Dün, Anneler Günüydü...
Bazı evlatlar, annelerini her zaman sağlıkla başlarında ve yanlarında olacak sanıp hiç arayıp sormasalar da, hayatın bu kadar kesin bir matematiği ve
garantisi yok...
İnsan bu....
Bugün var yarın yok....
Hoş ; anne babalara bütün
bir yıl her türlü huysuzluğu hatta saygısızlığı yapıp sonra adı çoktan konmuş
bir günde, demet demet çiçekle gitmenin , telefonla gönül köprüsü kuruyor sanıp
kendimizi aldatmanın da anlamı yok ya...
Biliyorsunuz, aradan biraz daha zaman geçip Haziran
geldiğinde sırayı Babalar Günü de alacak...
Hayat bu ,
yakın gelecekte
bir aklıevvelmüteşebbis (!) çıkar
sırasıyla
dayılar ,
amcalar,
babaanneler,
anneanneler
dedeler....
günlerini de dahil eder
takvime...
Bilemeyiz....
İş biraz daha büyür ve bu
işte ticari istikbal görülürse (!)
eltiler
görümceler
kayınbiraderler
bacanaklar da....
kendilerine tahsis
edilmiş yeni bir gün sahibi oluverir....
Elbette , takvimin içinde
annelere babalara ayrı bir yer ayırmaya itirazımız yok...
İtirazımızın neye olduğu
konusunu tekrar tekrar anlatmaya da mecalimiz yok...
Bilenler zaten biliyor...
Bilmeyenler de şu
blogdaki onlarca yazıyı kulaklarıyla değil de zihinleriyle okursa
(!) ne demek istediğimizi üç
aşağı beş yukarı şıp diye anlarlar....
Mayıs ayıyla birlikte
özellikle öğrenciler için tatil planları zihinleri meşgul etmeye
başlar...Elbette daha Haziran vardır ama yine de tatilin hayalini kurmak bile soluk
alma zamanıdır.
Çok uç ve hastalıklı örnekler
dışında hiçbir anne baba, evlatlarının eğitimi
sonrası yapacağı işten, kazanacağı
paradan kendine pay biçmez...
Bunun hayallerini kurarak,
böyle bir beklentiyle çocuklarını yönlendirmez...
Anne babaların tek isteği
o meşhur deyimde olduğu gibi ; çocuklarının merde namerde muhtaç olmadan
ayaklarının üzerinde duracak donanımda yetişmesidir...
Bu gerçeği zamanla
evlatlar da anlar ama bazen Bad’el harab ül Basra olur, olabilir...
Yani iş işten ya geçmiştir ya da geçer gibi
olmuştur...Oysa anne babalar da fi tarihinde de olsa okul sıralarından
geçmiştir...
Bilirler öğrenci olmanın
haleti ruhiyesini...
Hala hatırlarlar, başta kavak yelleri eserken güneşli bir mayıs
gününde dört duvar içinde ders dinliyormuş gibi yapmanın zorluğunu...
Evlerdeki tartışmaların
çoğu da çocukların ders çalışma
düzenleri üzerinden olur...Anne olan okurlar hemen sitem etmesinler bize ama sanki anneler bu konuda hep
hep hep bir basamak daha yükseğini isterler çocuklarından...
Babaların dersler ve
hayat konusundaki hoşgörülü tavrı, gamsızlıklarından mıdır yoksa halden anlamalarından mıdır pek anlaşılmaz...
Ona sizler karar verin
artık okurlar olarak...
Biz taraf olmayalım
(!!!)
Oysa şu hayatta her
öğrencinin her zaman en yüksek notları alması gerekmez. Bu mümkün de
değildir...Mutlu olmak mı , başarılı olmak mı ayrımındaki incecik farkı
görebilmek, gösterebilmektir bütün çaba...
Çünkü zaman akar gider,
bir gün bütün
fırtınalar diner...
Sel gider kum kalır...
O sel de kum da fırtına
da
hepinizden
hepimizden,
bütün ilişkilerden
hayattan ....
arta kalandır.
( murat örem / 13 mayıs
2013 / ankara...)
başlık / belki bir
gün;/ yannis ritsos / çeviri;cevat çapan
fotoğraf / tugay turhan
/ doğu karadeniz....)
Aynen yazdığın gibi. Analar hep bir tık üstü olsun, babalar da nasıl olursa mutlu olacaksan öyle olsun isterler.
YanıtlaSil