Aylar önce bir sohbet
anında söz döndü dolaştı hayatın günden
güne artan zenginliğine iletişimine rağmen insanın , bireyin evde sokakta iş yerinde hızla yalnızlaştığına
geldi ...
Kendimce de cevaplarım
olmasına rağmen “neden böyle” diye sordum biraz da kışkırtıcı biçimde...
Yalçın Ergir’di
karşımdaki sohbet ve hayat erbabı güzel insan....
Nam-ı diğer Düş Hekimi...
“Dokunmak kalktı
hayatımızdan” dedi
Yalçın Ergir...
Ve ekledi;
“Birbirimize
dokunmuyoruz artık...
Hayatlarımıza
dokunmuyoruz...
Temas etmiyoruz....
Önümüzdeki tabletlere ,
ekranlara dokunurken birbirimize dokunmayı unuttuk...Oysa yılgın bir anınızda
omzunuza dokunup bu da geçer yahu...diyen sesin ve temasın yerini hiçbir
teknolojik alet tutamaz tutamayacak ...
Bir iki gün önce yine bir
sohbet anında Mümtaz Pak, Gülten Pak ve oğulları Asrın Rodi Pak’la biraradayken
sanki bizim Yalçın Ergir’le aylar önce yaptığımız sohbetimizi dinlemişçesine benzer cümleleri
kurdu karşımdaki konuklar...
Yalçın Ergir’le onların
da dostlukları kadimdi tahmin edileceği üzere...
Sevmenin, şiddete ve nefrete hemen evrilebildiği
yerde...
Dokunmak denen kavramın
onlarca önyargıyla kuşatıldığı zamanda...
Paylaşmanın, mutlak hesap
kitapla bir tutulduğu çağda ;
Dokunmanın hayatlardan
çıkmasına şaşırmamak lazım...
İnsanın özne olmaktan uzaklaşmasına şaşırmamak lazım...
Hayatın insandan nesne yapmasına da şaşırmamak lazım...
Sığlığın bayraklaştırıldığı bir çağda sevmek denen olgunun bir adım sonra aynı sığlıkla hemen nefrete ve öç
almaya dönüşmesine de şaşırmamak lazım...
Yeni bir çağ geliyor...
İnsanı , insanlığı
Eze eze geliyor...
Üze üze geliyor....
Büyük küçük demeden bütün
şehirlerde pıtrak gibi biten ve modernleşmenin unsuru gibi dayatılan akıllıaptal ve
çok uzun çok çok uzun ama insansız binalara bakın boynunuz ağrımazsa...
‘Paran varsa ben sana sanal da olsa her şeyi sunarım’ diyen ve çok büyük elektrik
süpürgeleri misali herkesi onar onar yüzer yüzer yutan alışveriş merkezlerine
bakın, ruhunuz ağrımazsa....
Etrafınıza bakın...
Evinize bakın...
Çocuklarınıza bakın...
Aynaya bakın....
Ama yalnızca
boyası gelmiş saçlarınız ,
boyası gelmiş saçlarınız ,
tokalarınız,
uzamış sakallarınız için
değil ....
Son aylarda yeniden dolaşıma
çıktığı günden beri dillere düşen şarkının sözlerine de kah
katılarak kah itiraz ederek dokunun
hayata...
Dokunun insanlara...
Dokunun sandıkların içine
sakladığınız tarihinize...
Dokunun gelecek ve
yaşanacak günlere...
Dokunun hayatlarınızın
hiç olmazsa bundan sonrasına....
( 8 mayıs 2013 / ankara
/ murat örem...
fotoğraf / arda erhan örem / susurluk ...)
fotoğraf / arda erhan örem / susurluk ...)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder