Şiirseverleri kızdırıp gücendirmek pahasına yazıp söylemek zorundayız ki yeni şiir eskisi kadar hayatın
içinde değil ....
Belki
yine hayatın içinde olmak istiyor da bunu başarabilen yeni şiir neredeyse yok denecek kadar az...
Yazılmıyor....
Yazılanlar
okunmuyor....
Okunanlar
da anlaşılıp hayatlara dokunmuyor...
Böyle
olunca da, çok eski zamanlarda yazılmış
olsalar dahi geçmişin hiç eskimeyen
şiirleriyle soluk almaya devam ediyoruz....
Mesela
şu mısraları okuyan birinin hala etkilenmemesi mümkün mü ;
Caddeden
sokaklara doğru sesler elendi,
Pencereler
kapandı, kapılar sürmelendi.
Bir
kömür dumanıyle tütsülendi akşamlar,
Gurbete düşmüşlerin başına çöktü damlar...
Son
yolcunun gömüldü yolda son adımları,
Bekçi sert bir vuruşla kırdı kaldırımları.
Mezarda
ölü gibi, yalnız kaldım odamda:
Yanan alnım duvarda, sönen gözlerim camda,
Yuvamı
çiçekledim, sen bir meleksin diye,
Yollarını
bekledim görüneceksin diye.
Senin
için kandiller tutuştu kendisinden,
Resmine
sürme çektim kandillerin isinden.
Saksıda
incilendi yapraklar senin için,
Söylendi
gelmez diye uzaklar senin için...
Saatler
saatleri vurdu çelik sesiyle,
Saatler
son gecemin geçti cenazesiyle,
Nihayet
ben ağlarken toprağın yüzü güldü,
Sokaklardan
caddeye doğru sesler döküldü...
Su
gibi akan mısralar 8 Kasım 1973’teki ölümünün 40.
yılında hatırlayıp andığımız Faruk Nafiz Çamlıbel’e ait ve Sen
Nerdesin ? başlığını taşıyor...
Şiirde
yer alan ‘saatler saatleri vurdu çelik sesiyle’ mısraı bile okuyup
dinleyeni alıp bir yerlere götürmeye yeterli...
Faruk
Nafiz Çamlıbel güzelim ve unutulmaz Han
Duvarları isimli şiirin de şairiydi ve Beş Hececiler diye anılan
grubun lokomotifiydi...
Orhan
Seyfi Orhon, Yusuf Ziya Ortaç, Enis Behiç Koryürek ve Halit Fahri Ozansoy da vagonlarıydı Beş Hececiler
grubunun....
Han
Duvarları isimli su gibi akan şiirinin
bir yerinde de şunu diyordu Faruk Nafiz Çamlıbel ;
Bir noktada birleşmiş vatanın dört bucağı,
Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı.
Bir pırıltı gördü mü gözler hemen dalıyor,
Göğüsler çekilerek nefesler daralıyor.
Şişesi is bağlamış bir lambanın ışığı
Her yüzü çiziyordu bir hüzün kırışığı.
Gitgide birer ayet gibi derinleştiler
Yüzlerdeki çizgiler, gözlerdeki cizgiler...
Yatağımın yanında esmer bir duvar vardı,
Üstünde yazılarla hatlar karışmışlardı;
Fani bir iz bırakmış burda yatmışsa kimler,
Aygın baygın maniler, açık saçık resimler..”
75
yıllık ömründe siyasetin de ağırlıklı olarak yer aldığı Faruk Nafiz Çamlıbel aynı
zamanda eğitimciydi ve bir çok şiirini
anadolunun yolları bellerinde yazmıştı tıpkı Han Duvarları misali önce zihninde...
Türk
edebiyatında aşk ve kıskançlık temasıyla yazılıp bestelenmiş
en ünlü şiirlerden biri de yine
Faruk Nafiz Çamlıbel’e aittir...
Sözlerini
tane tane okuduğunuzda neredeyse bir beddua ve ilenme katarı oluşturan kelimeler özellikle Nilüfer’in yorumunda
müzikal kalite ve başarıyla doruğa çıkmış, unutulmaz arasına girmiştir...
Çamlıbel
İntizar şiirine;
“Sakın
bir söz söyleme
yüzüme
bakma sakın
sesini
duyan olur
sana
göz koyan olur
düşmanımdır
seni kim
bulursa
cana yakın
annen
bile okşasa
benim bağrım taş olur ...”
diye
başlar ve kelimeler akar gider...
İçinde
Faruk Nafiz Çamlıbel’in de olduğu Beş Hececiler , Necip Fazıl, Cahit Sıtkı, Ahmet
Muhip gibi isimlere de yol açmıştır zaman içinde...
Bugün
hepimizin bir çırpıda söylediği 10. yıl marşının altında imzası
bulunan iki isimden biri de yine Faruk Nafiz Çamlıbel olur 1933 yılında...
Siyasi
hayatının son dönemlerine denk gelen 1960 darbesiyle birlikte politikaya küsen
Faruk Nafiz Çamlıbel köşesine çekilir...
Zindan
Duvarları kitabı da Çamlıbel’e onlarca politikacı gibi bu
dönemde yaşatılanların etkisiyle yazılacaktır...
Çamlıbel , birkaç
yazı önce andığımız Yahya Kemal’in, unutulmaz Sessiz Gemi isimli şiiri misali
öldüğünde tarih 8 kasım 1973’tür...
Sessiz
Gemi şiiri misali diyoruz çünkü Faruk Nafiz Çamlıbel gerçekten de bir geminin
içinde seyahatteyken demiştir geride
kalanlara hoşçakalınını...
Türkiye
siyasi tarihinin önemli dönemeçlerinde yaşamış,
bir çok şiiri şarkı olarak bestelenmiş Faruk Nafiz Çamlıbel’i 8 kasım
1973’teki ölümünün 40. yılında anmak ve hatırlatmak istedik bu yazıda da...
Kış
Bahçesi şiirinin sonunda, tabiatın solgunlaşmasını
anlatmıştır Faruk Nafiz...
Tabiat
uyuyacak baharda yeniden uyanacak ve her şey yeniden başlayacaktır...
Amma, tabiatın her uyuyup uyanmasında
ömürlerimiz geçiiip gitmişşşş olacaktır...
O
Faruk Nafiz Çamlıbel ki, geçip giden ömürlerimizle ilgili olarak Kış
Bahçesi şiirinin sonunda şu dizeleri de yazmış bir kalem ve kelam
ustasıydı...
İçlenme tabiattaki yekpare
kederden,
Yas tutma dağılmış diye
kuşlarla çiçekler.
Onlar
dönecektir yine gittikleri yerden,
Onlarla
giden günlerimiz dönmeyecektir...
(
murat örem / 07 kasım 2013 / ankara...)
şiir / faruk nafiz çamlıbel
Ellerin dert görmesin. 👏👏👏
YanıtlaSilgönlün dert görmesin dostum...
Silmurat....