Behçet
Necatigil , ki hocaların hocasıdır , bir şiirinde şöyle der ;
“Açılır
parantez
Doğduğu yıl,
çizgi, öldüğü yıl, bitti
Kapanır,
parantez.
O şimdi
kitaplarda bir isim, bir soyadı
Bir parantez
içinde doğum, ölüm yılları.
Ya sayfa
altında, ya da az ilerde
Eserleri, ne
zaman basıldıkları
Kısa, uzun
bir liste.
Kitap adları
Can çekişen
kuşlar gibi elinizde.
Parantezin
içindeki çizgi
Ne varsa orda
Ümidi,
korkusu, gözyaşı, sevinci...”
Tanju Okan’ın
, Türk Müziğinin en güçlü seslerinden birinin ömür parantezi de 27 Ağustos 1938 tarihinde İzmir'de açılmıştır. İlköğrenimini Manisa'da
tamamladıktan sonra liseyi yine egenin öne çıkan illerinden olan Balıkesir'de
okur Tanju Okan...
Hayatından
hiç çıkmayacak müzikle de
Balıkesir’deki lise yıllarında tanışır....Sonrasında
İtalya yılları başlayacaktır...Yıl 1961 olduğunda, Tanju Okan yirmili
yaşlarının ortalarına doğru ilerlemekte ve şan eğitimini tamamlayarak ülkesi Türkiye'ye
gelmektedir...
Artık profesyonel müzik yapacaktır Tanju Okan ve
istikamet başkent Ankara'dır....
Tanju Okan
Ankara'da bir yıl kalır , hemen arkasından da kendini daha iyi ifade edeceğine
inandığı için İstanbul'a yerleşerek
Müfit Kiper Orkestrası'nda çalışmaya başlar. Müfit Kiper , Tanju Okan'ın ve bir çok başka ismin müzik kariyerinde önemli bir yere sahip olacak
orkestranın kurucusu ve Türk tiyatrosuna da emek vermiş isimdir...Müfit
Kiper’in oğlu da tiyatroseverler
tarafından yakından tanınan oyuncu Mazlum Kiper olur...
Gür sesi ve
kendine özgü yorumuyla dikkat çeken
Tanju Okan, Müfit Kiper Orkestrası'yla yurt dışında bir çok konsere katılır....1964
yılındaki Balkan Festivali'nin hemen
ardından yıl içinde ilk plağını çıkarır ; İbibikler Öter Ötmez
Ordayım...Tanju Okan'ın ünlü müzisyenlerle ortak çalışmalarından biri de Nilüfer ve Modern Folk Üçlüsü'yle birlikte yıllar
önce seslendirdiği Arkadaş Dur Bekle şarkısıdır...
1960'ların Türkiye'sinin
müziğinde iki ana eğilim öne çıkar...
Bunlardan ilki , Avrupa ve Amerika'da popüler olmuş parçaların üzerine Türkçe
söz yazılarak ortaya çıkarılan “aranjmanlar”
olurken , diğeri de türküleri ve sanat
müziği parçalarını yeni bir anlayışla, batılı orkestra teknikleriyle düzenlemek
şeklindedir.
Tanju Okan,
plağını çıkardığı yıl ilk filmi Cübbeli
Gelin için de kamera karşısına geçer. Yalnızca sesi ve yorumuyla değil
yakışıklılığıyla da ilgi çeken Tanju Okan, arka arkaya çevirdiği filmlerle dönemin
gençlerinin kendine yakın bulduğu, etkilendiği simalardan olur...
Bu dönemde
kısa süreli ilk evliliğini yaşar Tanju Okan. Ölümünden yakın zaman öncesine kadar, uzun yıllar kırgınlık yaşadığı
ve sonrasında baba oğul sevgisinin galip geleceği ilişkideki oğul Tansu, bu evlilikten dünyaya gelmiştir.
Sahne
hayatının getirdiği şöhret, stres ve sevda hikayeleri alkole biraz daha yakınlaştırır Tanju
Okan’ı...Alkol ve tütün ilerleyen yıllarda da Tanju Okan’ın hayatındaki rolü
bırakmak istemeyecek ve ömrünün son yıllarında daha büyük zorlukların içine
çekecektir...
Tanju Okan , Dostlarım'da,
kendi ağzından şöyle der ;
“...benim en iyi dostum içkim sigaram
onlar da terkederdi olmasa param
canım kadar yakınım el oldu şimdi
dünyada dost denilen kelime yalan..”
Tanju Okan
1970'lerin başından itibaren ünü Türkiye'yi kuşatmış bir müzik insanı olur...Özellikle Nino Varon ve Mehmet Teoman gibi müzisyenlerin
başarılı beste ve aranjman çalışmaları, Tanju Okan'ın özgün yorumuyla
birleşince piyasaya çıktığı günlerde klasik olan eserler çıkar ortaya.
Bunların en unutulmazlarından
biri de ,
“bu akşam çok efkarlıyım
kalbim neden kan
ağlıyor?
bunu bir bilsen
sevgilim” sözleriyle başlayan Hasret isimli olandır..
En sıradan cümleleri
bile gönül telini titretebilecek içtenlik ve vurguda yorumlayan Tanju Okan, özellikle 1980’li yıllardaki arabesk akımına yenik düşerek piyasa işi
müzikler de yapmak zorunda kalır...Daha o günlere zaman varken gazino programları ve turneler düzenler
1970'ler boyunca Tanju Okan...Tanju Okan’ın birlikte en çok sahne aldığı
isimlerden biri bugün de taş bebek tanımlamasıyla anılan Gönül
Yazar olur...
