varlığın da çok kıymetli....
selamlarım sevgimle, sana ve ailene....
murat....
Seni çok üzen anılarını anlattığın yazı çok güzel,herkese açık olarak paylaştım.Arda'yı Susurluk sevdalıları grubuna dahil ettirirsen yapılan güzel yorumları da görürsün.Ben gruba nasıl dahil olunur bilmiyorum.Nurettin beye yazarsan Arda'yı gruba ekler.Sevgiyle
YanıtlaSilbir kelime vardır seni alır götürür bir kelime vardır dünyaya bedeldir bir kitap vardır ne kitapmış ararsın birşey bulmak için hzüzün bulmak mutlu olmak duygulanmak bazende ağlamak .anı yakalamakta önemli kelimeyi sunabilmekte. ardayı bana arattırma ömrüm aramakla araştırmakla geçti gidiyor. zaten. arda .....? yı bulmam lazım veya nurettin kuş u buldurmak bulmakta evet. buldunmu SUSURLUK SEVDALILARINI HEMEN BULURSUN
Silnurettin kuş 7/24 emrindedir saat önemli değil istediğin saatte inebey fotografları hiç nurettin abinde olmazmı hangi yıl fotografı istersin yılınıda belirteceksin sayısız arşiv emrinde yeterki şu lazım de gece sabah akşam hiç farketmez yeterli Murat kardeşim istesin buluruz. selam sevgiler yalnız bloğ arasıra sıkıntı var zor açılıyor ama her girdiğimde birkaç oluyor maşallah. bir ara benim sayfada paylaştığım daha çok okunuyor sanki bir saat içinde baktım 136kişi benim sayfamdan 138 beğen me ve 8 yorum var olduğuna göre iyi sayılır
YanıtlaSilKıymetli Ağabeyim & Gönlü Güzel Büyüğüm
SilSizlerden emrimiz olur mu hiç..?
Ricamız olur o da saygıyla hürmetle çekine çekine...
Blog arasıra sıkıntı çıkarır tabii ki ağabey..
Aynı anda 10'larca okur ziyaret ederse :)))
Maaşallah diyelim, sıkıntı bu olsun ağabeyim...
Saygılarımla , hürmetlerimle....
murat kardeşin...
arda isimli bir yorumda susurluk sevdlılarına katılmak isteyen bir tanıdığın herhalde soyadı olmadığından bulmam zor. soyadını biliyorsan bilgi verirsen bulabilirim. teşekkürler kalemine sağlık yaz yaz dostum okuma alışkanlığıda kazandırıyoruz gibi geliyor övgüler senden daha çok babana annene onlar daha fenomen görünüyor sayfamda kıskanma ama durum bu vaziyet. sevgiler arkadaşlar kız kardeşinden çok bahsettiler onu da tanımanı isteriz yazanlar var 5 parmağında 5 marifet demişler. selamlar sevgiler
YanıtlaSilKıymetli Ağabeyim ;
SilArda'dan bahseden yorumu babam yazmış...
Ben de olduğu gibi yayınladım...
Tabii Taşkın Hoca manyetolu telefon:))) döneminden geldiği için ismini yazmayı unutmuş...Arda bizim küçük oğlan 19 yaşında olan...Arda Örem...Ekleyebilirsin Susurluk Sevdalılarına...Ben biliyorsun bu facebook konusunda muhalif olduğum için oradan takip edebileceğimi söylemiş babam Arda üzerinden diye...
Övgüler elbette bizlerden önce siz büyüklerimize gelmeli...Anne babama gelmeli...Bizler sizlerden öğrendiklerimizi çoğaltmaya çalışıyoruz...Köklerimiz elbette sizlersiniz...Ben büyüklerime yönelik övgülerden onur duyarım / duyuyorum...
Kız kardeşime gelince ...Ayşın da başkadır hakikaten...Fakat ben yarım asırlık ağabeyi olarak onu bu yazı dünyasına yeterince çekemedim, ikna edemedim...Oysa iletişim alanında kitapları da vardır onun...Biraz fazla kendine dönük bir hayatı seçti son yıllarda belki isteyerek belki pes ederek belki de kendi evindeki en yakınındakilere uyarak !!! Umalım ki bu vesileler ona da ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha hatırlatsın...Kendinin farkına varsın....
İçten saygılarım ve hürmetlerimle Kıymetli Ağabeyim...
kardeşin murat....
Hem Sususrluk'luyum, hem İnebey İlkokulu'nda okudum, hem de Bedri Amca-Kadriye Teyze ve oğulları Ahmet-Mehmet-Murat ve kızları Meziyet-Hamiyet ablalarla yan yana, dip dibe komşu evlerde oturduk yıllarca... Susurluk ve saydığım bu unsurlara dair onlarca şahane ve komik anım var... Sizin anı-yazılarınızı da gözyaşları ve özlemle okudum... Ah o yıllar... O naif, o kibar, o düşünceli, o zarif, o insanlıklı yıllar... Bir daha asla yaşanamayacak olan o şahane yıllar... Çocukluğumda göç ettik İstanbul'a... 8-9 yaşlarındaydım. O gün bu gündür hep özlem dolu içim; hem Susurluk'a, hem ilkokuluma, hem çocukluğumun şahane parkına, hem çocukluğumun en güzel anılarına... Birkaç gündür nedense bir Susurluk krizine tutulmuş durumdayım ve bu kriz esnasında internet ve Facebook'ta ''Susurluk'' yazan her bir şeyi okumaya başladım:) Bu esnada karşıma çıktınız ve size yazmak istedim. Yazmak ve teşekkür etmek... Hâlâ görüşür, haberleşiriz Çağıran ailesiyle... Biz onları çok severiz, onlar da bizi:) En son 25 yıl önce Susurluk'a gitsem de ve okulum İnebey'in bahçesinde dolaşıp hatıralarımı arasam da, içimden bir ses, günün birin de dönüp dolaşıp gideceğin yer Susurluk'tur diyor... Sevgiler ve daima iyilikler...:)
YanıtlaSilsayın adsız :)
Silne içtenlikli cümleler bunlar...
çağıran ailesinden murat benim ilkokul arkadaşımdı...
bu blogda susurluk'a dair onlarca yazıya ulaşabilirsiniz...
belki de hepimiz susurluk diye diye tarihimizi özlüyoruz...
keşke yorumun sonunda isminizi de yazsaydınız...
sevgi saygı selam ve iyilik dileklerimle...
murat...
Susurlukluyum inebeyliyim.hatice özenç ve eşi ziya özenç allah rahmet eylesin.hocalarımdı.inebeye ilkokul 3 te başladım.ovarsemenden gelmiştik.3yıl boyunca voleybol takım kaptanlığını yaptım ve 3 sene şampiyon olmuştuk.engin kula hocam. Hediye edilen saatim hala durur ve baktıkça gözlerim dolar.şimdi ankaradayım ve döneceğim günü veya yılları sayıyorum.saygılar susurluklu olana..saygılar inebeyli olana ...
YanıtlaSilsevgili soner
Silçok içten bir mesaj yazmışsın....
ziya amca hatice teyze diyorum ben çünkü o kadar çok gidip geldik ki ailecek 1970 lerde ev ziyaretlerine karşılıklı...engin amca mücella teyze keza öyle...en son teyzemin cenazesinde gördüm ikisini de...hep ankaradayız soner....sana sevgilerimi selamımı gönderiyorum sevgili soner tan...görüşmek üzere....