Mecazen söylersek, daha dün…9 Kasım 1989...Utanç simgesi Berlin duvarının yıkıldığı gün...Ardından yaşanan
olaylarda Glasnost / Açıklık ve Perestroyka / Yeniden
Yapılanma kelimeleriyle simgeleşen
süreçte Soyvetler Birliği liderliğindeki Doğu Blokunun tümüyle
çökmesi...Sovyetlerin 1990’larda
dağılmasıyla birlikte, demir perde diye tanımlanan ülkelerin boşluğa düşmesi….Kutuplardan birinin
çöküşü...Büyük sorunların ve
garip imkanların ortaya çıkışı…
Eşitlikçi bir dünya yaratma hedefinin başka bahara kalması…Sovyetler rejimi örneğine bakarak sosyal adaletçi, eşitlikçi ideolojilerin itinayla ve bilinçli olarak gün gün itibarsızlaştırılması...Milyonların boynuna dolandırılan neo liberal politika kementleri…Adil ve eşitlikçi dünya umutlarının Kaf Dağının ardına düş(ürül)mesi...1990’ların ortasında da Mareşal Tito’nun ülkesi ve bağlantısız devletlerin temsilcisi olarak anılan Yugoslavya’nın paramparça edilmesi...
Sırplarla
Hırvatların Boşnaklara ödettiği ağır
bedel...
Bombalanan , bombalanan ,
bombalanan Mostar...
Bütün bunlar
yaşanırken, ABD’nin Vietnam ve Japonya’daki
karanlık ve tarihi sicilini yıllar sonra aklama imkanını(!) kullanma çabalarındaki gönülsüzlüğü ve heder
edilen uzun yıllar....Yeniden bozulup yapılan,
kurulan, ayrılan birleşen ülkelerin ilişkileri...Rakipsiz kaldığını sanan ABD egemenliğinde uzun dönem yaşanan kutupsuzluk
yılları ve son yıllarda büyük resme yeniden giren Rusya…Beni de unutmayın(!) diyen Çin….
Dünyanın sıklet merkezindeki Türkiye’nin hamleleri…
veee, yıl 2013...
dünya siyasetinde girilen
son viraj...
savrulan ülkeler,
devletler…
savrulan insanlar,
insancıklar…
Çeyrek asır önce iki kutuplu dünyanın yok edilmesi boşluğunun nasıl doldurulacağının bitmeyen kavgası...Kaynayan ortadoğuya eklemlenen Suriye….Yalancı baharlar…100 yıllık ömre giden Türkiye Cumhuriyetinin, cumhuriyetimizin, yeniden ortaya çıkarılacak büyük resimde alacağı , almak istediği rolün / rollerin olası artıları ve eksileri…
Dünyanın herhangi bir yerinde kanat çırpacak kelebeğin rüzgarının yaratacağı tsunami dalgasının tahmin edilirliği ve edilemezliği…Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini akılla fikirle bilimle ve kanla irfanla atan, ölümünün 75. yıldönümünde, hamasetten , içi boş cümlelerden uzak biçimde yeniden yeniden okumamız anlamaya çalışmamız gereken büyük isim ;
Mustafa Kemal
Atatürk....
O Atatürk’tü ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin 29 Ekim 1933’teki 10. Kuruluş yıldönümünde yaptığı
konuşmasında şunu da söylemişti ;
"Asla şüphem
yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve medeni kaabiliyeti
batının yükselen medeniyet ufkunda bir
güneş gibi doğacaktır !..Bu söylediklerim
hakikat olduğu gün, senden ve bütün medeni beşeriyetten dileğim şudur: Beni hatırlayınız!"
Son cümleyi , " Beni Hatırlayınız" cümlesini önce yazmış , sonrasında okumamıştı.... O
zaman haddimiz olmayarak bir cevap ;
hatırlamak için unutmak
gerekir…
bu
vatanın suyunu içip ekmeğini yiyenlerden
kim
seni unutabilmiş ki , bu mümkün mü ki,
seni unutmadık ki, unutmayacağız ki ; hatırlayalım...
(murat örem / 08 kasım
2013 / ankara…)
Unutmadık, unutturmaya çalışanlara inat seni daha çok sevecek, anacak,anlatacak, öğreteceğiz.
YanıtlaSil