Tanju Okan,
konserler, turneler, programlar, plak çalışmaları derken duyguları yoğun
ve uç noktalarda yaşayan biri olarak aşka
ve sevgiye de yakın durur daima.... 1976 yılında ikinci evliliğini yapar. Ancak
Tanju Okan'ın alkole zaafı , haklı şöhretin getirdiği egoyla da birleşince
bu evlilik de iki yıla bile ulaşamadan sonlanır.
Bu ayrılıktan
geriye de , eşyasız kalmış bir ev, her yere saçılmış anılar ve dilimize uyarlanmış haliyle Türk müzik tarihinin en unutulmaz
şarkılarından biri kalacaktır...
“ Eşyalar toplanmış seninle birlikte
Anılar saçılmış
odaya her yere
Sevdiğim o koku yok artık bu evde
Sen kadınım...
Kıyıda köşede gülüşün kaybolmuş
Ne olur terketme
yalnızlık çok acı
Bu renksiz dünyayı sevmiştik birlikte
Sen kadınım...”
İkinci
evliliğinin de sona ermesi Tanju Okan'ı derin bir yalnızlığa sürükler. Edip
Cansever'in deyişiyle, “ sözlüklerde
karaciğer sözcüğü yokmuş” gibi alkole daha da yakınlaşır Tanju Okan...Bir
yandan da davudi sesiyle unutulmaz şarkıları yorumlamaya devam eder, Deli
Gibi Sevdim ve Yorgunum çalışmaları misali...
Tarih 12
Eylül 1980 olduğunda, darbe günleri müzik ve eğlence sektörüne de kısıtlamalar
koyar....Akşamları sokağa çıkma yasağının getirilmesi, değişen koşullar ve
televizyonun öne çıkmasıyla yeni zorluklar yaşayan gazino kültürü (!) de
kaçınılmaz biçimde etkilenir olanlardan...
Yıllar akıp
yeni bir hayatın egemen olduğu günler
geldiğindeyse hem müzik dünyası, hem de ekonomik ve sosyal hayat dünden çok
daha farklıdır ....
Tanju Okan'ın müziği de artık eskisi kadar aranan bir müzik olmaz ne yazık
ki.
O yüzden 1980'li yıllardaki çalışmalarında, fark edilir bir azalma, kırgınlık hatta gerileme olur Tanju Okan’ın...
Zor
zamanlarının en iyi arkadaşları yine yanındadır Tanju Okan’ın bu dönemde de:
Alkol ve tütün....
Tanju Okan,
birini seçsek diğerinin hatırı kalacak onlarca şarkıyı, birden fazla kuşağa
sevdirmeyi başarır. Bunların içinde, çocuk
olmanın zorluğundan mıdır yoksa bu özlem evrensel bir duygunun sonucu mudur bilinmez ama hüzün ve özlemle anılan çocukluk dönemlerine dair unutulmaz bir çalışma da vardır elbet...Çocukluğum....
Bir rüzgar esti ta eskilerden
/ Yıkılmış evler ve depremlerden
Oyuncak yaptığım kendi kendime
/ Üst üste dizilmiş tezeklerden
Bir rüzgar esti ta eskilerden
/ Taş toprak fındık bahçelerinden
Babamın yırtık elbisesinden / Bayramlık
dikildiği günlerden
Çocukluğum çocukluğum / Bir
boşluk var anlayamıyorum
Kapkaranlık derin bir kuyu var
/ Bir türlü içinden çıkamıyorum
Çocukluğum çocukluğum / Eksik
birşey var bilemiyorum
O zamanlardan yasaklamışlar / Doyası
doyasıya ağlayamıyorum
1990'lar çok zor geçer Tanju Okan için. Yaşı biraz daha ilerlemiş,
en önemlisi de vücudu, nüfus cüzdanında yazdığından çok daha fazla yıpranmıştır....
Yorgun Tanju
Okan son albümü olan İşte Tanju Okan 95'i yayınladıktan kısa
bir süre sonra sağlığını daha da kaybeder. İzmir'in Urla ilçesine yerleştiğinde
kesin teşhis konulur: Siroz...
Kangren nedeniyle
bir bacağı kesilir. Bacağının kesilmesiyle
ölümünün arasındaki kısa sürede oğul Tansu'yla geçmişe sünger çeker Tanju
Okan....
Tanju Okan tarih
23 Mayıs 1996’yı gösterdiğinde İzmir Urla'da geride kalanlara hoşçakalın dediğinde 58 yaşındadır. Yaşarken , vasiyetinde Urla'ya gömülmek
istediğini dile getirmiştir...
Hayatın
tekerleği döndükçe, ilerleyen yıllarda magazin
haberlerinde tatsız haberlerle tekrar hatırlanır gibi olur Tanju Okan, sonra onlar da unutulur
gider...
Geriye, Türk
müziğinin en hakiki seslerinden olan Tanju Okan adı kalır....
Bu büyük gerçeğin kendisi kalır....
Behçet
Necatigil , ki hocaların hocasıdır , bir şiirinde şöyle der ;
“Açılır
parantez
Doğduğu yıl,
çizgi, öldüğü yıl, bitti
Kapanır,
parantez.
O şimdi
kitaplarda bir isim, bir soyadı
Bir parantez
içinde doğum, ölüm yılları.
Ya sayfa
altında, ya da az ilerde
Eserleri, ne
zaman basıldıkları
Kısa, uzun
bir liste.
Kitap adları
Can çekişen
kuşlar gibi elinizde.
Parantezin
içindeki çizgi
Ne varsa orda
Ümidi,
korkusu, gözyaşı, sevinci...”
( murat örem
/ 24 mayıs 2013 / ankara...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder