*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500" ziyaret !
*her cümle "5846" sayılı yasa korumasında !
*fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir !
*sağ alttaki küçük dünya ?

23 Eylül 2013 Pazartesi

fikret kızılok ; "meşhur olmak bir hastalıktır. bir insan ne kadar değersizse, meşhurluk ipine o kadar çok sarılır, bunun için her şeyi yapar..."


“ Mahşerin 4 Atlısı” misali ; 
“Anadolu Popunun”  
dört kare ası’ndan  biriydi...

4 atlıdan 3’ü  gitti...
Barış Manço ,
Cem Karaca,
Fikret Kızılok...

Sonuncusunun ,
Erkin Koray’ın ,
ömrü de sesi de uzun olsun...

Fikret Kızılok, besteleri ve  hakiki müzik adamlığıyla tanındı en çok...

prozodi hatalarıyla dolu müzikleri ve bunları yapanları    
pat diye teşhir etmesiyle de”  
 öne çıktı her daim ...

Haklı olduğu konularda  dilinin hiç  kemiği yoktu...

Öyle ince hesapları bilmezdi...
Didişmeyi de “laf aramızda”  severdi...


İşini çok iyi yapmayı da severdi...
Bu yüzden  ensesi çok kalındı...

İnsanın gönül telini titreten çalışmalar da yaptı,
İstersem ‘çok satan müziğin” kralını bilirim dercesine besteler de...
Ne demek istediğimizi merak edenler Kızılok imzalı , Sertap Erener’in yorumladığı  “kumsalda” şarkısını ve fransızca versiyonunu -plage egoiste-dinleyebilir...

Ölümünden önce sözleri ve bestesini yapıp  söylediği şarkı belki de ömrü boyunca durduğu “ bilgi ve emeğe dayalı iğneleyici yerin” net adresiydi...

Hem akıl, hem eleştiri, hem de kinayenin feriştahı vardı...

Şunları demişti;
“ Adidasla tekkelere gidersin
Baklavayla whiskyleri içersin
Nescafeyle falımıza bakarsın
Bu can sana kurban olsun

Benetton'dan eşofmanı giyersin
Jogging yapıp nefesini açarsın
Şapır şapur balgamları atarsın
Bu can sana kurban olsun

Come on everybody
We gonna sing together rightnow
Clap your hand haydi

I say why
High! One!
Why
Why high one why

Allright now baby. Right now baby
Go now! Go now!
You know manuplation?

Mercedesle hacetine gidersin
İstemeden ahaliyi ezersin
Tuvalete karikatür çizersin
Bu can sana kurban olsun

Akşam olur gazinoya gidersin
(you know man gazino? ayayaya)
Assoliste çelenk ikram edersin
Evdekilere de dayak atarsın
Bu can sana kurban olsun

Rightnow baby! Come on every body
We gonna sing together! All together
Clap your hand! Haydi!

I say why
High! One!
Why
Why high one why

Rightnow baby
Go now
Come on Abdullah go!

Memleketin her tarafı dağ mıdır?
Rock'N'Roll'a mapushane var mıdır?
Ölen ölür kalan sağlar sağ mıdır?
Bu can sana kurban olsun

Rightnow baby! Come on every body
We gonna sing together! All together
Clap your hand! Come on now! Don't worry

I say why
High! One!
Why
Why high one why

Rightnow baby
Go now

Elveda everybody thank you very much
Elveda! Elveda! Allah'a emanet!
Thanks....”


Deniz’i severdi...
Yağmur’u severdi...
Bülent Ortaçgil’i severdi...
Müziği severdi...
Halkını severdi...
Aşık Veysel’i severdi...

“anadoluyum ben tanır mısın ?”
diyen(ler) i severdi....

Ben de onu çok severdim...
Hala da,  çokkk severim...

Ölümünün 12. yıldönümünde bu yazıyı yazdıran da aynı sevgidir ...

çünkü o,
 fikret kızılok’tu....

Türk müzik tarihinde çok iyi besteleriyle, hiç bağırmadan,  adeta mırıldanırcasına söylediği yumuşak yorumuyla ve müzik adına girdiği keskin polemiklerle de bilinen büyük bir ustaydı Fikret Kızılok....

bir sevda çekerdi kalbim
 sessiz tek başına
varamaz dokunamazdı elim
 umutsuz yarasına
biliyorum kavuşmak imkansız
 anlıyorum, yaşamalıyım sensiz
tek başına , tek başına......        

demişti unutulmaz şarkısında....

Fikret Kızılok, 1946 yılının 10 Kasımında başlayan ömür yolculuğunu  2001 yılının 22 Eylül’ünde tamamlamak zorunda kaldığında 55 yaşındaydı...

1993 yılında daha ellili yaşlarına varmadan bestelediği  şarkısında da söylediği gibi, kendini yoran , üzen, yolda bırakma belirtileri gösteren kalbinin huysuzluklarına daha fazla direnemedi Fikret Kızılok...

Bu şarkının sözlerinde şöyle demişti  Fikret Kızılok....

kalbim neden hep olmazlarda
neden hep çıkmaz sokaklarda
dayanmak artık kolay değil
bırakacak gibisin yarı yolda
sevdin olmadı
bir dünya istedin kardeşçe
olmadı....

Fikret Kızılok’un müzikle ilgili en büyük şanslarından biri,  kendisinin de belirttiği gibi Galatasaray Lisesi yıllarındaki ağabeylerinden ikisinin Timur Selçuk ve Barış Manço olmasıdır...

Müzikle dolu dolu geçen lisenin ardından Dişçilik Yüksekokulunda öğrenci olan Kızılok  vakitlerden bir vakit”-  “ uzun ince bir yolculuğa çıkar” ve Aşık Veysel’le tanışır....

Bu tanışmanın ardından albüm çıkaran Fikret Kızılok 1969 yılının Kasım ayında tekrar Aşık Veysel’in yanına gidecek  ve mevsim koşullarına , kardan kapanan yollara  gönüllü  teslim olarak Veysel Usta’nın  yanında aylarca  kalacaktır...

Yumma Gözün Kör Gibi ve Yağmur Olsam bu dönemin besteleridir ve Kızılok’a ilk altın plağı kazandırır.....
         (....)birinin aklı yok deli divane 
            bir kısmı muhtaçtır acı soğana
bir kısmını zengin etmiş yan yana
şimdi kendi saklanıyor sır gibi
kimine saz vermiş çalar eğlenir
kimi zevk içinde güler eğlenir
Veysel gözyaşlarını siler eğlenir
yeter gayrı yumma gözün kör gibi

Altın plak başarısının ardından bir 45’lik daha yapan Fikret Kızılok, Karacaoğlan’dan bestelediği türküyü de paylaşır ve listelerde uzun süre   1 numarada kalır....

Aynı listede Fikret Kızılok’un gerisinde kalan eserlerden biri  de Kızılok’un liseden ağabeyi olan Barış Manço‘nun Dağlar Dağlar’ıdır....

1970 yılındaki plaklar ve  başarılar,  dönemin müzik dergilerinin anketleri arasında da en tepeye çıkarır Fikret Kızılok’u....1970’lerin ilk yarısı Fikret Kızılok’un unutulmaz eserlere imza attığı dönem olur...

İçinde Ahmet Arif’in dizelerinin de yer aldığı bir başka Kızılok bestesi de Anadoluyum  adını taşır....

beşikler vermişim Nuh’a
salıncaklar hamaklar
çektiğim çileler
anadoluyum  tanır mısın ?
allı turnam haber etmiş
bizim köyde ölen varmış
mezarın kendi kazmış
anadoluyum,  tanır mısın ? 

Fikret Kızılok’un dönemin gündemine oturan şarkılarından biri de Köroğlu Dağları adını taşır.... Türk müziğinde hemen hemen hiçbir eserde yer almayan ve daha çok Hint müziği enstrümanı olarak bilinen sitarla başlayan bestede şunları söyler Fikret Kızılok.....

köroğlu Dağları geçit vermiyor
 yaşlı gözlerime uyku girmiyor
hasretine düştüm akşam olmuyor
aylar oldu senden haber gelmiyor
ötme bülbül ötme garip olurum
hasretine düştüm sonra ölürüm....

1970’lerin ikinci yarısı ilk dönemdeki  kadar üretken  geçmez Fikret Kızılok için...Elbette yeni çalışmalar vardır ama gelen eleştiriler Fikret Kızılok’un kendini tekrarladığı yönünde olur....

Aşık Veysel’in ölümünden sonra müzikten tümüyle koptuğunu belirten Fikret Kızılok geri dönmüştür ama içine sinmeyen bir şeyler vardır....1977 yılında çıkardığı Nazım Hikmet şiirlerinden oluşan Not Defterimden isimli albümde de deneysel çalışmaları vardır Fikret Kızılok’un.... 

Bu albüm,  döneminin doğu bloku ülkesi Polonya’dan ödüller de alsa alışıldık Fikret Kızılok müziğinden çok uzaktır....

1980’lerle birlikte bir kez daha sarsıcı ve kalıcı işlere imza atmaya hazırdır Fikret Kızılok....Tabla, gitar, bas, ney ve bendir eşliğinde ,  üzerinden çeyrek asırdan fazla  geçse de unutulmazlar arasına çoktan girmiş olan  zaman zaman albümünü yayınlar Fikret Kızılok...

Bu albümde yeni çalışmalar olduğu gibi geçmişte yapılan bestelerin   yeni yorumları da vardır.....


ellerim gözlerim kelepçelenmiş 
sevda çöllerinde
geçiyor aylarım yıllarım  gecelerim 
sevda zindanlarında
Yeter ki sen sev beni , 
yeter ki inan bana....

Albüme adını veren büyük şarkıya ait  sözler de şöyledir;

bir gün olsun unutunca
dışımda kalıyorsun
oysa seni düşününce
içime sığmıyorsun
gözlerimi kapatınca
yanımda oluyorsun
seni öpsem,seni okşasam
farkına varmıyorsun
hergün akşam oluşunda
kadehime doluyorsun
zaman zaman o zaman
zaman zaman, ahh o zaman

1980’lerin ortasıyla birlikte Fikret Kızılok’un hayatında  bir başka hakiki müzik insanı Bülent Ortaçgil ve Çekirdek Sanatevi günleri vardır..Bugün de nitelikli çalışmalarını sürdüren Bülent Ortaçgil’le  birlikte hayata geçirilen ve  kar amacı gütmeyen Çekirdek Sanatevi projesi bilenler için hala  hala gönüllerde yaşamaya devam eder....

Bu satırların yazarı da o şanslı günlerin  tanıklarındandır....
sonrasında  Ortaçgil ve Kızılok yollarını  ayırsalar da...

Çekirdek Sanatevinde yapılan şudur: Küçük ve çok samimi bir konser gibi canlı çalınıp söylenen eserler amatör teknik ve doğallığıyla kayda alınıp çoğaltılmakta konserin ardından da dinleyiciye küçük bir parayla  satılmaktadır kaset olarak....

Birçok sanatçı ilk sahne deneyimlerini bu adımla yaşamıştır o dönemde....... 

Ama Babacığım şarkısı da bu döneme aittir ve o zamanki Kızılok - Ortaçgil arkadaşlığının eseridir.... Ama Babacığım şarkısının içindeki  çocuk sesi de bugünün büyümüş Yağmur Kızılok’unun  sesidir....

Yağmur Kızılok,   Fikret Kızılok ‘un oğludur.....

Fikret Kızılok 1990 yılında, sonraları aceleye geldiğini kendisinin de itiraf edeceği  Olmuyo Olmuyo albümünü yayınlar....1995 yılında da dönemin siyasi hayatına ironik eleştiriler ve göndermeler yapan bir şarkı besteler Kızılok ve Demirbaş  adını verir....

Demirbaş diye tanımladığı , Türkiye’nin son yarım yüzyılında daimadaimiolan Süleyman Demirel’dir...

Fikret Kızılok’un unutulmaz beste ve şarkılarından ikisi de Gönül ve Bu Kalp Seni Unutur mu ?  isimlerini taşır....

Bu şarkılar bir çok isim tarafından da seslendirilmiş, daha da önemlisi geniş kitlelere ulaşan şarkılarından olmuştur Kızılok’un...

Fakat , bize sorarsanız , bu şarkıyı Fikret Kızılok dahil hiç kimse ama hiç kimse Sibel Sezal kadar unutulmaz kılmamıştır...

Fikret Kızılok; aradan yıllar yıllar geçtikçe kapladığı yer ve arkasında bıraktığı boşluk çok daha iyi anlaşılacak olan çok büyük bir müzik insanıydı...

Besteleyip söylediği eserlerin sayısı onlarla ifade edildi...
Yetiştirdiği öğrencileri,  keza öyle...

2001 yılının 22 Eylülünde aramızdan ayrıldığında yalnızca 55 yaşındaydı Fikret Kızılok ...

Ölüme uzun süre direnmiş, yorgun kalbiyle inatlaşmış, kilolarından kurtulup dal gibi bir adam olmuştu ama olmadı...

Olan neydi , olmayan neydi ? diye sorarsanız...
Ona da verecek cevabımız yok....

Kimileri , bir taş gibi yaşar onlarca yıl,
Kimileri bir kuyrukluyıldız misali ışık hızıyla gelir geçer...

Belki hayat
yürüdüğünüz yolun uzunluğu değil de ,
bıraktığınız izlerin ölçüsündedir....

Kimbilir....

Ölüm yıldönümlerinde -gazetelerin magazin sayfalarına bakarsanız- mezarına bir avuç insan gitse de ,  Fikret Kzılok anadolunun şairi, müzisyeni, aydını olmuştur...

Anadolunun bir adı da “ahde vefadır....”

Bu millet,  ölülerine ve dirilerine sevgisini, sekizinci sınıf medya organlarının onuncu sınıf ölüm yıldönümü haberlerine bakarak sunacak değildir...

Ölüleri yad etmenin, ölüleri hayırla, sevgiyle, özlemle yad etmenin tek yolu mezar taşlarının başında toplanmak da değildir...

Fikret Kızılok’un da buna ihtiyacı yoktur...
İhtiyacı olanlarında da Fikret Kızıloklardan haberi yoktur ..!!!

(murat örem / 23 eylül 2013 / ankara....)
          



3 yorum:

  1. çok güzel yazmışsınız, teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. siz de kıymet bilir bir yorum yazmışsınız...
      benden de teşekkürler....
      selamlar...

      murat örem....

      Sil
  2. Büyük ustaydı. Eserleri uzun süre yaşayacak ve dilden dile dolaşacak.
    Senin gibi dostlar da unutulmaması için böyle güzel yazılar yazacak. Kalemine sağlık.

    YanıtlaSil