1994 yılında çekilen
filmin adı İl Postino’ydu... İngiliz yönetmen Radford'un çektiği film, Şili’li
yazar Antonio Skármeta'nın 1980
li yıllarda önce radyo ve tiyatro oyunu, sonrasında da roman olarak yayınladığı esere
dayanıyordu...
Özgün adı Ardiente
Paciencia ( ateşli sabır ) olan eser daha sonra roman olarak El Cartero de Neruda
adıyla yayımlanmış İngilizcede de "The
Postman" adını almıştı...
Türkiye’de de “Postacı”
adıyla vizyona giren filmin bir
başka hüzünlü yanıysa çekimler nedeniyle kalp ameliyatı ertelenen
postacı rolündeki başrol oyuncusunun ve
senaryoya büyük katkılarda bulunan Massimo Troisi’nin çekimlerin hemen ardından 41 yaşındayken küt diye ölüvermesiydi...
Postacı filminin
senaryosu Şilili büyük şair Pablo Neruda’nın ülkesindeki
darbeci rejim tarafından İtalya'daki bir
kasabaya sürülmesini ve bir postacıyla gelişen dostluğunu anlatmıştı dingin ve
sade olarak...
Filmde, Neruda’ya
gelen mektupları ulaştıran postacı Mario zamanla Neruda’nın dostu olur ve kendi
hayatındaki bir çok şeyi, aşkları
dahil şaire danışmaya başlar...
Halkın, hayatın ve
sürgünün içindeki bir şairle, kendi halinde yaşayıp gitmeye alışmış hepimize
benzeyen bir insanın dostluğu vardır filmde....
Asıl adı Ricardo
Eliezer Neftalí Reyes Basoalto olan Pablo Neruda
20. yüzyılın en büyük
şairlerindendir ...
Pablo Neruda bundan tam 40
yıl önce 23 Eylül 1973’te öldü/rül/ğünde yetmişli yaşların eşiğindeydi...Hayatı
boyunca güçlü ve inatçı siyasi kişiliğinin bedelini bir çok şair ve yazar gibi
ödemek zorunda bırakılan Neruda, ülkesi
Şili ve İspanya'daki faşizme karşı dururken Pinochet darbesiyle
devrilen Allende’nin de yanında yer almıştır daima...
Şili’deki darbeyle
Neruda’nın ölümü arasında yalnızca günler vardır....
Daha da ürkütücüsü, o ölümde de aynı ellerin izi vardır....
1971 yılında Nobel
Edebiyat Ödülünü alan Pablo Neruda’yı Türkiye’deki okurların gözünde daha da
anlamlı yere oturtan cümleleri de olmuş
ve rivayet odur ki bir kongrede “ Nazım Hikmet'in yanında biz şair bile
olamayız' ifadesini kullanmıştır....
Pablo Neruda’nın
“ Sevmiyorum doğrudur,
yürek bu hala sever
Sevmek kısa sürdüyse ,
unutmak uzun sürer...”
mısraları Hilmi
Yavuz çevirisiyle gelip oturmuştur Türkçemizin en güzel yerine..
Kenan Gülbağ’ın
çevirisinde de Unutmak Yok şiirinin başında şunları
söyler Pablo Neruda;
“ Bunca zamandır nerede
olduğumu soracak olursan
“Oldu bir şeyler”
demeliyim
oturmalıyım bir taşa
kararan dünyada,
kendini yemiş bitirmiş bir nehirde.
Korumasını bilmiyorum
yitirdiklerini kuşların...
Geride bıraktığım
denizi
ya da çığlığını kızkardeşimin.
Nedir bu toprağın
zenginliği?
Gün neden günle kapanıyor?
Neden karanlık gece
çalkalanıyor ağzımda?
Ve ölüm neden?
“Ve ölüm neden...?” diye soran Pablo Neruda için de hayat sonlu
bir oyundur elbette...
Pablo Neruda da
bütün oyunlarda
daima kazanan olmak
için ,
hile yapmak ,
zor kullanmak,
zar tutmak yerine,
ebe olup
bedel ödemeyi
göze alanlardan olmuştur...
İnsanlığın unutmayacağı insan olmanın tek yolu bu mu
olmalıdır ?
-başlıktaki metin / türkçe
çeviri / kısadır aşk, çok uzundur unutmak-
(
murat
örem / 13 eylül 2013 / ankara...)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder