bir baba yıllar boyunca, evladının mental, ruhsal ve fiziksel gelişimi için
kılını kıpırdatmazsa, zamanını
emeğini parasını esirgeyip evin içinde kendine babalık
hükümdarlığa kurarsa, bir yandan da
atomu parçalayan bilim adamı edasıyla
“ bu evlat gelecekte başımıza çok iş açacak, sorumsuz biri olacak “ diye
laflar ederse ve o evlat yıllar boyunca kendini değersiz hissede hissede gerçekten büyük sorunlar yaşayan ve sorunlar yaratan biri olursa ;
bu
baba
geleceği
görmüş mü olur
yoksa
beklenen karanlığı
kendi
bencilliğiyle
hazırlamış
mı olur…
evlerden ırak olası bu baba
her şeyi öngören ulu bir kişilik midir
yoksa sonucu nedenleriyle hazırlamış
beş para etmez biri midir …
bir anne, çocuklarının yalnızca fiziksel ihtiyaçlarını karşılamak için
çırpınırken, insan denen canlı türünün çocuk da olsa en büyük açlığının duyguyu
fikri ve düşünceyi paylaşmak olduğunu ısrarla dikkate almayıp kendini evlatlarıyla birlikte geliştirmezse,
yanı başındaki adamın uyarılarına da kulak ve akıl tıkarsa ve bir yandan da evdeki herkes bir gün
beni yalnız bırakacak diye
korkarsa, bu korkusunu yerli yersiz cümlelere
dökerken değişmek için de zinhar çaba harcamazsa, o çocuklar bir gün
büyüdüklerinde zihinsel paylaşımlar bulamadıkları için annelerinden hakikaten daha da uzaklaşıp anneyi yapayalnız bırakırsa ;
bu
anne geleceği
çok
önceden görmüş mü olur
kahırlı
yarınları
hazırlamış mı olur…
şimdi
bu anneyi
geleceği
pek güzel öngördüğü için
kutlamak
mı gerekir…
bu durumda çocuklar
babayı mı tercih etmişlerdir
yoksa yalnzca
anneyi tercih etmemişler midir...
bir kadın / adam bir sevdada bir aşkta, güzellikleri olumlu olanları dile getirmek yerine ,
harcanan samimi emeklerin hep daha fazlasını
şuursuzca isterse, içten çabaları ve
ortak gelecek planlarını bile acaba
her şeyimle kullanılıyor muyum
duygusuyla habire karşı tarafın
kursağında bırakırsa, eşyaya
, paralara ve cahil insanlara kendi hayatından ve kendi
kararlarından çok çok daha fazla anlam
yüklerse, demlenecek bir çayı , yapılacak salatayı bile iktidar kavgasına çevirirse , bir taraftan
da ya gelecekte ihmal edilirsem, unutulursam,
eskisi kadar sevilmezsem korkusunu her daim zihninde taşıya taşıya diline de dolarsa ve bir gün tüm bunlardan dolayı gerçekten artık karşı tarafın da hevesi
kaçarsa ve bu kadının / adamın öngörüleri !!! ve korkuları
gerçek olursa
bu
kadının / adamın
gelecek
kehaneti
tutmuş
mu olur
yoksa
o kadın/adam
kendi
kehanetini
bile
bile çağırmış mı olur…
bu kadın /adam geleceği öngörmüş müdür …
yoksa
geleceği adım adım örmüş müdür…
bir toplum, bu dünyanın en muhteşemi biziz efelenmesinden , en
küçük bir bahaneyle bizden adam olmaz abicim saçmalığına savrulursa, en basit spor
müsabakaları bile ölüm kalım savaşı diye ruhlara şırınga edilirse, gazlı içeceğinden
tutun da elektronik şirketine varıncaya kadar her bir ticari marka bu içi
boşaltılmış duygu balonundan kendine pay çıkarmak için arabeskin
dibi olan reklamları piyasaya sürerse ve aynı toplum bir taraftan da çok
derin bir kimlik arayışının içinde
kıvranırken halini göre göre parmağını bile kıpırdatmazsa ve ekonomide kültürde sanatta diğer ülkelerle arasındaki
makas günden güne ışık hızıyla aleyhine açılırsa
;
kusurlu
ve suçlu olan
hayatın
her alanında
ilerleyip
gidenler midir
yoksa
kendi
kendini
derin
bir yalnızlığa iten,
emek
harcamadan şişinmeye
çok
meraklı olanların
kendisi
midir ?
bu soruların ve bu
cevapların hiçbiri birbirinden bağımsız değildir…
bu soruların da
cevaplarının da hepsi, birbiriyle
ilintilidir…
görmek isterseniz
görürsünüz…
görmek istemezseniz masallar
dinlersiniz…
siz ağzı açık halde ben yalnızca masal dinleyeceğim dedikçe
size masal anlatacak
birileri her zaman bulunur…
oysa deforme
edilerek tekrarlanan masallar
tütün ve alkol bağımlılığı
gibidir…
aradan belirli bir
zaman geçtiğinde
siz içmek istemesiniz
bile
bünyeniz ister…ruhunuz
ister…bedeniniz ister…
o nikotini…
o alkolü…
o masalları…
bu döngüyü kırmak çok
zordur…
bunu çok istemeniz de
yetmez…
önce kendinizle yüzleşe
savaşa yüzleşe savaşa
büyük bir kararlılık
içinde olmanız gerekir…
kendinle
yüzleşmek
aynanın
karşısına geçip
sinekkaydı
sakal tıraşı olmaya
after shave sürmeye,
after shave sürmeye,
kaşlarını almaya
deriyi
gençleştiren
kremler sürmeye
kremler sürmeye
benzemez…
ne acıdır ki
hiç ama hiç benzemez..
ve çok daha meşakkatlidir...
ve çok daha meşakkatlidir...
(
murat örem / 14 haziran 2016 / ankara…)
-fotoğraf/umur örsan örem/2013/viyana/budapeşte/bratislava-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder