Türk
edebiyatında, yalın olanı, yalnız olanı, gölgede kalan taşrayı ve taşra
hayatındaki kadını , hakkı yenenin yanında durarak bıkıp usanmadan döne döne anlatmış
isimdir Necati Cumalı...
80
yıllık ömründe radyo sinema ve
televizyona da uyarlanan onlarca eser
vermiştir Necati Cumalı...Boş Beşik’in, Nalınlar’ın, Ay Büyürken Uyuyamam’ın, Mine’nin,
Zeliş’in yazarıdır...
Cumalı,
1921 yılında, bugün Yunanistan’a ait
olan Rumeli Manastırı’nın Cuma
beyleriyle tanınan Cuma kazasında doğar...Soyadındaki Cumalı tanımlaması bu
köke dayanır..
Cumalı
ailesi 1923 yılında Türkiye’yle Yunanistan arasında yaşanan nüfus
mübadelesi / karşılıklı nüfus değişimi kapsamında
Türkiye'ye göç etmek zorunda kalmış ve
İzmir’e bağlı Urla ilçesine
yerleşmiştir.....
Yüksek
öğrenimini Ankara Hukuk Fakültesi'nde tamamlar Necati Cumalı...
Toprak Mahsullerinde ve Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'nde çalışır. Askerlikten
sonra Urla ve İzmir'de avukatlık
yapar... Paris Büyükelçiliği Basın
Ataşeliğinde çalışan bir dönem
İstanbul Radyosu'nda redaktörlük yapan
Cumalı, 1960’ların ikinci yarısından sonra roman ve oyun yazarlığına çok daha fazla
eğilir...
Necati
Cumalı , edebiyata yalın şiirlerle ve Sabahattin Ali etkileri taşıyan
hikâyelerle girmiştir...
Cumalı’nın
ilk kitabı Kızılçullu Yolu yayınlandığında yirmili yaşlarının
başındadır.... 1940'larda Varlık,
Uyanış, Yeni İnsanlık, Ulus ve Ülkü de şiir ve hikayeler de yayımlar.
Necati
Cumalı , Muharebe Görmüş Bir Adam Anlatıyor şiirinde şunları der:
Muharebede
ne ölüm korkusu gelir
İnsanın
aklına
Ne,
evi barkı düşünürsün
Gezin
üst kenarın ortasından
Arpacığın
tepesinden
Beğendiğin
yerini seçersin hedefin
Tetiği
elin titremeden çekersin
Artık
karşındaki sana benzemez
O
da küçük bir dükkân işletir memleketinde
O
da karısını sever
Onun
da senin gibi
Küçük
bir çocuğu var
Aklına
bile gelmez
Artık
senin yaşaman için
Onun
ölmesi lâzımdır.
Necati
Cumalı, çok çalışmakla, birbirine yaslanmakla en kısa zamanda ülkeyi ayağa
kaldıracağına inanan yeni cumhuriyetin ilk kuşak edebiyatçılarındandır...
Ömrünün
sonuna dek zor şartlarda yaşayanların,
öğrencilerin, işçilerin, kaybedenlerin, ezilen horlanan, cinselliği bastırılan
kadınların yanındadır Necati Cumalı....
Cumalı,
insanlığın en temel ihtiyacı olan su kavramından yola çıkarak, toplum yapısını,
insan ilişkilerini, eğitim kavramını ve kadın erkek cinselliğini iddialı ve
aykırı biçimde anlatır yazdıklarında...
Cumalı’ya
ait unutulmaz eserlerden biridir Susuz Yaz...
Susuz
Yaz yönetmen Metin Erksan tarafından
yarım asır önce 1964 yılında sinemaya aktarılır......Filmin bir başka özelliği
de çekildiği dönemde sansüre takılarak gösteriminin ertelenmesi ve 1964
yılındaki Berlin Film festivalinin en büyük ödülü olan Altın Ayı’yı almasıdır...
Filmde
Erol
Taş’la birlikte rol alan Hülya Koçyiğit, Türk sinemasına usta
bir kadın oyuncunun geldiğinin haberini
verir oyunculuk gücüyle...
