“Kelebek
gibi uçarım, arı gibi sokarım! ”
1970'li
yılları hatırlayanlar bu cümleye aşinadır...
Yaşı daha
genç olanlar da tek kanallı siyah beyaz TRT televizyonunda sabaha karşı naklen
yayınlanan boks maçlarını izlemek
için sabahlamış büyüklerinin ağzından duymuştur, “Kelebek gibi uçarım, arı gibi sokarım” cümlesini...
O
zamanlar, büyük şehirlerde bile çok az evde
bulunan televizyon şimdiki gibi insanları birbirinden uzaklaştıran karaçalı
değil, bir araya gelmek için bahaneydi... Evlerde, kahvehanelerde televizyon
bahanesiyle de insan insana bir arada bulunmak iyi geliyordu herkese...
Dünyanın her
yerinde ümitleri kırılmış, yorgun ve kendilerini dışlanmış hissedenlerin unutamadığı
ifadeydi ; “Kelebek gibi uçarım, arı gibi sokarım”
cümlesi... Çünkü Marcellus Clay “beyaz dünyada siyah olarak doğsa da” zaman
içinde “karaşınların” sesi olacak ve din
değiştirip müslümanlığı seçince de
ismini de Muhammed Ali yapacaktı
yıllar içinde...
Direnmek, mutlu
olmak, ayakta kalmak, anlık başarılarla avunmak için sembollere ihtiyacı olan toplumlar
, kendilerine her anlamda çok yakın
hissettikleri bu ismin başarılarıyla gururlanırken, televizyon da olan biteni aktarıyordu
kilometrelerce öteye Türkiye de dahil...
Dünya, “Kelebek
gibi uçarım, arı gibi sokarım” cümlesinin sahibi olan Muhammed Ali’yi ilk
kez 1960 Roma Olimpiyatları'nda görür. Altın madalyayı göğsüne takan gencin adı
o tarihte Marcellus Clay’dır. Clay, dört yıl sonra 22 yaşındayken dünya
şampiyonu olur. Dikkatleri üzerine çekecek asıl olaysa aynı yıl, dinini değiştirerek
İslamiyet'i seçmesidir genç adamın...
Marcellus
Clay gitmiş
Müslüman Muhammed Ali gelmiştir... Yetişkin birinin özgürce verdiği din değiştirme kararı Amerikan ve dünya kamuoyunu
çok yakından ilgilendirir, şaşırtır ve çok da kızdırır.
Çocukluktan
bu yana yaşadığı zorluklar dinini değiştirmesiyle bir kat daha artar Muhammed
Ali’nin. Müslümanlıkla birlikte ismi Muhammed Ali olan şampiyon, Vietnam
Savaşı'na katılmayacağını açıkladığındaysa yıkıcı çarklar işlemeye başlar. Bir
bahaneyle askerlik yasasını çiğnemek suçundan mahkum edilir ve boks lisansı
iptal olur Muhammed Ali’nin...
Oysa asıl amaç Beyaz ve Protestan olmayan Muhammed
Ali’nin önünü kesmektir bin bir oyunla.
Muhammed Ali
o günlerden sonra Türkiye başta olmak üzere, halkı Müslüman olan ülkelerde daha
da büyük sahiplenmeyle karşılanır... Kusursuz refleksleri, görülmemiş tekniği
ve ringdeki sempatik tavırları Muhammed Ali’yi insanların sevgilisi yaparken o
da ezilenlerin temsilcisidir iyiden iyiye...
Dünyanın çok
yerinde yer altı ve yer üstü kaynaklarını kendine mal etmeyi !!!! iyi bilen emperyal dünyanın içinde yetişen Marcellus Clay’ın Müslüman Muhammed Ali olması,
birilerini çok rahatsız etmiştir...
1967’den cezasının yüksek mahkemece kaldırıldığı 1971 yılına
kadar ringlerden uzaklaştırılan Muhammed Ali, dört yıllık aranın ardından ilk maçında artık
yaşamayan Joe Frazier'a on beş raundun ardından yenilir.
Bütün boks
kariyeri boyunca yalnızca beş kez yaşayacağı yenilgilerin ilkidir ...
28 Ocak
1974'te Joe Frazier'dan rövanşı alan Muhammed Ali şampiyonluk için Foreman ile karşılaşmaya hak kazanır. 30
Ekim 1974'te Zaire'nin başkenti Kinşasa'daki
maçta Foreman'ı nakavtla yenen Muhammed Ali yeniden en tepededir ve unvanını kazanması Türkiye'yle birlikte dünyanın hemen her yerinde coşkuyla karşılanır.
Muhammed Ali,
unvanını altı maçta koruduktan sonra 1978 Şubatında Leon Spinks'e yenilir. Yedi
ay sonra rövanşı alarak üçüncü defa dünya ağır sıklet boks şampiyonu olur. 1979
yılında profesyonel boksu bıraktığını açıkladığında, yaptığı son elli dokuz
maçtan yalnızca üçünü kaybetmiş; yenildiği üç rakibini de sonrasındaki
karşılaşmalarda yenmeyi başarmış bir efsanedir o...
Zirvedeyken
bıraktığı boksa bir yıl sonra geri döner Muhammed Ali ama çıktığı iki maçtan da
yenik ayrılır.
Gençlik, gitti mi giden bir masaldır...
... ve bu gerçek Muhammed Ali gibi bir efsane için
de geçerlidir....
Yıl 1984 olduğunda,
boksörlerde çok sık rastlanan Parkinson
hastalığına yakalandığı duyulduğunda, zamanında başarılarını, sevincini
paylaşan milyonlar ve Muhammed Ali için de çok zor günler başlar.
Muhammed Ali,
geçmişinde dünyaya verdiği politik mesajlarla da öne çıkmıştır. Mesela 1960
Roma Olimpiyatları'nda kazandığı altın madalyayı ilk fırsatta nehre fırlatmasının
nedeni de ırkçılığı protestodur.
Parkinson
nedeniyle titreyen dev cüssesiyle 1996 Atlanta Olimpiyatları'nın meşalesini yakan
Muhammed Ali’ye yıllar yıllar sonra nehre
fırlattığı madalyayı temsilen yeni bir altın madalya takılacaktır...
Tarihin
cilvesine bakın ki, bu madalya töreni de kendisi gibi kara derililerden yani karaşınlardan! oluşan Amerikan Basketbol
Milli Takımı'nın maçı öncesinde yapılmıştır.
Bir döneme her
anlamda yumruğunu vuran Muhammed Ali yetmişli yaşların eşiğinden içeri girmiş
durumda bugün, ilerlemiş hastalığına
rağmen...
Boks diye zor
ve sert bir sporda,
hatta spor
dalı olup olmadığı bile yıllardır tartışılan (!) alanda,
yaptıklarını “Kelebek
gibi uçarım, arı gibi sokarım”
cümleleriyle tanımlayan kaç
efsane şampiyon gördü şu dünya...
Ve bundan sonra da kaç kez görebilecek sanki …
( murat örem/2011/alper beşe’nin katkılarıyla... )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder