*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500" ziyaret !
*her cümle "5846" sayılı yasa korumasında !
*fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir !
*sağ alttaki küçük dünya ?

6 Mayıs 2013 Pazartesi

paulo freire ; " dünya, aç oldukları için uyuyamayanlarla, açlardan korktukları için uyuyamayanlar arasında bölünmüş durumdadır." diyen adam....

Bundan tam 16  yıl önce,  1997 senesinin 2 Mayıs’ında  öldüğünde 76 yaşındaydı Paulo Freire...

Muhtemelen adını hiç duymadınız bugüne dek...

Yine muhtemelen burada okuduktan sonra “uzaklardan gelen bir caz müziği gibi...” gelip geçecek zihninizden bu isim bir daha hatırlanmamak üzere...

Paulo Freire Brezilyalıydı...
Latin Amerikalıydı....

Sorgulayan eğitim  nasıl olmalı , nasıl bireyler yetiştirmeli ?  sorularına yanıt aramakla geçmişti ömrü...

Paulo Freire’nin kendisi de yoksulluğun mağdurlarındandı çocukluktan başlayarak...Çok kısa bir dönem avukatlık yapan Freire,  Brezilya’da 45 günde 300 yoksul işçiye  okuma-yazma öğretince bu metodu bütün ülkede uygulanmaya başlamıştı...

Paulo Freire’nin de zaman içinde askeri darbelerin hedefi olması kaçınılmazdı...

Askeri darbeler, dünyanın her yerinde  , soru soran , düşünen insanlardan korkar ve önce onları düşman bellerdi...Soru sormayı öğrenenler askeri darbelerin hukuksuzluk ve ahlaksızlığını da dile getirmeye başlardı  çünkü....

Paulo Freire,  Bir Özgürleşme Pratiği Olarak Eğitim ve Ezilenlerin Pedagojisi kitaplarını yayınladığında artık öne çıkan bir  isimdi ve bu dönem 1970’li  yıllara tekabül ediyordu....

Freire,  Ezilenlerin Pedagojisi kitabında eğitim kavramına çağına göre  aykırı ve ezber bozan  anlamlar getirmişti...

Toplumların sınıflardan oluştuğunun  gizlenemeyeceğini söyledi.

Ezen ezilen çelişkisinin altında yatan en temel nedenin  eğitim olduğunu vurguladı.

Ezilenler,  kendilerini ezen kişi ve yapılara karşı  ortak hareket etmek zorundaydı...

Bilinçlenme böyle başlayacaktı.

Mesela, dünya, aç oldukları için uyuyamayanlarla, açlardan korktukları için uyuyamayanlar arasında bölünmüş durumdadır." cümlesi Paulo Freire’nindi....

Tıpkı, " tarihin nesneleri olmayı tamamen durduramasak bile, tarihin özneleri olmamız gerek."  cümlesi gibi...

Freire’ye göre ezilenlerin bilinçlenmesinin önündeki en önemli engel, öğrencileri bilgi depolanan kaplar , öğretmenleri de bilgiyi sorgulamadan aktaran   robot insanlar olarak gören klasik ve idraksizleştirici eğitim anlayışıydı...

Bu durum da tesadüf değildi tabi ki....

Paulo Freire’nin ölümünün 16. yılından yola çıkarak söz ve yazı eğitim kavramına geldi dayandı...

Artık baharın ve mayısın tam içindeyiz...

Okul sıralarında bulunan belki çoluk çocuğumuz, yeğenlerimiz var belki  kendimiz daha çok genciz ve öğrenciyiz....

Ancak öyle bir çarkın içindeyiz ki, kaçımız acaba  başını kaldırıp çiçek açmış ağaçların dallarına bakmanın tadını çıkarabiliyor şu bahar günlerinde...

Okullar,
dershaneler ,
Sbs ler,
oksler,
vizeler ,
finaller,
kpssler,
ygsler şunlar bunlar derken
baharlar, yazlar, hazanlar gelip geçiyor,  gelip geçiyor...

Oysa bazen durup dinlenmek gerek...
Durup düşünmek gerek...
Başka türlüsü mümkün mü diye...
Başka türlüsü yapılabilir mi diye ?

Bazen az bilinen yolda yürümenin bedellerini de göze almaktan korkmamak gerek....

Dünya hızla  değişir ve dönüşürken eğitimi dört duvarın içinde tutarak yapılacakların sonuna gelinmedi mi...?

Tamam çok isteniyorsa toprağa basmayı unutan çocuklara pamuklar ve kavanozların içinde çimlenen fasulyeler, nohutlar da öğretilsin o  eğitim sisteminin içinde bin yıldır yapıldığı gibi ama başka şeyler de olmalı...

Mesela Göğe Bakma Durakları da konulmalı üniversite kampüslerinin, okul bahçelerinin  içine...

Güneşin ve Sevdiklerinin Kıymetini Bilme parkurları da yapılmalı,

Ihlamur Ağacının altından geçerken derin nefesler almayı bilmeyenlere de tek ayak üzerinde durma cezaları verilmeli ....

Hocalar öğretmenler de hiç umulmadık anlarda 
‘ kapatın kitapları çıkarın kağıtları, gülen , birbirini seven , anlamak isteyen insan yüzleri çizeceğiz çöp adamlarla , sonra bahçeye çıkıp birlikte şiirler okuyup  güneşe döneceğiz yüzümüzü  ‘  demeli....

Diyebilmeli...

Bunu da müfredat istediği için değil, erik ağaçlarının hatırı için, hayatlarımız için  de yapmayı bilmeli....

Bilebilmeli...

(murat örem / 6 mayıs 2013 / ankara....)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder