*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500" ziyaret !
*her cümle "5846" sayılı yasa korumasında !
*fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir !
*sağ alttaki küçük dünya ?

7 Mayıs 2013 Salı

sait faik abasıyanık ; türk hikayeciliğinin en güneşli hasır şapkası....

Orhan Veli Kanık yalnızlığı anlattığı güzelim şiirinde,

“Bilmezler yalnız yaşamayanlar,
 nasıl korku verir sessizlik insana;
 insan nasıl konuşur kendisiyle;
 nasıl koşar aynalara,
 bir cana hasret,
 bilmezler”

demişse,  ölümünün 59. yılında kısa bir yazıyla anacağımız  Türkçenin en büyük hikayecisi de şunu demişti;  

Nereden gelirse gelsin, dağlardan, kuşlardan, denizlerden, insandan, hayvandan, ottan böcekten, çiçekten.
Gelsin de nereden gelirse gelsin!
Bir hişt hişt sesi gelmedi miydi fena...
Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları…

Bu unutulmaz cümlelerin de  yazarı olan Sait Faik Abasıyanık’ın 48 yıllık hayatına sığdırdığı hikayeleri mi hayatının kendisiydi ,  hayatı mı bir hikaye gibi yaşandı ve  bitti,  tartışabiliriz...

Fakat , Sait Faik Abasıyanık Türkçenin büyük kalemiydi, kelam erbabıydı, insanın, tabiatın hayatın ve hesapsız   çıkarsız yaşamanın  erbabıydı... cümlesini tartışmak abestir...

Dostoyevski gibi çok  büyük bir yazar hiç yüksünmeden ve onur duyarak  hepimiz Nikolay Vasiliyeviç Gogol’un paltosundan çıktık’ diyebildiyse, Türkçenin usta kalemlerinin çoğu da Sait Faik Abasıyanık’ın hasır şapkasının gölgesinde büyümüş ve çoğalmıştır...

Sait Faik, 1906 yılının Kasım ayında Adapazarı’nda doğar . Olaylı geçen öğrencilik yıllarından sonra ancak 22 yaşında liseden mezun olabilir ve o zamanki adıyla Darülfünun’un, Türkoloji bölümüne girer.

İlk hikayesi olan “Uçurtmalar” Türkoloji bölümündeki öğrencilik yıllarında  yayımlanır....Hikayeciliğinin ilk yıllarında yazdığı Robenson’dan , son yazdıklarına kadar Sait Faik’te değişmeden kalan insan sevgisidir ki ona ; 

dünyayı güzellik  kurtaracak
         bir insanı sevmekle başlayacak her şey”  

         dedirtmiştir ...

“ Yaşamak varken çalışmak nedir ki ? “ diye samimiyetle soran Sait Faik Abasıyanık oğlunu zoraki tüccar yapmak isteyen babasının ani ölümünden sonra hiçbir işte çalışmayacak yazdıklarından kazandığı küçük paralar ve annesinin sahiplenmesiyle sürdürecektir hayatını..

Sait Faik’in Lüzumsuz Adam’da yazdıkları bugün bile ne kadar tanıdıktır...Şunları der orada 

Kimdir bu sokakları dolduran adamlar?
Bu koca şehir, ne kadar birbirine yabancı insanlarla dolu.
Sevmeyecek , sevişmeyecek olduktan sonra neden insanlar böyle birbirlerine giren şehirler yapmışlar? Aklım ermiyor.
Birbirini küçük görmeye, boğazlaşmaya, kandırmaya mı?
Nasıl birbirinden bu kadar ayrı, birbirini bu kadar tanımayan insanlar bir şehirde yaşıyor?

Sait Faik’in son yazdıklarında görmek isteyenler için sanki  yıllar sonra okuruyla buluşacak  Oğuz Atay imzalı hayali kahraman Olric’in ayak sesi vardır...Neşesi kaçmış, sirozu ilerlemiş, dünyada iyiye giden bir şeyler olmamasına içerlemiş Sait Faik’ten doğan ikinci bir insandır sanki  bu…

Gençliğinden beri düzenli bir yaşamı olmayan Sait Faik sirozdur... Hastalığın tedavisi için Fransa‘ya gidişinde mesleği hanesini doldurmak isteyen görevliye    ‘Yazar’    cevabını veren Sait Faik’in pasaportuna şu yazılır cahilce ve küstahça  ;

İŞSİZ...

Artık , yol da , yıl da , ömür de bitmiştir ve ülkesinde, İstanbul’da ölmek istediğini söyler Sait Faik...

11 Mayıs 1954 tarihinde de ‘sessiz geminin’  bir başka yolcusu kalkar İstanbul’dan...

O Sait Faik ki en bilinen hikayelerinden olan Son Kuşlar’da şunu demiştir

“...dünya değişiyor dostlarım...
Günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz.
Günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz.
Bizim için değil ama, çocuklar, sizin için kötü olacak.
Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük.
Sizin için kötü olacak. Benden hikâyesi.”

( murat örem / 7 mayıs 2013 / ankara....)




1 yorum:

  1. Büyük usta için, çok güzel bir anöa yazısı. Yüreğine sağlık.
    Hişt hişt seslerimizin kesilmemesi dileğiyle. 🍀

    YanıtlaSil