ben fransızca bilmem...
hiç ama hiç bilmem....
ingilizceyi de iyi biliyorum demek
yerine ...
haddimi bilmeyi yeğlerim..(!)
almancayla gönülden bir merhabam bile
yoktur...
reddi miras yapsa da çoğu ; vakti
zamanında hitler döneminin rezil reichstag
yangınını çıkaranların çocuklarına torunlarına ısınmak gelmemiştir içimden...
ki, tarihin en çalışkan milletlerinden biri
olmalarına rağmen almanların...
ispanyolcayı uzaktan olsa da severim...
pek severim...gönülden severim...
muhtemelen ispanyolları ve katalanları
ayrı sevdiğimden...
guernicanın, barcelonanın,
picassonun, don kişot’un ülkesi olduğundan...
italyanca hınzır bir çocuğun sevimli
laf kalabalığı gibi gelir bana...
bu yüzden vittorio de sicanın çok ama
çok hüzünlü bisiklet hırsızları filmindeki sahtekarları bile pek de kızamadan
ve tek kelime italyanca bilmeden defalarca izlemişimdir bir yandan da tek
servetlerini kaybeden baba oğula üzülerek...
ben fransızca bilmem...
hiç ama hiç bilmem....
fakat buna rağmen müziklerde
filmlerdeki tınısıyla çoğalan fransızca, bir çoğunuz gibi dünyanın en güzel dillerinden
gelir bana...
bir de türkçeyi ayrı severim...
çok severim...
çok ama çok severim...
türkçeden bir kıl kopar içinde
dünyalar , ırmaklar güneşler bulacaksın...diyen cemal süreya ne güzel özetler
bunu...
övünmek gibi olmasın ama
iyi de bilirim türkçeyi....
pek iyi bilirim...
dünya dillerini bilenler türkçenin de
kendine has ayrı bir melodisi olduğunu söylerler tıpkı fransızca gibi...
bu yüzden fransız şarkıları kalbe
dokunur...
iyi fransız filmleri gibi...
bu yüzden türkçenin büyük şairleri de
, yazarları da kalbe dokunur...
aziz nesin gibi, ahmed arif gibi, behçet necatigil gibi,
ahmet haşim gibi...
bu sabah baktım ki fransızcanın en
güzel seslerinden biri daha binmiş o
sessiz gemiye...
bu sabah baktım ki georges
moustaki de el sallamış geride kalanlara 80 yaşa bir adım kala...
bu sabah baktım ki türkçeye
uyarlanmış haliyle tanju okana çok yakışan o unutulmaz şarkının hakiki müellifi
de gitmiş ...
ne derdi tanju okan georges moustaki’nin
unutulmaz şarkısının türkçeye farklı
cümlelerle uyarlanmış halinde ;
Bu akşam çok efkarlıyım/Kalbim neden kan ağlıyor/Bunu bir bilsen
sevgilim
Güneş solgun gündüz gece / İçimde sen bir bilmece / Izdırabı heceliyor
Sensiz yalnız sensiz içim / Gözyaşlarım yağmur gibi / Yanağımı ıslatıyor
Kollarım bekliyor seni /Öpsem öpsem ellerini / Yine de sana hasretim
Dudaklarım da bir ateş / Avuçlarımda
alevsin
İlahımsın sevgilimsin / Sen benim her şeyimsin
Hayatım anlamsız şimdi / Sendin bana neşe veren
"Seviyorum, sevdim" diyen / Sen benim sıcak güneşim
Güzel tatlı tek eşimdin / Kara sevdam sevgilimdin
Unutamam asla seni / Hergün anıyorum yasla seni
N'olursun dön dön bana
ben fransızca bilmem...
hiç ama hiç bilmem....
ama 80 yaşa bir adım kala bu sabah hoşçakalın
diyen
georges moustakinin kıymetini
bilirim...
iyi bilirim....
bakın ne der georges moustaki
Yunanlı çoban, göçebe yahudi, pis yabancı suratımla
Ve dört bir yana dağılmış saçlarımla
Genellikle hayal kurmayan bana,
hayal kuruyormuş havasını veren tamamen rengi atmış gözlerimle
Bunca bahçeleri yağma eden serseri, müzisyen, hırsız ellerimle
Asla açlığını gidermeden içen,öpen ve ısıran ağzımla
Serseri,hırsız,yunanlı çoban,göçebe yahudi ve pis yabancı suratımla
Bütün yazların güneşine ve bütün etek giyen kadınlara sürtünen tenimle
Hiç mesele yapmadan, acı çektiği kadar acı çektirmeyi de bilen kalbimle
Acı çekmekten kaçmak için en küçük kurtuluş şansı kalmayan ruhumla
Yunanlı çoban,göçebe yahudi,pis yabancı suratımla
Ve dört bir yana dağılmış saçlarımla
Geleceğim tatlı kulkölem , ruh kardeşim,hayat kaynağım...
Senin yirmi yaşına içmeye geleceğim ....
Ve soylu prens olacağım
Hayalci ya da yeniyetme
Nasıl hoşuna giderse
Ve her günü hep sonsuz bir aşka çevireceğiz
Ölünceye kadar yaşayacağımız.
Ve dört bir yana dağılmış saçlarımla
Genellikle hayal kurmayan bana,
hayal kuruyormuş havasını veren tamamen rengi atmış gözlerimle
Bunca bahçeleri yağma eden serseri, müzisyen, hırsız ellerimle
Asla açlığını gidermeden içen,öpen ve ısıran ağzımla
Serseri,hırsız,yunanlı çoban,göçebe yahudi ve pis yabancı suratımla
Bütün yazların güneşine ve bütün etek giyen kadınlara sürtünen tenimle
Hiç mesele yapmadan, acı çektiği kadar acı çektirmeyi de bilen kalbimle
Acı çekmekten kaçmak için en küçük kurtuluş şansı kalmayan ruhumla
Yunanlı çoban,göçebe yahudi,pis yabancı suratımla
Ve dört bir yana dağılmış saçlarımla
Geleceğim tatlı kulkölem , ruh kardeşim,hayat kaynağım...
Senin yirmi yaşına içmeye geleceğim ....
Ve soylu prens olacağım
Hayalci ya da yeniyetme
Nasıl hoşuna giderse
Ve her günü hep sonsuz bir aşka çevireceğiz
Ölünceye kadar yaşayacağımız.
( Çeviren : Ahmet Kadı..)
Ne der eskiler
Ne der eskiler
ne
der Dede Korkut ;
“gelimli
gidimli dünya / ölümlü kalımlı dünya...”
georges
moustaki de dahil gelimli gidimli dünyaya güzel sesler güzel harfler
bırakanların anısına saygıyla.....
17 yıl önce yine aynı tarihte aramızdan ayrılan Tanju Okan da bu gruba dahil elbette...
17 yıl önce yine aynı tarihte aramızdan ayrılan Tanju Okan da bu gruba dahil elbette...
(
murat örem / 23 mayıs 2013 / ankara....)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder