Basketbol
dünyasının yakından tanıdığı Yiğiter Uluğ, 1980’lerin başındaki ilk ve tek Balkan
Şampiyonluğu’nu şöyle anlatmış yıllar önce :
O zamanlar basında çok sık
kullanılan bir kalıp vardı; ne zaman bir yerlerde büyük ve modern bir şeyler
hizmete girecek olsa hep o kalıba başvurulurdu. Diyelim, dört başı mamur bir
sinema açılmış, hemen adı konur: “Ortadoğu ve Balkanların en büyük sineması.” Dünyanın
taşrasında yaşadığımızı yüzümüze vuran ve ufkumuzun ne kadar dar olduğunu
belgeleyen bu kalıpla büyüdük biz… Tabii buna uygun olarak da Balkan
Şampiyonaları ile...
O günlerin coğrafi ve siyasi
haritalarına göre, Balkan Şampiyonaları’nın altı ülkeyle düzenlenmesi
gerekirdi: Arnavutluk, Bulgaristan, Romanya, Türkiye, Yugoslavya ve Yunanistan.
Ancak çoğu zaman bu ülkelerden biri ya da birkaçı oyunbozanlık yapar, gündemdeki
bir siyasi sorunu bahane ederek katılmaz, turnuvayı topal bırakırdı.
Tam 28 yıl önce, 1981’in Aralık
ayında Sofya’daki Balkan Şampiyonası’na işte bu koşullar altında gittik. Aydan
Siyavuş yönetimindeki kadro, Necati Güler, Erman Kunter, Melih Erçin, Mehmet
Döğüşken, Efe Aydan, Behçet Üner, Serdar Koçyiğit, Turhan Koray, Remzi Dilli,
Ömer Saybir, Celal Arısan, Şadi Olcay’dan kuruluydu. Aytek Gürkan sakat olduğu
için, Emir Turam da Amerika’da okuduğu için Sofya’ya götürülememişti. İlk günü
83-69’luk Bulgaristan galibiyetiyle kapattık. İkinci
gün Romanya engeli zor da olsa geçildi. Yugoslavya, 1980’de Olimpiyat Şampiyonu
olan Cosiç’li, Dalipagiç’li, Delibasiç’li, Slavniç’li kadrosundan kimseyi
Sofya’ya getirmemiş, Ümit-B milli karışımı bir kadroyu geleceğe hazırlamayı
tercih etmişti. Onları da rahat yendik. Arnavutluk gelmediği için, turnuvayı
tamamlama görevi Bulgaristan B takımına düşmüştü ve her ülke onlarla oynadığı
günü aktif dinlenmeyle geçirme şansı buluyordu. Oysa bizim fikstürümüzde dört
günde dört zorlu maç vardı. 5 Aralık Cumartesi günü Yunanistan önüne çıktık ve
siyah-beyaz TRT ekranları karşısında hepimizi hop oturtup hop kaldıran bir 40
dakika sonunda sahadan 93-80 galip ayrıldık.
Türkiye tarihinde ilk kez
basketbolda Balkan Şampiyonu’ydu.
Hem de kendi evinde oynamadığı
bir turnuvada!
O yıldan sonra Türkiye, Balkan
Şampiyonaları’nda ikincilikten ileri gidemedi. Bildiğim kadarıyla A milli
takımlar düzeyindeki son Balkan Basketbol Şampiyonası, 1990 Kasımında Üsküp’te
yapıldı.
Sonra Yugoslavya dağıldı, kan
gövdeyi götürdü, sınırlar değişti... Slovenya ve Hırvatistan “Biz Balkanlı
değiliz” dedi.
Yoğunlaşan uluslararası
takvimde yer bulmak da imkansızdı;
Balkan Şampiyonaları tarih
oldu.
Yiğiter
Uluğ’un anlattığı günlerin ardından köprülerin altından çok sular aktı... Artık
erkek basketbolunda dünya ikincisi olan takıma sahip ülkeyiz. Dünyanın marka
isimlerini Deron Williams, Alen Iverson dahil basketbolun sihirbazlarını parkelerin üstünde çıplak gözle izleme
şansımız oldu, oluyor, olacak (mı ?) ...
Türkiye’yi
basketbolda bugünlerin başarısına taşıyan adımlar 1970’ler ve 80’lerin başında
hızlanmıştı. Siyah beyaz TRT televizyonunda efsane dizi Beyaz Gölge yayınlandığında ülkede hayat dururdu ve sokaklar bir
direğe, bir ağaca, bir duvara asılı yamuk yumuk çemberlerin içine top atmaya
çalışan çocuk sesleriyle yankılanırdı.
Ertan
Yüce gevrek ve unutulmaz sesiyle basketbol maçlarını televizyondan anlatır, artık
tarih olan İstanbul Spor ve Sergi Sarayı’ndaki maçlarda milli takım oyuncuları
bağırlara basılır ve hakikaten efsane olan koç Aydan Siyavuş kocaman cüssesi,
sempatik ve babacan tavırlarıyla her maçta oyuncular kadar ter atar, lig maçlarında
kendisini kızdıran seyirciyi olgunlukla karşılar, çok bunaldığında da dilini çıkarıp alt ve üst dudağını sakin sakin
yalardı.
11
Ocak 1998’de küt diye öldüğünde daha ellili yaşlarının başındaydı Aydan Siyavuş.
Oysa başında olduğu takımlarla 20"ye yakın Türkiye şampiyonluğu görmüş bir
hocaydı ve rekoru hala kırılamadı. Bir dönemin efsane takımı Eczacıbaşı’nın da Necati Güler, Melih Erçin,
Ron Haigler, Mehmet Dövüşken ve tabii ki Efe Aydan’lı kadrosunun koçuydu Aydan
Siyavuş...
Sonraki
günlerdeki Aydın Örs’lü zamanların
hazırlayıcısıydı Aydan Siyavuş....
Ne
çabuk unuttuk Aydan Siyavuş Hoca’yı da değil mi?
Oysa,
Aydan Siyavuş, Türk basketbolundaki zahmet olmadan rahmet olmaz günlerinin
en nev-i şahsına münhasır isimlerinden biriydi ve hemen herkes tarafından hem
sevgi hem de saygı gördü, görürdü...
Öğretip
aktardıkları da o günlerin Türkiyesi için öyle böyle değildi...
Bu
yazı da onun emeklerinin, Aydan Siyavuş’un aziz hatırasına olsun...
( murat örem / ocak 2011...)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder