ekim ayının son pazarı geldi
mi ;
günlerin hatırlıca kısalmış olması
yetmiyormuş gibi
tek bir emir cümlesiyle saatler
de geri geri yürür...
“saatler bu gece 4’ te
bir saat geriye alınacak, al...”
cümlesi hayatın ritmine
mızrak gibi saplanır...
emir komuta zinciri
içinde uygulanan
saatlerin geri alınması talimatnamesiyle....
zaten gittikçe nazlanan
güneş,
göründüğü zamanlarda da
bir saat önceden batmaya başlar...
insanlığın böyle haddini
bilmez
bir tarafı da vardır ....
tabiata neler neler
ettiği yetmezmiş gibi
güneşin de ne zaman doğup
ne zaman batacağına karar
verir...
aslını sorarsanız,
karar verdiğini sanır
...!!!
tabiatın
ve her yerin sahibinin
gücü karşısında
insanın ve insanlığın
gücü,
okyanusta katre
misalidir...
ah insan,
ah insan...
saatler geri alınınca
evlerin , kapalı
alanların zamanıdır daha çok...
saatler geri alınınca
içi boş sohbetlerin
zamanıdır daha çok ;
“yahu dün saat şuydu
bak artık bu oldu”
“bir saat fazla
uyuduk...”
misali...
saatler geri alınınca
led lambalar şunlar gittikçe yaygınlaşsa da
şehirlerin sokaklarında
ve bir çok yerde
hala ve daha çok
çiğ floresan lambaların
hükümdarlığı başlar...
bazıları, floresan lambalara
atomu parçalayan bilim
adamı ciddiliği
ve kendinden emin
halleriyle
“florans” deseler de,
ve bin yaşına gelene kadar
ta ki patavatsız bir adam
çıkıp
doğrusunu söyleyene kadar
onları kimseler uyarmasa
da
florans diye bir lamba yoktur...
floresan lamba
vardır...
bu konuyla ilgili
telaffuzu biraz
zorlayarak söylersek,
en iyi bildiğimiz florans
,
çok kıymetli bir tarihi
karakter olan
florence nightingale’dir ;
ki kendisi
insanlığın gurur timsali
hemşirelerden biridir...
saatleri ileri geri
alma hadisesi
insanlığın bitmeyen
meselelerindendir...
zaten insanlık bitmeyen
meseleleri
bitirmemek için çok
azimlidir...!!!
-karı kocalara
diplomatlara
monşerlere
siyasetçilere
sorabilirsiniz
bitmeyen meseleleri...
onların çoğunun varlık nedeni
hatta veli nimeti
aslında bir çırpıda bitecek
bitmeyen meselelerdir...
bitmeyen meseleler olacaktır ki
meseleler bitmedikçe
kıymetleri (!) anlaşılacaktır
hepsinin tek tek...-
kimileri için , saatler
geri alınınca ,
günlerin kasveti daha da
artar...
kimileri hayattaki çok
şeye
kar – zarar hanesi olarak
baktığı için
bilmem kat megavatlık
elektrik tasarruf ettik der...
kimileri de eni konu
hesap kitap yaparak
saatlerle oynamayın
ruhumuzla oynamayın
biyoritmimizle
oynamayın diyerek,
atılan taşın ürkütülen
kurbağaya değmediğini
kanıtlar, çok saygı
duyulacak emeklerle...
mesela türkiye
benim bildiğim kırk yıl
boyunca
en az kırk keban barajı (!)
kadar
elektrik tasarrufu
etmiştir...
öyle denmiştir uzun
yıllar boyunca...
muhtemelen artık
tasarruf ettiğimiz
elektrik daha da fazladır...(!)
iskoçlar cimrilikleriyle
meşhurdur...
hani bilinen bir
fıkradır...
evlat eve gelir
baba bugün
belediye otobüsünün
arkasından koşarak
bir bilet parası kar
ettim der...
işgüzar ve yetinmeyen baba,
ah benim tembel oğlum
taksinin arkasından
koşsaydın da
daha çok kar etseydin...der...
bana bu tasarruf
ettik cümleleri
nedense hep bu fıkrayı
hatırlatmıştır
aklım baliğ olduğundan
beri....
hasılı kelam bu dönemlerde
saatleri ileri al geri al
komutları boyunca
ne kadar insan ruhu telef
olmuştur
atılan taş ürkütülen
kurbağaya
değmiş midir ...
bilemem...
ben yorum yapmam...
anlatacağımı
ince ince
kalın kalın anlatır
sorumu sorar
kılçığımı atar
gerisini
siz değerli okurlarımın
ferasetine bırakırım...
sözün özü şu ki ;
bu konu üzerinde
sayfalarca yazı yazılabilir...
fakat bilinen bir gerçek
şudur ki ;
saatler geri alınınca
evlerde sokaklarda
florans değil ama
floresan lambaların
çiğ hükümranlığı
başlar...
ve bendeniz
bu florans mı
floresan mı lambaların
ışıklarını hiç
sevmem...”
sarı ışığı beyaza da
her zaman tercih ederim...
aslında
en güzel ışık
en parlak ışık
ne led lambadır
ne akkordur
ne şudur
ne budur...
en güzel ışık,
dünyanın her yerinde
her zaman
sorarak
aklını kullanarak,
merak ederek,
anlamak için
öğrenmek için
sevmek için
uzlaşmak için
kadir kıymet bilmek
için
bakmaya hazır
bir çift gözdür....”
para pul
ev araba
mevki makam değildir...
bunu idrak eden
o bir çift gözü bulanlar
kıymetini iyi bilsin...
iyi ve dürüst bir akla
minnet ifade etmenin
bütün din ve kültürlerde
her zaman baştacı edildiğini
de
unutmasın...
( murat örem / 22 ekim
2013 / ankara...)
* başlığa ilham kaynağı
olan dize;
“saat izmir sularıydı;
öpüldünüz efendim”
hüseyin yurttaş...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder