mutluluk diyor kadın…
evet
mutluluk diyor adam…
ben
de isterim ondan diyor
çocuk…
“bir çok insan mutlu olduğunu bilmediği için
mutsuzdur…bir gün gerçek mutsuzlukla tanıştıklarında ne olduğunu anlarlar…” diyor dostoyevski..
mutluluk
diyor kadın,
artık
ne kadar uzağa düştü benden…
ve
hep sen sebep oldun bunlara….
ne
yaptım da diyor
adam
sebep
oldum mutsuzluğuna,
ya
da ne yapmadım da….
“ ben tek başıma…milyonlar içinde bir başıma…
acı git gide acıyor... kavun acısı gibi
zehir gibi bir acı… yalnızlık….yalnızlık güzel…. güzel değil….kavun
acısı….” diyor sait
faik abasıyanık…
seni
tanımadan önce
kahkahalar
atardım
saçlarımı
savurup
gökyüzüne
bakar
dualar
şarkılar okurdum
şimdi
kalabalıklarda bile
gülmüyor
yüzüm
geçmiyor
içimden
kırmızı
beyaz tramvaylar
ve kemiriyor taaa içimi
yıllardır
döne döne söylediklerin
ya masallardan
çok daha doğruysa sorusu…
diyor kadın adama…
anladım
diyor adam
senin
derdin mutlulukla değil
senin
derdin öğre/n/t/ilmiş mutlulukla…
ve
sen ezberletilen mutluluğu istiyorsun
ama
ben de onu asla istemediğimi
senden
hiç saklamadım…
kar
yağarken de
güneşin
altında yanarken de
ellerinle
kavrulurken de
dudaklarınla
seferlere çıkarken de
bunu istemediğimi senden hiç saklamadım…
diyor adam kadına…
şimdi ömrümün bir tek gayesi var; bir gün
evvel sana kavuşmak, seni kollarımın arasına almak, güzel, temiz yüzüne
saatlerce, senelerce hiç doymadan bakmak. ancak o zaman tam neşeli, senin
istediğin gibi neşeli olabileceğim. senden ayrı, senden uzak bulunurken benden
nasıl neşeli şeyler istiyorsun?” diyor
sabahattin ali…
seninle
çok hayallerim vardı
uzaklara
giderken şarkılar söylemek
çeşmenin
nerede olduğunu soracağımız o şehirde
koluna
takılıp yürümek gibi büyük ve derin hayaller…
diyor kadın adama…
benimle hayallerin değildi onlar
benim
de içimde olacağım hayallerdi
ve
ben bunun yetmeyeceğini
söyledim
defalarca sana
diyor adam kadına….
"quid rides de te fabula narratur”
* ne gülüyorsun anlattığım
senin hikayen”
diyor
horatius latince kelimelerle insanlığa…
en
çok uzun yola gittiğimizde
başımı
omzuna yasladığım kaldı aklımda
ve bana söylediğin ağır cümleler
diyor kadın adama
o
cümleler durup dururken kurulmaz
onların
mutlaka namluya sürülme nedenleri vardır
kelimelerin mermiye döndüğü günler vardır
diyor adam kadına…
“…umulmadık
bir gün olabilir bugün
kan
var bütün kelimelerin altında…”
diyor cemal süreya…
(
murat örem / 21 haziran 2016 / ankara..)
***
başlık alıntı / haydar ergülen
-fotoğraf
/ arda erhan örem-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder