“
Kökü
bende bir sarmaşık
Olmuş dünya, sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim…”
demişti
şiirinin sonunda, 24 Ocak 1962’de bu dünyadaki konukluğu sona eren Ahmet
Hamdi Tanpınar...
Ölümünün
ardından yarım asırdan fazla geçmiş….
Varlık
, yokluk , hiçlik kavramlarından yola çıkarak Türk
edebiyatına büyük bir miras bırakan Ahmet Hamdi Tanpınar için zaman kavramı her şeyin en başında gelmiştir...
Gerçi
artık zaman, anneanne, babaanne
ziyaretlerimizdeki huzurlu ve dingin
saat tik taklarından çok daha
hızlı çok daha sarsıcı çok daha
yıkıcı akıyor...
Bazılarına göre, elden kayıp giden veya daha çok kazanılması gereken para demek, zaman …
Özellikle
çocuk ve gençlerimiz içinse bir imtihan
salonunda çözülmeyi bekleyen sorular
demek zaman…
Herkes
için aynı ya da farklı anlamlara gelse de ; zaman, bizden ve kaygılarımızdan
azade biçimde durmadan akıyor…
Tanpınar
için de zaman belki de boyutsuzluk mekansızlık demekti…
52
yıl önce, 1962 yılının
24 Ocak’ında öldüğünde daha altmışlı yaşlarının başındaydı
Ahmet Hamdi Tanpınar...
O
Tanpınar ki Türk Edebiyatına Huzur’u,
Saatleri
Ayarlama Enstitüsü’nü , Beş Şehir’i , Bursa ‘da Zaman şiirini, Mahur Beste’yi armağan etmişti.
Kültürel
derinlik ve anlayış olarak hocası Yahya Kemal Beyatlı’dan beslenmiş görünse de Tanpınar’ın şiirinde Ahmet Haşim’in etkisi
daha fazlaydı bir çok araştırmacıya göre…
Tanpınar’ın
üniversite yıllarındaki yüzlerce öğrencilerinden biri de yıllar sonrasının
edebiyat profesörü Mehmet Kaplan olmuştu…
Ahmet
Hamdi Tanpınar, sağlığında kıymetini
bilen nitelikli ve çok dar bir çevre
dışında yok sayılmış, uzun süre görmezden gelinmiştir…
Tanpınar’ın açtığı kulvardan da yürüyerek, bitmek
tükenmek bilmeyen doğu batı tereddüdümüze dair unutulmaz romanlar yazacak mühendis!
Oğuz Atay’ın oyun kavramıyla
anılması gibi, Tanpınar da zaman kavramıyla anılacak her
daim...
Türk
edebiyatının tartışmasız en derinlikli isimlerinden olan ve her gelen günle
değeri çok çok daha iyi anlaşılacak olan üstad
Ahmet Hamdi Tanpınar’ı ölümünün 52. Yıldönümünde yedigünyazılarında anarak….
Her
şey yerli yerinde; havuz başında servi
Bir
dolap gıcırdıyor uzaklarda durmadan,
Eşya
aksetmiş gibi tılsımlı bir uykudan,
Sarmaşıklar
ve böcek sesleri sarmış evi.
Her
şey yerli yerinde; masa, sürahi, bardak,
Serpilen
aydınlıkta dalların arasından
Büyülenmiş
bir ceylan gibi bakıyor zaman
Sessizlik
dökülüyor bir yerde yaprak yaprak.
(
murat örem / 26 ocak 2014 / ankara…)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder