Üniversitedeyim…
İstanbul’dayım…
1989’un
ilk ayı…
Tarih
21 Ocak 1989…
İstanbul
Siyasal ' daki bir eğitim dönemi daha kapanmak üzere…
Sınavlardan
sevdalardan bunalmışım, sıkılmışım…
Gözüm
aklım ruhum her zamanki gibi yollarda…
Finaller
üç beş güne bitecek ve ben zamanın Kamil Koç otobüslerinden ya da
Sarayburnundan kalkan İstanbul
– Bandırma feribotlardan birine
binerek memleketime/susurluk'a gideceğim…
-
Feribot
deyince bugünün deniz otobüsleriyle karıştırmayın…
Şimdilerde 1 buçuk saatte alınan yolu en az 5 saatte alan yolculuktan bahsediyorum size…Ve fırtınalı havalarda Bandırma limanının ağzına kadar gelip oralardan İstanbul’a geri dönülen seferlerden…-
Şimdilerde 1 buçuk saatte alınan yolu en az 5 saatte alan yolculuktan bahsediyorum size…Ve fırtınalı havalarda Bandırma limanının ağzına kadar gelip oralardan İstanbul’a geri dönülen seferlerden…-
Finaller
bitecek ve ben memlekete/susurluk'a giderek sevdiklerimle biraraya
geleceğim....Yıllar sonra anlamsız bir
kavgada ölecek Lütfü Abinin pastahanesinde
dona dona saatlerce sohbetler edeceğiz…Maltepe sigaralarının birini yakıp
birini söndüreceğiz… Dadaş Lütfü Abi'nin
siyasete dair bitip tükenmeyen sorularına cevap vereceğim memlekete ve hayata her zaman insandan yana bakmayı fıtrattan tercih eden bir tıfıl(!) genç adam
olarak…Onun kendisine çok yakıştırdığım kırmızı kabanıyla pastahane kapısından içeri
gireceği anları da yüreğim tapırdayarak yaşayacağım Lütfü Abi'ye de laf yetiştirirken…
Ne lütfü abi kaldı,
Ne Susurluktaki o pastane
Ne en sevdiklerim...
Ne de gençliğim/iz...
Ne lütfü abi kaldı,
Ne Susurluktaki o pastane
Ne en sevdiklerim...
Ne de gençliğim/iz...
Üniversitedeyim…
İstanbul’dayım…
1989’un
ilk ayı…
Tarih 21 Ocak 1989…
Taksim’den
Şişli’ye oradan da taa Mecidiyeköy’e kadar ilerleyen geniş uzun ve çok huzurlu bulvarı dik kesen
Ergenekon
Caddesi’ne döndüğünüzde , yolun
sonunda bulunan ve o zamanlar Kredi Yurtlar Kurumu’na bağlı Feriköy
Öğrenci Yurdunda kalan bir öğrenciyim…
Belki
haftanın üç beş günü Erhan dayımda ya da arkadaşların evindeyim ama kaydım
Feriköy Erkek Öğrenci Yurdu’nda…
Bir
cumartesi sabahı…
21
Ocak 1989 sabahı…
O
zamanlar her
ayın başında yurtta kalan herkese verilen günlük kaffaltı (!) kuponunu ben de kantinci Pala Haydar’a verip
çayımı ve kumanyamı alacak , kalın ağızlı palaks cam bardaklarda verilen
çayı içermiş gibi yapacağım...ve taaa o günlerden kalacak kalın ağızlı bardaklarla
getirilen çaylardan nefret etme huyum....bir taraftan da daima
yaptığım gibi, evinden hiç gelmeyen parasıyla her günü yarı aç
yarı tok yaşamaya çalışan Rıfat’a kumanyamı verecek sonra da sigaramı yakacağım…
O
Rıfat ki , yıllar sonra öğreneceğim onun da üniversiteyi yarım bırakmak zorunda kalacağını…
Bir
tatil sabahının mahmurluğu…
21
ocak 1989’un cumartesi sabahının mahmurluğu…
Yurdun
kapısından çıkıp Şetat Borsa Pasajı’nın
kapısındaki gazeteciden alınacak
gazeteler ve Maltepe sigarası…
Gazete
bankosunun önündeki insan kalabalığı…
At
nalı harfleriyle basılan manşetler…
Samsunspor
Otobüsü….
Kaza…
Yas…
Ölümler…
Kasap Muzaffer...
Muzaffer Badaloğlu...
- ki ben ayrı tutardım onu...-
başlıkları…
Hızla
okuduğum haberler….
Bir
gece yarısı bir otobüsün kamyona arkadan çarpması ve ölüler ölüler…
Malatyaspor maçı için yollara revan olan Samsunspor kafilesinin yaptığı dramatik kazanın gazete manşetlerine tırmanması…
O
Samsunspor ki , özellikle 1980’li yılların ikinci yarısında zamanın Birinci
Ligi’nde dengeleri alt üst etmiş, futbolun en büyüklerini burunlarını defalarca sürte sürte yenmiş, arkayı beşleyelim, dörtleyelim
esprilerine esin kaynağı olmuş, Tanjuları yetiştirmiş, zamanın hasbi (!)
yöneticilerinin nevi şahsına münhasırlığıyla da ülkenin dört bir yanında sevgi
saygı heyecan çemberi oluşturmuş etrafında…
20
Ocak 1989 gecesi yaşanan kaza…
21
yaşındaki bir genç adam…
Futbolun
skorunu, prostatlı camiasını ve kof tartışmalarını hiç sevmese de olan bitenin
sosyolojik yanını daima önemseyen bir
genç adamın hissettikleri…
Aradan
geçen tam 25 yıl …
21
yaşındaki genç adamın 50’ye doğru gitmesi…
Bugün , o
zamanki yaşındaki kadar erkek evlada sahip olması…
Aradan geçen tam çeyrek asır...
Hafızanın hatırla dedikleri…
Klavyenin
yaz dedikleri…
Öyle
işte…
(
murat örem / 19 ocak 2014 / ankara….)
Yazılarını büyük bir zevkle okuduğum ve yaptığı birbirinden güzel ve kıymetli programları keyifle dinlediğim duruşundan ve karakterinden feyiz aldığım değerli abiciğimin affına sığınarak Samsun' lu ve Samsunspor' lu olarak bu yazısındaki bir iki ayrıntıyı düzeltmek gereği hissetim. Birincisi elim kaza 20 Ocak Cuma sabahı saat 10 sularında oldu. İkincisi kazada otobüs ve kamyon burun buruna çarpıştı.
YanıtlaSilYazılarını zevkle okuduğum ve birbirinden güzel ve önemli radyo programlarını keyifle dinlediğim benim için kıymetli olan sevgili abimin bu yazısındaki bir iki ayrıntıyı Samsun' lu ve Samsunspor' lu olarak affına sığınarak düzeltme gereği hissetim. Birincisi elim kaza 20 Ocak Cuma sabahı saat 10 sularında oldu. İkincisi kazada otobüz ve kamyon burun buruna çarpıştı. Sevgili abime saygılarımı sunuyorum...
YanıtlaSilümitçim çok çok değerli katkına ve düzeltmelerine çok teşekkür ediyorum. sana ve tüm aileye sevgilerimle....
Sil