*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500"ziyaret ! *her cümle"5846" sayılı yasa korumasında ! *fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir ! *sağ alttakiküçük dünya?
21 Ocak 2013 Pazartesi
bazen yeni köprülerden yeni insanlara yürümek de iyi gelebilir...
İçinde aşkın sevdanın olduğu insan ilişkilerinden söz edilince mütemmim
cüz olarak çoğumuzun aklına Fransız
Sineması gelir.
Fransız Sineması ve edebiyatı, iki insan arasında büyük bir
coşkuyla, tutarsızlıkla, ihtirasla ve bilinmezlerle yaşanan sevda sürecini
farklı ve başarıyla anlatan sayısız örneklerle
doludur çünkü....
Şiirleri dünyada en çok okunan isimlerden olan Louis Aragon da bir
Fransız şairidir…
Mutlu Aşk Yoktur isimli 'marka' şiirinin son dizelerinde , şair Cemal Süreya’nın yıllar önceki çevirisinde şöyle demiştir Louis Aragon:
“ Acılara batmamış bir aşk söyle bana
Yıkmamış
kıymamış olsun bir aşk söyle
Bir aşk söyle sarartıp soldurmamış ama
İnan ki senden artık değil yurt sevgisi de
Bir aşk yok ki paydos demiş gözyaşlarına
Mutlu aşk yok ki dünyada
Ama şu aşk ikimizin, öyle de olsa …”
Aragon deyince,büyük ve unutulmaz
aşkı Elsa’yı da hatırlamak gerekir. Yıllarca Elsa’ya adanmış büyük aşkı yaşayan
Aragon’un “Mutlu aşk yoktur !” demesinde
çelişki sezenler için de şair şunları söylemiştir mealen bir vakitler ;
“ Mutlu Aşk Yoktur isimli şiirimi 1943 yılında yani savaş döneminde yazmıştım. Anlatmak istediğim mutsuzluk işgal yıllarının yarattığı duygulardı.
Fransa’nın içinde bulunduğu o acıklı durumda mutlu bir aşk olabilir miydi ?”
Aragon’un açıklamasına bakarsak, milyonlarca insan gibi onun da mutsuzluğundaki
en büyük paydönemin savaş koşullarıdır… İki kişi arasında yaşanan aşkın
ve bu aşkın yarattığı med - cezirlerin yeri daha sonra gelmektedir sanılanın
aksine…
Aragon ne derse desin,Mutlu Aşk Yoktur şiirini insanlar yıllar
içinde kendi hüzünlü aşk hikayeleriyle de özdeşleştirerek okumayı yeğlemiştir...
Sevdalananların, sevdanın kara kuyusuna düşenlerin , sevdanın kara kuyusundan çıkmak isteyenlerin
yolu bir şekilde kesişmiştir “Mutlu Aşk
Yoktur” isimli büyük ve unutulmaz şiirle..
Çünkü insanlık olduğu sürece insana dair duyguların yeri de hep başköşede
olacak...
Kızgınlıklar, umutlar, umutsuzluklar, hayal kırıklıkları üzüntü ve
sevinçler biz yaşarken aklımızı, gönlümüzü, zihnimizi her vesileyle zorlayacak günbegün.
Çoğu zaman bizim için kendi hayatını ikinci plana atan en yakınımızdakilere
edeceğiz sitemlerin büyüğünü toyluk ve gençlik zamanlarımızda, sevdalı anlarımızda...
Ancak aradan yıllar geçtikçe yaptıklarımız, söyleyip ettiklerimiz de bir
gölge gibi takip edecek bizi. Gençliğin ve sevdanın isyan etme şehvetiyle toyluk
zamanlarımızda özellikle en
yakınımızdakilere yapıp ettiklerimizden rahatsız olsak da yaşanmış ve bitmiş
olacak bir çok şey...
Zaman akacak ve genellikle bir vakitler
çok acımasızca eleştirdiğimiz büyüklerimizin yerine geçtiğimizde de bu kez
bizim çocuklarımız aynı yanlışlara düşecek...Susmak ve zamanı geldiğinde
olgunlaşmalarını bekleme sırası da bize...
Nietzche, “Unutmak iyileştirir”
demiş ya....Bazen hatırlamak ve geçmişinizle yüzleşmek de iyileştirir...
Bazen , kırıp dökmeden "şu dağın oylumuna / can kurban yaylımına / Allah selamet versin / geldik yol ayrımına .." demek de gerekebilir...
Bazen yeni köprülerden yeni insanlara yürümek de gerekebilir..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder