Türk basın ve spor tarihine uzun yaşamı ve gazeteciliğiyle
tanıklık etmiş, netameli dönemler dahil yıllar süren gazeteciler cemiyeti
başkanlığıyla da iz bırakmış
isimdi Burhan Felek...
4
Kasım 1982’deki ölümünün 31. yılında kendisini anarken,
Burhan Felek adının yeni kuşaklar tarafından ne kadar tanındığı konusundaki şüphelerimizi de yazının başına koyalım...
Bir umudumuz,
Burhan Felek adının verildiği spor salonu vesilesiyle isminin
kulaklarda aşinalık yarattığı yönünde (!)
Oysa Burhan Felek mesleği olan gazetecilik ve
şahit olduğu olaylar üzerinden söylersek tarihi bir çınardı...
Çınardı çünkü 1889 yılında başlayan ömür
yolculuğu 4 Kasım 1982‘de bittiğinde Burhan Felek 90’lı yaşların ortasına
doğru gidiyordu....
Burhan Felek neredeyse üç çeyrek asır
gazetecilik yapmış bir isimdi ama öte yandan voleybolcuydu, atletti ve spor
yöneticisiydi...
Adının farklı spor yapılarına verilmesinin
ardındaki gerçek de budur...
Burhan Felek, çocukluğunu, ilk gençliğini,
erişkinliğini 1970’ler ve öncesinde yaşayan
ve okur yazar evlerde büyüyen kuşakların daha aşina olduğu bir isimdir...
Türkiye’nin ideolojik olarak çok keskin biçimde
ayrıştığı 1970’ler ve sonrasında
bile Burhan Felek’in yazılarında görmüş
geçirmiş bir kalemin olgunluğu
ve kendince de uyarılar yapmaya özen gösteren üslubu vardı...
Özellikle Pazar günleri Milliyet Gazetesinde yayınlanan Recep’in Kahvesi başlıklı yazılarında mizansen olarak bir araya getirdiği
kahvehane müdavimleri arasında konsolos
bey de vardı, mürekkep yalamış bürokratlar da ,
işinde gücünde olan sıradan insanlarla, emekliler
de...
Burhan Felek’in
bu yazılarında, birbirini
dinlemekten çok uzaklaşan şiddete meyilli toplum üyelerinin, fikirleri farklı da olsa aynı masa etrafında
oturabilecek olmalarına duyulan özlemin ve öğretinin de payı vardır...
Bu yazılar ilgiyle okunurken, kimilerince fazla didaktik yani öğretmeye
odaklı ve hayatın gerçeğinden kopuk olarak da
yorumlanmıştı her nedense...
1974 yılında, kendisine Şeyh-ül Muharririn yani yazarların
en ustası, en büyüğü ünvânı
verildiğinde, Burhan Felek 85 yaşındadır...
Burhan Felek hafta içindeki gazete yazılarında
da “Geçmiş
Zaman Olur ki” diyerek yakın tarihe dair anılarını paylaşmış özellikle İstanbul’un tarihi ve günlük yaşayışını öne çıkarmıştır...
Günümüzde , Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin
verdiği sürekli ödüllerin biri de Burhan Felek ismini taşır...
Burhan Felek’le ilgili yaşanan trajik
bir olay da hala hatırlanır...
Hatırlanmasa
iyidir ama tarih hatırlatır....(!)
Vakit , 12
Eylül 1980 olduğunda Türkiye yine darbe günlerindedir...
Burhan Felek 91 yaşındadır ve Gazeteciler
Cemiyeti’nin başkanıdır...
Darbe lideri Kenan Evren gazeteciler cemiyetini
ziyaret etmek ister...
Bu durum bir iyi niyet ziyareti olarak görülse
de, gazetecilere üstü kapalı ve açık (!)
biçimde verilen rahat durun, haddinizi bilin mesajıdır...
Darbenin başındaki Kenan Evren’i karşılayan o dönemin
Gazeteciler
Cemiyeti Başkanı Şeyhülmuharririn Burhan Felek herkesi çok şaşırtan bir
şey yapar ve o dönemde daha altmışlı yaşlarının ortasını sürmekte olan darbe
liderinin elini öper...
Bu el öpme işini ülkenin en prestijli sivil
toplum kurumlarından biri olan cemiyet başkanı ve mesleğinde
üç çeyrek asra giden bir usta olarak ve
daha da ötesi 91 yaşındaki gazeteci ve şeyhülmuharririn (!) olarak
yapar....
Sırf bu olay bile
darbelerin
insanları
kariyerleri ne olursa olsun
nasıl kimliksizleştirdiğinin
açık bir ifadesidir aslında...
Tarih 31 yıl önce 4 Kasım 1982’yi
gösterdiğinde Burhan Felek de geride kalanlara hoşçakalın der....
Öldüğünde 93
yaşındadır...
Bugün 2013’ün Türkiyesinde, Burhan Felek imzalı kitapların
bırakın yeni baskılarını eski baskılarına ulaşmak bile imkansıza yakındır...
Ölümünün
31. yılında, Burhan Felek’i bir
kez daha anarken söyleyelim ki Türk gazeteciliğindeki Şeyhülmuharririn
sıfatı da Burhan Felek’le birlikte
nihayete ermiş olur...
( murat örem / 06 kasım 2013 / ankara ...)
Tarafsız bir gazete olarak okuduğum,spor sayfasına bayıldığım MİLLİYET ' li günlere götürdüğün ve tatlı kahve sohbetlerini hatırlamama yardımcı olduğun için teşekkürlerimle öpüyorum. BABAN
YanıtlaSilhep söyledim hep yazdım, gurur duyarak...
Silevimize ekmeğin yanında mutlaka günlük gazete de girdi , var paramızla da yok paramızla da....
dergiler, fasiküller, ansiklopediler , kitaplar da ...
evet ben okumayı yazmayı çok seven bir çocuktum ama bunu ateşleyen de sizlerin açtığınız yoldu...
bunu da yazıp söylemekten daima onur duydum...
Milliyet deyince...
Deşme yaramı...
Nerede adları bir çırpıda aklıma geliveren Maksi Yalım, Haldun Taner, Teoman Erel, İslam Çupi, Burhan Felek, Örsan Öymen, Abdi İpekçi ve diğer isimler...
Saygımla...
murat örem...
Özgür basından güdümlü basına, neler gördük, yaşadık, yaşıyoruz, yaşayacağız. Nereden geldik, nereye gidiyoruz.
YanıtlaSilYine çok naif bir yazı kaleme almışsın. Ellerin dert görmesin.
namıkcım;
Silyine çok isabetli bir yorum yapmışsın...
iyilik dileklerimle....
selamlarımla....
mmurat....