Susuz
Yaz hikaye ve film olarak öylesine bir rüzgar estirir ki, bir de İstanbul Şehir
Tiyatroları sahneye uyarlar yazılanları....Aynı dönemde radyoda da yayınlanır
Susuz Yaz...
Necati
Cumalı denince akla gelen bir başka
kitap da 1969 yılında basılan Ay
Büyürken Uyuyamam adını
taşır...Ay Büyürken Uyuyamam kitabında taşrada, kırsalda, yaşanan / yaşanamayan, bastırılan aşkı ve cinselliği bir çok uç örnekle anlatmıştır Necati
Cumalı...Bu kitap ve hikayeler
yayınlandığı dönem de düşünülürse daha bir anlam kazanır...
Necati Cumalı’nın yazarlık ve
edebiyatçılığında uzun yıllar yaptığı
avukatlık yıllarındaki insan dair gözlemlerin
büyük payı vardır...
Cumalı
Uzak
Haziran isimli şiirinde herkesin hayatının bir yerinde kalan sevdayı
anlatır ve şöyle der :
İki
dudak arası bir zaman
Gözgöze
geldikse geçerken
Mayıs'la
Haziran arasında
Yağmurlu
bir saçak altından
Aşktı
uçup giden üstümüzden
Aşktı
değip geçen yanımızdan
Uyanıp
kış uykularından
Şubat'la
Mart arasında
Eylül'le
Ekim arasında
Yaz
sularından kıyıya çıkan
İki
adım arası bir zaman
Gözgöze
geldikse geçerken
Günlük
güneşlik bir kaldırımdan
Aşktı
uçup giden üstümüzden
Aşktı
değip geçen yanımızdan
Aşktı
görmedik bilmedikse
Kimbilir
hangi Eylül bir daha
Hangi
uzak Haziran
Tütün
Zamanı üçlemesinin ilk kitabı olan ve Zeliş adıyla bilinen
romanında Zeliş’in Cemal’a olan aşkını
ve zor zamanlarda yaşadıklarını
anlatır...Cumalı’nın diğer romanlarından bazılarının isimleri de Yağmurlar ve Topraklar, Acı Tütün ve Aşk da Gezer’dir...
Cumalı’nın
romanlarından bazıları konu bütünlüğü ve devamlılık yönünden birbiriyle
bağlantılıdır...
Necati
Cumalı 1960’lardan itibaren oyunlar da yazar
ve bu oyunların birçoğu yazıldığı dönemde ve sonrasında büyük başarılar
elde eder...1959 yılında yayınlanan Mine oyunu, yönetmen Atıf Yılmaz
tarafından, 1980’lerin başında sinemaya uyarlanır...
Yazar
Selim
İleri 2007 yılında Bir
Pastoral Trajedi-Bir Kitap Kapağı başlıklı yazısının farklı yerlerinde
şunları der ;
Necati Cumalı Mine'yi
yayımladığında on yaşımdaymışım; yıl 1959. Varlık Yayınları yayımlamış Mine'yi,
Varlık Tiyatro Serisi'nin ikinci kitabı.
İç kapakta Necati Cumalı'nın öbür kitapları anılıyor...Yanılmıyorsam,
Mine, ilk kez, İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda sergilenmiş. Mine'yi birkaç kez
okudum. Bence eşsiz bir pastoral trajedi. Necati Cumalı'nın bir başka oyunu da,
Derya Gülü, Mine'nin ikizidir. Deyiş gülünç kaçacak, biliyorum. Yine de
söylüyorum:
Mine’deki
bu aşk düpedüz politik bir tahlildir.
Taşrada
aşk yıkımdır diye özetleyebiliriz.
Şunu eklemek istiyorum:
Yalnızca hoyrat erkekler topluluğu değil Mine'nin korkunç yıkımını hazırlayan. Mine
usul usul kuşatılır. Erkekler Mine'yi cinsel açıdan kullanmaya yeltenirken, Nurten'in temsil ettiği kadınlar topluluğu,
kendi sevilmemişliklerinin öcünü
Mine'den çıkarmaya çalışırlar. Necati Cumalı'nın oyunu benden on yaş büyük.
Ben yaşlanıyorum. Mine çok genç. Ahlaksızlığın sınırındaki yalan ahlaktan
kurtulacağımız güne kadar -yazık ki- hep genç kalacak...
Ahmet
Oktay’a göre de, Necati Cumalı’nın tüm oyunlarının beslendiği ana
toprak kasaba ve taşradır... Ancak Cumalı, taşra yaşamının sıradanlığını,
kuşatıcılığını, kadınlar ve erkekler üzerindeki etkilerini tiyatro oyunlarında
anlatıp aktarırken sahne tekniği,
oyuncuların jest ve mimikleri nedeniyle hikaye ve romanlarındaki tutumundan az
ya da çok ödünler vermek zorunda kalmıştır...der Ahmet Oktay...
Necati
Cumalı’nın yayınlandığı dönemlerde büyük etki yaratan ve bir çok kez sahnelenen
oyunlarından bazıları da Boş Beşik, Ezik Otlar, Vur Emri, Nalınlar,
Masallar ve Bakanı Bekliyoruz isimlerini
taşır...Boş Beşik oyunu da yıllar önce sinemaya uyarlanmıştır Cumalı’nın...
Nalınlar
oyununda da kapalı devre hayatların riyakarlığını, insanların toplum içindeki
durumlarını anlatır Necati Cumalı...Nalın, bugün artık hemen hiç kullanmadığımız yüksek ve tahta tabanlı bir
tür takunyadır....
Necati
Cumalı’nın Derya Gülü isimli oyununda da yine oyunun merkezinde arada
kalan bir kadın vardır...Eşi ve sevdiği erkek arasında kalan kadın bir sahil
kasabasında insandan uzak yerde, büyük iç hesaplaşmalarla gidip gidip
gelir...Necati Cumalı’nın Derya Gülü isimli eseri de defalarca sahnelenmiş,
1979 yılında Süreyya Duru tarafından sinemaya da uyarlanmıştır....1977
yılında Asuman Korad yönetiminde TRT’de de Arkası Yarın olarak yayınlanan Derya
Gülü oyununda insana dair iç hesaplaşmalar ve gelgitler öne çıkar...
Necati
Cumalı 80 yıllık ömründe bir çok ödül
alır...Ömür yolculuğunun son durağına geldiğinde de tarih 2001 yılının Ocak ayını
göstermektedir...
Cumalı
Yaz
Geçti isimli şiirinde de sanki Ahmet Hamdi Tanpınar’a, Ahmet Muhip
Dıranas’a uzaktan el sallar gibidir...
Bütün
yaz
Kuyunun
başında yedik
Akşam
yemeklerini
Cevizler
iç tuttu
Bademlerin
kabukları kurudu
Ayvalara
sindi gün ışığı
Yaz
geçti
İçeriye
aldık
Masayı
sandalyeyi
Karıncalar
ortalardan çekildi
Kuyunun
taşında arılar yok
Boş
kova devrik durur şimdi
Türk
Edebiyatı’nın en üretken kalemlerinden olan , yaşadığı dönemin koşulları göz
önüne alındığında özellikle kadın olgusuna sığ ve acımasız erkek penceresi yerine
cesaretle ve daima kadından yana bakmaya çalışan Necati Cumalı
aramızdan ayrılalı 13 yıl olmuş....
Taşranın,
kasabanın dar ve boğucu dünyasını ve kadın gerçeğini, bıkıp usanmadan tekrar
tekrar anlatan değerli bir edebiyatçımızdı ve 80 yıllık ömrün sahibiydi Necati Cumalı...
Yazdığı
eserler, iki elin parmaklarının sayısını
çok çok aşan bir ismi satır başlarıyla hatırlatmaya çalışırken Necati Cumalı'yla ilgili küçük bir kapı araladık...
İçeride
daha neler neler olduğuna bakmak sizin emeğinize bağlı...
Bir
de ne diyordu bundan 24 yıl önce aramızdan ayrılan Cemal Süreya;
“hayat
kısa / kuşlar uçuyor...”
(
murat örem / 09 ocak 2014 / ankara...)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder