Kendisinin de şu kavanoz
dipli dünyada misafir olduğunu
hiç unutmayan ve cihandaki konukluğu yalnızca 47 yıl
sürse de, bitmeyen insani inceliklerin ustasıydı
Ziya Osman Saba....
Saba'nın 1957
yılının ocak ayındaki ölümünün
üzerinden neredeyse bir insan ömrü
kadar daha süre geçmiş...
Mesut
İnsanlar Fotoğrafhanesi’ni
Ziya Osman Saba yazmıştı...
Ve
ne güzel , ne insan insan yazmıştı...
Çok
erken yaşta annesiz kalınca yatılı okul yılları başlamıştı onun için
de...Annesiz büyümek ve yatılı okul yıllarının izleri hem yazdıklarına hem de yaşadıklarına sinerken içten içe, daima küçük mutlulukların özlemini anlatmıştı Ziya Osman Saba...
Cahit
Sıtkı Tarancı’yla ölümüne dek sürecek yüksek dostlukları benzer duygular içinde olmalarını daha da
pekiştirmişti...
Bu yüzden Cahit Sıtkı deyince Ziya Osman , Ziya Osman Saba
deyince Cahit Sıtkı Tarancı gelir hala çoğumuzun aklına...
Bir
de Ahmet
Muhip Dıranas’ı koyar bazıları trioyu / üçlüyü tamamlamak için...
Ki ; hakikaten yakışır...
Aslında, şiirlerinin büyük bölümünde öne çıkardığı ölüm
gerçeğini biz modern çağın insanları
gibi korku unsuru yokolma korkusu olarak ele almamıştır
Ziya Osman Saba....
Ölüm
; hayat gibi , insanı tamamlayan,
kişiliğini pişiren yüce bir imtihandır Ziya Osman
Saba için...
Ziya
Osman Saba’nın şiirlerinde toplum söz
konusu olduğunda da çocukluk dönemi, evlilik hayatı , insan ilişkileri ,
sıradan özlemler ve hayat öne çıkar...
Tane tane , usul usul öne çıkar....
Şu
insanın içine içine işleyen aşağıdaki mısralar Ziya Osman Saba’nındır;
Beni
hatırladıkça,
Arasıra
gönlümü al
Sokakta
görünce, gülümse,
Yanıma
yaklaş,
Az
elin elimde kal...
Evine
misafir geleyim,
Kahvemi
sen pişir.
Taze
doldurulmuş sürahiden
Bir
bardak su ver
Yetişir...
Ziya
Osman Saba’nın, ölüme , hayatın ölümlü olduğu gerçeğine dair bir başka unutulmaz şiiri de Jose Luis Perales’in bestesinden yıllar
önce uyarlanarak Onno Tunç orkestrası eşliğinde Ömür Göksel tarafından muhteşem
bir duyguyla okunmuş ve kadir kıymet bilenler için ölümsüzler arasına
girmiştir...
Şunları
demiştir Ziya Osman Saba bu şiirinde
;
Ha
üç gün önce, ha beş gün sonra.
Geldiğin
gibi gidişin...
Nereye
gittiyse anan, baban,
Peşinden
kardeşin.
Bir
yaprak dökümüdür dört yandan.
Bir
dostun, seninle ağlamış gülmüş,
Bir
sabah gazeteyi açarsın ki: ölmüş!
Daha
dün gibidir hepsi
Evlendiğin
gün çekilmiş resim.
Mesutsun
bak, çoluk çocuğunla.
Geçti
kaç mevsim...
Gençtin,
dinçtin...
hepsi
bir zamanlar.
Nerende
şimdi ağrın, sızın?
Yatakta
mı, yavaş yavaş
Ya
sokakta ansızın?
Birkaç
bahar, bir o kadar kış.
Ömürdür;
uzun, kısa.
Ne
ise göreceğin; kısmet ne kadarsa.
Hangi
yılsa o, hangi ayın hangi günü,
Saati
çalınca, gelince sıran.
Nasıl
yaşadıysa habersiz,
Nasıl
öldüyse bunca insan...
( murat örem / 21 ocak 2014 /
ankara...)
Bakıyorum da yavaş yavaş yaşlılığa hazırlıyorsun bizi 😂
YanıtlaSilDönülmez akşamın ufkundayız be kardeş
Vakit çok geç...
Duygulandım birden 😞
Teşekkürler...
Namıkçım
SilGüzel insan, kardeşim;
Ben teşekkür ederim...
Siz daha gençsiniz :)))
Dur bakalım...
sevgiler selamlar...
murat....