*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500" ziyaret !
*her cümle "5846" sayılı yasa korumasında !
*fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir !
*sağ alttaki küçük dünya ?

18 Ocak 2017 Çarşamba

" bir tren makas değiştiriyor kalbimde / bir vapur yan yatarak eğleniyor denizle / sanki iki sevgili beşiktaş motor iskelesinde karşılaşmış gibi / tuhaf bir his var, kırgınlık var...." altay öktem



yol, yolcu, yolculuk… içinde bambaşka anlamlar taşıyan kelimeler olmuş tarih boyunca. uzayıp giden , kıvrıla kıvrıla ilerleyen, adım attıkça yükselen ve aşağıya bakmaktan alıkoyan hatta geride kalanları  kaf dağının ardında bırakan  yollar, sarp geçitler var...


bir ideale, ülküye, menzile , hedefe varan yollar var...varamayan yollar var…aşık veysel misali bilmiyorum ne haldayım  gidiyorum gündüz gece”  diye diye yürünen,  aşılan, aşılamayan  yollar da var ...


masallarda söylendiği gibi dere tepe düz gittiğini sanıp bir arpa boyu ilerlenemeyen yollar da  var  elbette...yol kelimesi,  tek başına bile bir hareketi, seyyaliyeti, akışkanlığı , durum değişikliğini anlatıyor. yolcu kelimesindeyse bir özne var yolla birlikte anılması gereken ve adı en çok insan olan.


bir de yolculuk kelimesine yüklenen anlam var. yolun ve yolcunun hemhal olduğu içiçe girdiği  bir vakıa her  yolculuk,  nereye götürürse götürsün....


bedenden ve özellikle de ruhtan  içeri içeri yapılan yapılan yolculuklar da var zihinde , gönülde, hayalde olan...insanın kendisiyle yaptığı didişmelerle aşılan, aşıldığı sanılan yollar var... dünyanın her hangi bir yerinde her hangi bir zaman, en güvenli liman olan ana karnından gün ışığına çıkmak zorunda kalıp da yürünmesi gereken ömür yolu var bir de...


yollar, yolcular, yolculuklar ne kadar umutlu veya karamsar, sevinçli veya  hüzünlü şeyler de taşısa heybesinde,  içinde bilinmeyeni de barındıran kocaman bir gelecek var hepsinde... hazırlanan yol azıkları, çantalar, varılan yerde karşılaşılacaklara söylenmek için zihinde tasarlanan kelimeler var...geride kalanların gözbebeklerinin içine saplanmış çivi izleri de  var kiminde . uzayıp giden yolların içinde , bir özne olmaktan çıkıp nesne olmanın korkusunu taşıyan zihinlerin kaygıları  da  var....


bir de ekmek parası için yapılan yolculuklar var insanlık tarihi kadar eski olan...o  yolculukların yarattığı dostluklar, ahbaplıklar, hısımlıklar hatta hasımlıklar  da  var...soğuk tipili , karlı bir yol üstünde verilen mola yerlerinde tadı ölene dek unutulmayacak olan demlenmiş çaylar, pişirilmiş çorbaların tadı , kokusu var...


hayatın  tam da kendisi var, yolun, yolcunun, yolculuğun hikayesinde….
her seferinde yeniden yeniden yeniden başlayan...
bir gün kesin olarak herkes için bitecek olan....

         (murat örem / 18 ocak 2017 / ankara…)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder