Bundan neredeyse bir asır
önce...
Tarih
17 Ekim 1915...
Yer
abd ; harlem....
Avusturya
- Macaristan'dan göç etmiş yahudi ailenin içine doğan bebek...
O bebek
büyüyecek ve yıllar sonra dünya edebiyatı ve tiyatrosunun unutulmazlarından olacaktır...
Tam
ismi Arthur Asher Miller’dir
ama dünya onu Arthur Miller olarak tanıyacaktır daha çok...
Babasının
abd kaynaklı 1929 dünya ekonomik krizinde
takır takır iflas etmesi de dahil, hayatında büyük kırılmalar olan Arthur Miller , dünya sinemasının efsane ismi Marilyn
Monroe’nun ölümünü de çok
yakından yaşar....
çünkü Marilyn Monroe öldü(rül?)ğünde Arthur Miller‘in karısıdır....
çünkü Marilyn Monroe öldü(rül?)ğünde Arthur Miller‘in karısıdır....
Miller, çok genç yaşta ölen ve bugün bile nasıl öldüğü tam da belli olmayan karısı Marilyn Monroe’dan çok daha uzun
yaşar...
öldüğünde
yıl 2005’ tir
ve Arthur Miller 90 yaşındadır...
Arthur
Miller’in yazdığı tiyatro oyunları ve
film senaryolarındaki karakterler birbirini imha etmeye odaklanmış ve birey olamayan şahıslardan oluşan toplumun
insancıklarıdır....
ve
bu insancıklar(!) vicdan azabı duymama pahasına
kendilerini haklı çıkarmak için binbir yola ve kaşkarikoya başvuran
isimlerdir....
Arthur
Miller , kapitalizm denilen ve insan tabiatına çok aykırı olduğunu ömrü boyunca dile getirmeye çalıştığı modelin, hem toplumları hem de tek tek kişileri nasıl içten içe tüketip çürüttüğünü
anlatmaya çabalamıştır daima...
Miller’in
kahramanları aile içi hikâye ve didişmelerin unsurları
gibi görünse de, aslında vahşi kapitalist hayatın kaçınılmaz biçimde
zorladığı ve şartların soysuzlaştırdığı karakterlerdir bir anlamda...
Oyun ve filmlerindeki dramlar da, yaşanılan / yaşadığımız / yaşatılan(!) çağın ikiyüzlü ahlak anlayışının her seferinde yüzümüze yüzümüze çarpılmasıdır …
Arthur
Miller; büyük oyun yazarı Norveçli Henrik İbsen’in yolundan
gitmiştir bir çok tiyatro ve edebiyat yorumcusuna göre...
Miller’e ait Cadı Kazanı, Satıcının Ölümü ve
Bütün Oğullarım yazıldıkları dönemlerde de sonrasında da tüm dünyada çok fazla öne çıkmış eserlerdendir...
Satıcının
Ölümü oyununda, evlatlarını ihmal etme pahasına yıllarını firmasına vermiş Willy Loman bir gün aniden işsiz
kalacak / işinden atılacak ve hayatının geri kalanında ailesinden de dışlanarak ölmeyi seçecektir...!!!
Sistemin,
insan
yerine parayı ve yalnızca başarılı olmayı öne çıkaran ahlakı için bu
tür ölümler sıradandır aslında...
ölen ölecek , birileri sürekli lobutlar gibi devrilecek
ama işsiz milyonlar içinden birileri her zaman
o çarkın içine girmek için can atacaktır…!!!
ölen ölecek , birileri sürekli lobutlar gibi devrilecek
ama işsiz milyonlar içinden birileri her zaman
o çarkın içine girmek için can atacaktır…!!!
Cadı
Kazanı oyununda ABD’nin Mc Charty döneminde yaşadığı utanç
verici rezil günleri eleştiren Arthur Miller hayatı boyunca dönemin
iktidarlarıyla da restleşmiştir…
Bu dik duruşuyla dünya çapındaki bir çok saygın ödülün de sahibi olur...
Bu dik duruşuyla dünya çapındaki bir çok saygın ödülün de sahibi olur...
Arthur
Miller hem hayatındaki duruşu hem de yazdıklarıyla öteki olanı, güçsüz olanı,
şiddete maruz kalanı anlatmıştır ahlaklıca ve tekrar tekrar....
Ömrünün
son yıllarında yazdıkları, ilk yıllardaki kadar güçlü ve hayata dair bulunmasa da , yaptıklarıyla dünya edebiyatında her zaman büyük bir saygıyla anılmayı çoktan hak etmiştir Arthur Miller...
17
Ekim, dünya tiyatrosunun ve
edebiyatının tarihte gördüğü en usta ve en ahlaklı isimlerden olan
Arthur Miller’in 1915 yılındaki
doğumunun da tarihidir…
Arthur Millerlerin milleti yoktur ey okur…
Onların ilk ve öncelikli milleti ; insan olmaklıklarıdır….
( murat örem / 20 ekim 2013 /
ankara….)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder