Şairlerin
hası tüm dil, kültür ve medeniyetlerde
çok özel insanlar olmuştur kıymet bilenler için...İyi ve hakiki şiirin verdiği
haz da hiçbir şeye değişilmez...
İyi şiir,
dünyaya ve her şeye bambaşka pencereden bakan ve daha da önemlisi bunu akla hayale gelmeyecek zenginlikte ifade
edebilen şairlerin söyleyip yazdıklarıdır...
Bir
kültürün binlerce yıllık imbiğinden süzülenler, hayatın dehlizlerine çarpa
çarpa kendine gelen haleti ruhiyeler, şairin prizmasından “rengahenk” yansıdığında
ortaya çıkar o mısralar, kafiyeler, dörtlükler...
‘ ...ne
içindeyim zamanın ne de büsbütün dışında
/ yekpare geniş bir anın parçalanmaz akışında...” diyen Ahmet Hamdi Tanpınar, felsefeyi,
edebiyatı, fizik ve metafiziği , tasavvufu , hayatı, ölümü ve sonsuzluğu birkaç
kelimede ve unutulmaz biçimde anlatıvermiştir...
Şiir
, bir yanıyla sınırları (da) aşma çabasıdır...
Bu yüzden şairler de her fani
gibi ölür ama şiirin hası kalır...
Has
şiirin farklı kültür ve dillere ulaşmasının önündeki en büyük engellerden biri
de çeviri sorunudur. Kaba , hoyrat,
genellemeci , ayrımcı ve haddini aşan
bir ifadenin ürünü olsa da şu deyimi edebiyat ve çeviriye yakın bir çok
insan bilir ; “ Çeviri kadın
gibidir...Güzeli sadık olmaz...Sadık olanı da güzel değildir...”
Türkçe
iyi ve hakiki şiirlerin, has şairlerin dili olmuştur tarih boyunca.... Yunus
Emre , Necip Fazıl, Nazım Hikmet, Şeyh
Galip, Orhan Veli , Mehmet Akif , Ahmet
Erhan, Cemal Süreya, Yahya Kemal, Can Yücel , Ahmet Haşim, Oktay Rifat, Edip
Cansever, Ahmet Telli, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Muhip Dıranas , Gülten Akın,
Pir Sultan Abdal, Özdemir Asaf , Karacaoğlan ve daha yüzlerce ismi ana dilinden,
dilimizden, Türkçemizden okumak çok
şeydir kadir kıymet bilenler
için...
Bir
de dünyanın has şairleri vardır elbette...Mesela
Baudelaire, mesela Valery, mesela Lorca, Brecht, Eliot, Shekespeare, mesela
Eluard, Aragon, Yevtuşenko, Anna Ahmadova , Bahtiyar Vahapzade, Atila Jozef,
Yorgo Seferis, Mayakovski, Halil Cibran,
Pablo Neruda.... tam da bu gruptandır...
Bu
gruba dahil olan bir başka hakiki dünya şairi de Konstantin Kavafis’tir...
Konstantin
Kavafis’in unutulmaz “şehir” şiiri,
Cevat Çapan tarafından da Türkçeye mükemmel çevrilmiş ve birden fazla isim
tarafından bestelenip söylenmiştir ülkemizde...
Hayatının
önemli kısmının geçtiği Mısır’ın İskenderiye kentinden yola çıkarak
yazdığı, “şehir” şiirinin bir yerinde şunları söyler Konstantin Kavafis anlamak isteyenin ciğerine işleyen kelimelerle;
“ ...yeni
bir ülke bulamazsın,
başka
bir deniz bulamazsın.
bu şehir arkandan gelecektir.
sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın,
aynı mahallede kocayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
dönüp dolaşıp
bu şehir arkandan gelecektir.
sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın,
aynı mahallede kocayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
dönüp dolaşıp
bu
şehre geleceksin sonunda.
başka bir şey umma...”
başka bir şey umma...”
Şairlerin hası tüm dil, kültür ve
medeniyetlerde çok özel insanlar olmuştur kıymet bilenler için...
İyi
ve hakiki şiirin verdiği haz da hiçbir şeye değişilmez...
İyi
ve hakiki şiiri televizyonların kötü dizilerinde bulamazsanız...
Bulduklarınız
da birkaç iyi adamın çabası olsa da yetmez...
Yetmeyecektir...
Seçim
meydanlarında da kimseler anmaz Behçet Necatigil’i....
Gazetelerin
magazin sayfalarında da –iyi ki- sıra gelmez onlara...
Evlerin
ve okulların içinde şiir okumayan sevmeyen babalar, anneler ve öğretmenlerin yetiştirdiği
çocuklarla gençlerle de “ 21. yüzyıl da uzaktan geçen bir tren olursa herkes için hepimiz için kimseler
timsah gözyaşı dökmesin ama...”
E
mi ?
(
murat örem/2012 ocak /2013 ocak/ankara...)
-başlıktaki
alıntı / birhan keskin -
-fotoğraf / murat altunkaynak / murat örem'in masasındaki süs narı-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder