*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500" ziyaret !
*her cümle "5846" sayılı yasa korumasında !
*fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir !
*sağ alttaki küçük dünya ?

16 Eylül 2013 Pazartesi

bedri rahmi eyüboğlu ; gözü matematikten yılmış tuhaf tabiatlı çocukadam...

Nerede coşku ve sevgiyle yoğrulmuş hakiki  bir  emek varsa ;  
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun  rüzgarı mutlaka esmiştir oralarda....

Bedri Rahmi’nin şiirleri resimlerinin gölgesinde,  resimleri  desenlerinin gölgesinde , yazıp çizdikleri de anadolu sevgisinin gölgesinde kalmıştır...

Hepsinin toplamını söylemek gerekirse,
ortaya koyduğu  her şey coşkusunun gölgesinde kalmıştır  
Bedri Rahmi’nin...

Bedri Rahmi,  şiirlerinde de, resimlerinde de farklı olana ulaşmak için, gözünün önündeki değerleri yok saymamış ve onlardan yararlanmıştır.

Kilimden, yazmaya, çoraptan, yemeniye kadar ilgilendiği her konuda insanlık alemi ve renklerin cümbüşünü, dünün, bugünün ve yarının tarihine bulayarak yeniden biçimlendirmiştir Bedri Rahmi...

Anadoluyu ve bu toprağın insanlarını tuvaline yerleştirirken, hayatın her şeye rağmen ’İnsana sunulmuş bir armağan’  olduğunu söylemeyi unutmamıştır .

Şiirleri ve düzyazılarında  halk sanatını öne çıkarmıştır Bedri Rahmi Eyüboğlu. Coşkulu her şey ,   delişmen her insan gibi Bedri Rahmi’nin  şiirleri de biraz savruk, biraz sitemkar ve hırçındır.

Deyişlerle, benzetmelerle bezeli şiirlerinde sözcüklerden tablolar yaratmayı da ihmal etmemiştir... Şiire biraz yakın olan herkesin bir kaç dizesini ezbere sıralayıverdiği “Karadutum, çatalkaram, çingenemBedri Rahmi’nindir. Önde zeytin ağaçları arkasında yar..” diye başlayan  “Sitem”  şiiri  O’nundur....

 Yaradana Mektuplar, Tuz, Yaşadım, Dol Kara Bakır Dol, Canım Anadolu, Delifişek, Resme Başlarken  isimli kitaplar Bedri Rahmi’nindir.

Birbirinden renkli ve yaşama  sevinci dolu resimler, kilimler, heybeler, anadoludan kopup tuvallerde can bulan insan yüzleri de onun eseridir...

Sözcükleri kullanış biçiminde, dizelerinde şiirsel derinlikten uzak olmakla eleştirilen Bedri Rahmi Eyüboğlu için söylenenler çok yanlış olmaz belki ama  şiirlerindeki içtenlik ve çoşkuyu görmezden gelmek de kimseye yakışmaz...

Ahmet Hamdi Tanpınar bir yazısında Bedri Rahmi Eyüboğlu için şunları söyler; “ Bedri Rahmi’nin bir tarafında hayata bağlılık varsa, öbür yanında gittikçe ağır basan popülizm vardır.....
Ancak bu, şairde başından beri görülen halk dili ve şiirinden gelen unsurların  sonuna doğru,  eserlerinde hakim olmasına da yol açar.
Bu daha sonra resmine de hakim olacaktır…”

Eyüboğlu Kardeşler’in Bedri Rahmi’si, şiirin, resmin, desenlerin ve hayatın bir çok güzelliğinin hasını arayıp bulmaya ve göstermeye çalışmış, anadoluyu hiç  unutmamış, savruk coşkuların ve kavruk hayatların  kendiyle barışık yüzü olmuştur....

Milletvekili Mehmet Rahmi’nin oğlu, kendi alanlarında kalıcı emekler vermiş  Sabahattin Eyüboğlu  ve Mualla Eyüboğlu'nun kardeşi, ressam Eren Eyüboğlu'nun eşidir Bedri Rahmi Eyüboğlu.

Bedri Rahmi, 1911 yılında, o dönemde Trabzon'a bağlı olan Görele’de doğar. Babası ilçe kaymakamıdır ve Bedri Rahmi beş çocuktan ikincisidir.  Ailenin kökeni Maçka’ya dayanır. Bedri Rahmi’nin asıl adı Ali Bedrettin’dir ancak Ali zamanla unutulur ve Bedrettin ismi  önce Bedir'e, sonra Bedri'ye dönüşür.

Rahmi ismi de atalarından ve babasından gelmektedir.                                                                                                       Çocukluğu Anadolu'nun değişik yerlerinde geçen Bedri Rahmi ilk ve orta öğrenim yıllarını Trabzon’da yaşar.

Kendi ifadesiyle “Gözü matematikten yılmış bir öğrencilik” geçirir.

Trabzon milletvekiliği de yapan babasının  “Tuhaf tabiatlı çocuk” diye tanımladığı Bedri Rahmi’nin sanata, resme, şiire yakınlığı lise yıllarında şekillenmeye başlar.  Trabzon Lisesi'nde öğrenim görürken  okula gelen resim öğretmeni Zeki Kocamemi Bedri Rahmi’nin en büyük şansı olur ve ondaki  resim yeteneğini fark eder. Ağabey Sabahattin de o dönemde bir bursla Fransa’dadır ve gönderdiği resim kitaplarıyla kardeşinin resme ilgisini destekler...

Ağabey Sabahattin Eyüboğlu ömrü boyunca tam bir  abi olmuştur ailede… Resimle yakın  bir yol arkadaşlığı yapan Bedri Rahmi aynı dönemde edebiyata da ilgi duyar ve  ilk şiirlerini  lise yıllarında  yazmaya başlar....

Özellikle ‘Karadutum, çatal karam , çingenem’ mısralarıyla başlayan  şiiriyle unutulmazlar arasına giren Bedri Rahmi’nin gönlünde  ve zihninde, insana dair her güzel şeye  yer vardır. Bedri Rahmi bu şiiri akademiden tanıdığı ve sevdalandığı bir isme yazmıştır evli olduğu dönemde.

Bedri Rahmi , yaşamaya, üretmeye , paylaşmaya doymayan biri olmuştur ömrü boyunca... Yaradana Mektuplar şiirinde de şunları yazmıştır içtenlikle;  

Yıldızların, çivilediğin yerdeler,
Bulutların, eksik olmasınlar,
Hep ayni minval üzere, senden gelip sana giderler.
Güneşin böler günlerimizi
Bir portakal gibi ortasından ikiye
Yarısını kulların yer, yarısını geceler.
Denizlerin senin elinle doldurduğun kasede çalkalanmaktadırlar
Ne bir damla artmış, ne bir damla eksilmişlerdir.
Dağların bizim ayağımıza çok bol geldi;
Onları bir defa bile giyen olmadı.
Daha dün elinden çıkmış gibi hepsi yepyeni
Şimdilik eskiyen bir şey varsa ömrümüzdür!
Sorup duruyoruz:
Niçin nüfus kütüklerinde her gün yeni bir isim,
Kitaplarda yeni bir kahraman?
Biz ölen ağaçları yontup
Gemilerimize direk yapıyoruz
Bizim canlarımızı alan acep onlarla ne yapar?
Saksılarda hep aynı karanfiller açıyor Tanrım.
Niçin, biz bir defa doğuyoruz?

1929 yılında  İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’ne giren Bedri Rahmi , Türk resim tarihinin en önemli isimlerinden İbrahim Çallı'nın öğrencisi olur. Bu dönemde de edebiyata  ilgisini sürdüren Bedri Rahmi , şair Ahmet Haşim'den de estetik ve mitoloji dersleri alır.  

1931'de bursunu kardeşiyle paylaşma olgunluğunu gösteren ağabey Sabahattin’in yanına  Fransa'ya giden Bedri Rahmi  yirmili yaşların başındadır.  Dijon ve Lyon'da Fransızcasını geliştirmek için çalışırken bir yandan da  Gauguin ve El Greco gibi ustaların resimlerinin kopyasını  yapan  Bedri Rahmi,  Van Gogh, Gauguin, Cezanne gibi isimlere de hayrandır.

Paris´te çalışırken  ilerde yaşamını birleştireceği ve Eren adını alacak Romanya vatandaşı Ernestine Letoni ile tanışır.  Matisse, ve Chagal’ın resimlerini, Türk kilimlerini, minyatürlerini inceler. 1933 yılında yaptığı Yavuzlu, Gülcemalli resimleri büyük ilgi gören Bedri Rahmi   Londra´ya gider ve sonrasında vatanına geri döner...

Çakıl   isimli şiirinde de sevdayı  şöyle  anlatıyor Bedri Rahmi Eyüboğlu;

Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar
Bir gelincik açılır ansızın
Bir gelincik sinsi sinsi kanar
Seni düşünürken
Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır
Deliler gibi dönmeğe başlar
Döndükçe yumak yumak çözülür
Çözüldükçe ufalır küçülür
Çekirdeği henüz süt bağlamış
Masmavi bir erik kesilir ağzımda
Dokundukça yanar dudaklarım
Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde...

Bedri Rahmi’nin dizelerinde bazen dünyaya, insanlara ve yaradana sitem olsa da bu yaklaşım insan olmaktan kaynaklanan ve özü itibariyle  sevecen,  ümitli ve halden anlamaya çalışan bir sitemdir.

Kısacık  şiirinde,  okuyanı  kendine getiren Bedri Rahmi,  hepimizin aşk hayatına, kadın erkek ilişkilerine,   kara çalı gibi araya giren ben – sen çekişmesine de noktayı bakın nasıl koyuyor;  

Bir yanım tuz,
Bir yanım şeker
Tuzdan yanayım...
Bir yanım deniz
Bir yanım toprak
Denizden yanayım
Bir yanım sen
Bir yanım ben
Senden yanayım

Bedri Rahmi, 1934 yılında yurda döndükten sonra  Yeni Adam Dergisi'nde çalışmaya başlar. Aynı dönemde şiirleri de edebiyat dergilerinde yayımlanmaya başlamıştır.

Bu dönemde , Güzel Sanatlar Akademisinin  diploma yarışmasında “Yol İnşaatı” konulu resmi ile üçüncü olan Bedri Rahmi, bu sonuçtan hiç memnun kalmaz ve mezun olmak istemez. Aynı yıl fazla sayıda resmiyle  D Grubu Sergisi´ne katılır. Bazı resimlerini de çok yakında Eren adını alarak eşi olacak Ernestine'in resimleri ile beraber sergilenmeleri için Romanya'ya yollar.  Böylece ilk kişisel sergisi 1 Ocak 1935 tarihinde Bükreş´te kendi katılımı olmadan açılır.

Bu arada gazete yazılarını yoğunlaştırır Bedri Rahmi. İstanbul'a yerleşerek “Eren” adını alan sevdiği kadınla evlendiğinde tarih 16 Nisan 1936’dır... Tekel Genel Müdürlüğü´nde işe girer. Bedri Rahmi Tekel’de vitrin düzenleyici olarak göreve başlamıştır  ve Sipahi Ocağı sigarasının kapağındaki “Koşan Mızraklı Atlar” figürü kendisine aittir.

Güzel Sanatlar Akademisi´nin önceki diploma yarışmasında üçüncü olan ve buna kızarak mezuniyetini erteleyen Bedri Rahmi bu kez  “Hamam” adlı çalışmasıyla  birinci olur ve diplomasını alır.

1937 yılında, Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü başkanı olan Fransız ressam Levy´in kendisine asistan olarak seçtiği isimlerden biri de  Bedri Rahmi’dir ve önünde uzun akademik kariyer yılları vardır.  Bedri Rahmi 1939’da yedek subay olduğunda aileye  oğul  Mehmet Hamdi katılır. Askerlik sonrası  "Yaradana Mektuplar" isimli şiir kitabıyla tanınması artar.

Resim sanatının tüm dallarında geleneksel halk sanatlarından beslenen ve farklı şeyler ortaya çıkaran Bedri Rahmi şiirinde de yine anadolunun zenginliğine, masallara, halk edebiyatına, deyişlere yaslanmış ve yaşadığı topraklara olan hayranlığını ve duygularını paylaşmıştır insanlarla....

Gönlünde, ruhunda insana, hayata ve kainata dair her şeye karşı iflah olmaz bir hayranlık , sevgi ve merak taşıyan Bedri Rahmi bir dönem duvar resimlerine yönelir.  Paris’teki İnsan Müzesi’nde ilkel kavimlerin sanatını inceleyen Bedri Rahmi kendince bir sonuca varır ve içinde yazmaların da olduğu eserlerini de hep şu duyguyla  ortaya çıkarır;

Güzel olan yararlı, yararlı olan güzeldir.

Çeşitli vesilelerle katıldığı yurt içi gezileri Bedri Rahmi’nin resimlerinde kalıcı değişiklikler yaratır. Anadolunun bin bir yüzü , halay çekenler, han avluları, çocuk emziren kadınlar, saz çalan aşıklar vardır   tuvalin üzerinde daha çok….

Bundan sonraki süreç gün gün farklı bir Bedri Rahmi’yi olgunlaştıracak, demlendirecektir. Bedri Rahmi zamanla mimari yapılara resimler, rölyefler, freskler yapma fikrine yakın durur. Bu arada portrelerini de bazen kağıt, bazen tahta üzerine yapar....Resimli ve tabi ki şiirli günlerin de zamanıdır yaşananlar.....


Bedri Rahmi için öğrenmek ve öğretmek sevda kadar, hayat kadar ,  dostluk kadar, paylaşmak kadar  kutsaldır . Bu ilişkinin en sağlıklı hali de usta-çırak dostluğu, kardeşliğidir.

Bu düşünceyle 1947 yılında, genç sanatçılardan oluşan “10´lar Grubu”nun kurulmasına öncülük eder. Üye sayısı bir yıl içinde otuzu geçer. Bu dönemde de Bedri Rahmi  kendisini yalnızca resme vermez. Bütün uyarılara  rağmen şiirle de bağını sürdürür ve 1948 yılında çıkan kitabının adı , unutulmaz şiirinin de adıdır;  Karadut…

1950’ler ve sonrasında büyük boyutlu mozaikler yapar Bedri Rahmi. Eşiyle birlikte gittiği Amerika bir yanıyla zenginlik ve ihtişamdır ama öte yanıyla da Anadolu özlemidir. Belki de zengin renklerle soyut biçimlere yönelmesinde, yeni renkler bulabilmek için kendince denemeler yapmasında, ışıklı olan dostluğunda  bu büyük  özlemin payı vardır.

Amerika yıllarında uluslar arası çocuk kuruluşu olan unicef için resimler de yapan Bedri Rahmi yurda dönüşünden sonra yeniden eski konularına döner. Gecekondular, kahvehaneler, hanlar ve insanlar bin bir yüzüyle yaşamaya başlar resimlerde.

1960’lar bu minvalde geçerken yıl 1971 olmuştur....
Türk demokrasisinin üzerinde  yine Damokles’in Kılıcı sallanmaktadır...
12 Mart Muhtırası ülkedeki dengeleri bir kez daha alt üst eder.
Yazarlar, çizerler, düşünenler, daha güzel bir Türkiye için fikri olanlar yine  sakıncalıdır.  

Ağabey Sabahattin Eyüboğlu'nun 12 Mart sürecinde gözaltına alınması Bedri Rahmi’yi çok yaralar.  Ağabey Sabahattin , Bedri Rahmi için her zaman bambaşka bir yerde olmuştur.

Ailesinin  ve Türkiye’nin yaşadıkları,   Bedri Rahmi’nin resimlerinde, yazılarında, şiirlerinde bu kez çok daha ağır basar ve  toplumcu yan keskin biçimde  tekrar gün yüzüne çıkar...

Bedri Rahmi son yıllarında umutla umutsuzluk arasında gidip gelmektedir.

Neye bakarsa baksın mutlaka sevilecek bir yan  bulan  adam gitmiş,
gözüne karanlığın ışığı vurmuş başka biri gelmiştir sanki.

Bedri Rahmi’nin hayatını üç  kelimeyle  tanımlamaya kalksak, ışıklı insanın yolculuğu demek mümkündür.

Belki de ömrünün bitimine yakın  yaşadığı en büyük güzellik Mavi Yolculuk ekibinin içinde yer almasıdır. Bugün bile adıyla anılan Bedri Rahmi koyu ve unutulmaz kayadaki balık resmi de o günlerin eseridir...

Fethiye Körfezi’nde Tersane Adası’nın hemen karşısında yer alan koyun bir adı bugün de  Bedri Rahmi Koyu’dur ve mavi yolcuların en sevdiği duraklardan biridir. Yörede balıklı taş olarak bilinen resim de bu gezinin ve Bedri Rahmi’nin insanlığa armağanı ve emanetidir sanki.

Hüzün Geldi  şiirinde  , ömrünün çoğunda yaşama sevinci dolu olan Bedri Rahmi ,  kendisine Karadut şiirini yazdıracak kadar etkileyen çok sevdiği kadının ölümü üzerine şu  dizeleri yazmıştır;  

Türküler bitti,
Halaylar durdu
Horonlar durdu
Al damar, mor damar, şah damar sustu
Bahçeler put kesildi birer birer
Meyveler salkım saçak taş.
Bir bulut uçardı
Başı boş bedava
Yandı kül oldu.
Hüzün geldi baş köşeye kuruldu
Yoruldu yüreğim yoruldu.
Ağaç büyür arkasında koşamam
Kervan yürür peşi sıra düşemem
Yıldız akar uçsam da yetişemem.
Hüzün geldi baş köşeye kuruldu
Yoruldu yüreğim yoruldu.

Bedri Rahmi‘nin aldığı eğitim resim sanatı üzerinedir.
Gerçi, ömrü boyunca kabına sığmayan Bedri Rahmi, resim sanatının da sınırlarını zorlamış ve bu sınırları gönlüne göre genişletmiştir.
Vitray, yazma, gravür, fresk, duvar panoları , mozaikler hep bu tanımın içine girmiş ve ustasının eline çok yakışmıştır.
Ancak Bedri Rahmi aynı zamanda şairdir, kalem erbabı ve yazardır da . 
Bu alanların hepsinde ürünler verirken daima canıyla, gönlüyle, ruhuyla yapmıştır her şeyi .

Bedri Rahmi’nin özellikle şiir ve yazı alanındaki çalışmalarına yönelik kuramsal eleştiri getirenler  haklı olabilir.

Ancak bu durum Bedri Rahmi’nin eserlerindeki içtenliğe, samimiyete dokunamaz, eserlerin değerini azaltamaz.

Zaten Bedri Rahmi de her ne yaparsa yapsın  gönlündeki sese kulak vererek yapmıştır  ömrü boyunca...

Özellikle ömrünün son yıllarında yaşadıklarının  da etkisiyle,  Bedri Rahmi’nin  hem bedeni hem coşku dolu gönlü yorulmuştur. 21 Eylül 1975 tarihinde İstanbul'da pankreas kanserinden yaşama veda ettiğinde 64 yaşındadır Koca Reis Bedri Rahmi Eyüboğlu...

 şu sılanın ufak tefek yolları
ağrıdan sızıdan tutmaz elleri
tepeden tırnağa şiir gülleri
yiğidim aslanım burda yatıyor.   

dizelerinin sahibi de Bedri Rahmi Eyüboğlu’dur.

Nazım Hikmet’in ölümünden sonra yazdığı dizeler Zülfü Livaneli tarafından bestelenmiş , yurt içi ve yurt dışından  farklı isimler tarafından yorumlanmış unutulmazlar arasına girmiştir.....

Bedri Rahmi,  
koca reistir...
bir büyük ustadır...
gönül erbabıdır...
çok yönlü has bir  sanatçıdır.
anadoluyu,
anadolu insanını,
bu topraklarda yaşamış medeniyetleri 
ve insanın kendisini   
koşulsuz şartsız kendine yakın bulmuş
güzel bir insandır...

güzelim bir şiirinde de şunları söylemiştir ;  

Yaşadım!
Erik ağaçları şahidimdir
Yıldızlar şahidimdir.
Yaşadım!

Avuçlarımın gücü yettiği kadar
Dağları, kadınları, meyveleri
Yaşadım!

İncirin dallarına yürüyen süt
Yonca tarlasından gelen nefes
Horozun ibiğinden damlayan kan
Yollar ve sevgili türküler şahidimdir.

         ( murat örem /  16 eylül 2013 / ankara...)

2 yorum:

  1. Merhaba ben şair Bedri Eyüboğlunun şiirlerinin üzerinde araştırma yapıyorum.fakat anlamadığım şey dol karabakır deyince ne demek istedi. Hem de neden bütün şiirlerinin kitabına özellikle bu başlığı koymuş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. keşke ismini yaşını ve eğitim gördüğün sınıfını yazsaydın...çünkü her yaşa ve her yaşın birikimine farklı derinlikte anlatmak gerekir bazı bilgileri...ve bazı soruların mutlak ve kesin cevapları olmayabilir...bir ressama "denizin rengini neden sarı yaptın" demek mümkün müdür...geniş düşünmekte yarar var....başarılar....

      Sil