Bundan
6 yıl önce, 2007’inin 12 Temmuz’unda
, 47 yıllık ömrün ardından hoşçakalın diyen isim Ulus
Baker’di...
Ulus
Baker’in 6 yıl önceki ölümünden sonra televizyon ve radyolar flaş haber
geçmedi...
İnternet
sitelerinde kırmızı fonlu flaş yazıları da görülmedi sıcağı sıcağına.
Sonraki
günlerde de birkaç istisnayı saymazsak
gazetelerde de hiç ama hiç haber olmadı Ulus Baker’in ölümü
Fakat
yine de Türkiye’nin kıymet bilen az sayıdaki ismi Ulus Baker’den bahsetti
bir hakkı teslim eden cümlelerle...
Ulus
Sedat Baker, 1960 Petersburg doğumlu, Kıbrıs Türk'ü ailenin çocuğuydu....
Sosyolog,
yazar, çevirmen ve öğretim üyesiydi....
Ölümüne
dek ODTÜ ve İstanbul Bilgi Üniversitesi
de dahil olmak üzere bir çok
kurumda, sinema-müzik tarihi, sosyoloji,
politik teori, medya ve sinema üzerine
anlattı , yazdı Ulus Baker...
Artık
kendisi de aramızda olmayan Prof.Dr. Hasan Ünal Nalbantoğlu ODTÜ Sosyoloji bölümünden önce öğrencisi sonra dostu olan Ulus Baker’i bir ölüm yıldönümünde
anlatırken şunları demişti sözünün başında ;
Ölüm
hak ettiyse eğer yalnızca insana yakışır...
Ulus
da yaşadı, üretti, düşündü ve ölümü hak eden bir insan gibi aramızdan ayrıldı’
Ulus
Baker konuşup yazabildiği dünya dillerinin sayısı üzerinde hak edilmiş efsaneler yaratılan
biriydi ve müzik, sinema, politik
kültür, siyaset kavramlarının geçirgenliği alanlarında yazdıklarıyla da ezber
bozmuştu...
Marx'ın
Bir Çift Sözü Var,
Yaralarım
Benden Önce de Vardı,
Duymak
İçin Yapılmamış Kulaklar,
Kant’ın
Felsefesi Uçuruma Temel Atmaktır
cümleleri Ulus Baker’in yazı
başlıklarıydı mesela..
Profesör
Doktor Ahmet Çiğdem yazısının bir yerinde şunları söyledi Ulus Baker için; Felsefeden sosyolojiye, resimden tiyatroya,
beşeri bilimlerin her alanında, günümüz akademyasında örneği az bulunan, hatta
artık 'bulunmayan' bir genişliğin, bir vüs'atın adamıydı.
Bilmediği
şey yoktu, bildiklerini de iyi bilirdi.
Bu
türden adamların can sıkıcı alçakgönüllülüğü ya da küstahça saldırganlığına da
sahip değildi Ulus Baker...
Profesör
Yasin Aktay da , Ulus Baker’in ardından yazdıklarında
şunları söylemişti; Bir Temmuz günü bu dünyaya
geldiği gibi sessiz sedasız göçtü gitti Ulus Baker. Belki layık olduğu seviyeyi
takdir edebilecek kalitede bir düşünce ikliminin oluşmamış olması
yüzünden.(...)
Dünyayı
anlamak konusunda "Allah vergisi" bir bilgeliği ve dünya karşısında
olağanüstü bir rahatlığı vardı.(...)
Yıllarca
tek camlı gözlüğünü takarken ne bir komplekse kapıldı ne de bunu giderme
yönünde en ufak bir çabaya girdi.
ODTÜ sosyoloji bölümünde sessiz sedasız
mütevazı kişiliğine rağmen hiç kimsenin kayıtsız kalamadığı bir ağırlığı
vardı.(...)
Adının
Ulus olmasının (da) ilginç bir hikâyesi
varmış. Yanlış hatırlamıyorsam, ellili yılların sonlarında Kıbrıs'taki
mücahitlerin bir silah veya operasyon için geliştirdikleri bir kod adı veya
parolaymış "Ulus". O yüzden o yıllarda doğan çocuklar arasında Ulus
ismi çok yaygınmış. Ulus'un ölümüyle Türkiye'nin hem sol-sosyalist hem de daha
geniş düşünce semâsında, ne yazık ki
zaten iyice seyrelmiş olan yıldızlardan birisi daha kaydı gitti.
Prof.
Dr. Fuat Keyman da Ulus Baker’i andığı yazının bir yerinde şunu demişti
6 yıl önce; Elimdeki gazetenin ekini
açıyorum, sayfaları çeviriyorum. (..) Türkiye'nin yazdıkları en düşündürücü, en
öğretici felsefecilerinin, sosyal kuramcılarının, siyasal kuramcılarının
başında gelen sevgili Ulus Baker'i 12 Temmuz 2007 günü kaybetmişiz.
Yakın
dostlarının katıldığı bir cenaze töreniyle, Lefkoşa'ya, annesinin yanına
gömülmüş.
Ulus
Baker , ideolojileri ve fikirleri çok farklı olsa da Türkiye’nin önce aklıyla
düşünen insanları için çok kıymetli bir isimdi....
Övgülere
, yergilere hatta alaylara hiç
takılmadan bir işçi arı gibi okudu, yazdı, düşündü, paylaştı ve 6 yıl önce hoşçakalın
dedi geride yazıp söylediklerini bırakarak...
Ulus
Baker’e adadıkları şarkının sözlerinde de şöyle diyordu Bandista grubu;
Her şey herkesleşiyordu
herkes her şeyleşiyordu
tarih durmadan yazılıyordu
ve dediler ki: ulus baker
gördüğüne inanma
gördüğüne inanma sen...
(
murat örem / 09 temmuz 2013 / ankara ...)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder