*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500" ziyaret !
*her cümle "5846" sayılı yasa korumasında !
*fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir !
*sağ alttaki küçük dünya ?

11 Ocak 2014 Cumartesi

adnan azar 'öldü' ; " bir kış günü bir taksi gelir ve geri gelmez ömrümüz "


         Net tarihi hatırlamıyorum…
         Artık bazen yakın tarihi karıştıracak kadar  kocaldım ben de…
         Hadi ben hatırlamıyorum ama küçük oğlum Arda da emin değil…
        
Tarihi hatırlamıyorum/z  ama siz deyin 2013'ün bahar ayları ,  ben diyeyim  2013’ün belki sonbaharı….

          Güneşli bir akşamüzeri…
        
Baba oğul oynadığımız ve tabi ki benim yenildiğim (!) masa tenisinin ardından Kızılay Karanfil Sokakta bulunan Ankara Nazım Hikmet Kültür Merkezi Piraye Kafe’de çay kahve içme zamanımız …

         Ben çayımı kahvemi içeceğim ve hiç de özenilecek bir şey değil ama sigaramı tüttüreceğim, Arda da Piraye Kafe’ye özel bazlamalı tostunu yiyip ayranını içecek…

Tostun üzerine,  kel tiryakiler gibi :) bir de kahve söyleyecek Arda…

         Bu hayallerle huzurlu bir avluya ilerlerken biz baba oğul,   bilenler bilir ki üç beş adımla, kültür merkezine ait binanın da önünden geçeceğiz Arda’yla…

Afişlere bakacağız, belki içerideki dergileri karıştıracağız…

         Saniyeler içinde akarken zaman bir ses duyduk Arda’yla önünden geçtiğimiz binanın penceresinden uzanan yüze ait…
        
“Buraya "trt" radyo prodüktörlerini almıyoruz…
biliyorsunuz değil mi…”
        
O ; gevremiş tandır ekmeğine benzeyen ve bir yerlerden çok iyi hatırladığım karakteristik sese doğru yöneldim ve kaldırdım kafamı…
        
Baktım , güngörmüş bir Anadolu kuyusu  gibi manalı bakan iki göz…

Baktım , her zamanki  o kalender ve dostça ve biraz da hınzırca bakan yüz…

Baktım, radyo  prodüktörlerine  Piraye Kafe’yi yasak etmeye (!) karar veren Adnan Abi bu…

şairlerin hası Adnan Azar  bu…        

Çok yıllar önce  toy bir adamken bile şiirlerini okuduğum, kitaplarını aldığım, ismini yıllar öncesinden bildiğim  şair Adnan Azar

yakın  yıllarda Ankara Radyosu koridorlarında sohbet ettiğim, odamda onurla çay ikram ettiğim,  odasında çayını içtiğim Adnan Azar, Adnan Abi karşımdaki…

Saniyeler içinde geçerken aklımdan bin bir düşünce hiç yapmadığım bir şeyi yaptım;  Adnan Abi  pencerede,  Arda’yla ben kapının ağzındayken…

Hem laf yetiştirdim Adnan Abime  
 “sen öyle diyorsan , bizi almıyorsan buraya , boynumuz kıldan incedir..” 
diye,  sonra da  Arda’nın elini kavradığım gibi merdivenleri bir adımda çıkıp içeri girdim…

Adnan Abim nasılsın dedim yanına varınca…

Arda’ya döndüm   
“hayatındaki tarihi anlardan biridir oğlum,   
Adnan Azar’ı selamladım ben demek büyüdüğünde…” 
diye  tanıştırdım onu da….


Bilenler bilir…
Hiç sevmem böyle cılk muhabbetleri…
Sarılmaları…
Ismarlama  saygı cümlelerini…
Ama çok içimden geldi...

Yıllardır görmediğim Adnan Azar, yine  Adnan Abim olarak çıkınca karşıma hayatım boyunca çok az yaptığım bir şeyi yaptım  ve “abi” dedim “sizler güzel insanlarsınız , eğilip bükülmeyen adamlarsınız ve sayınız çok çok az artık…biliyorsun değil mi…” cümlesini kurdum …

Adnan Abi hep yaptığı gibi boynunu hafifçe eğdi , her zamanki güngörmüşlüğüyle  teşekkür etti  ve  “siz de az kaldınız…” dedi gevrek sesiyle…

“Azı çoğa sayacağız artık Adnan Abi …” dedim…
Güldük…

Sonra havadan sudan insan/lar/dan söz ettik üç beş dakika içinde…

Sonra baktım ki , evlat Arda yiyeceği bazlamalı tostun hayali içinde kıvranmaya başlamış,  sıkılmanın eşiğine gelmiş, izin istedim Adnan Abi’den….

Sonra dikkatlice baktım Adnan Abi’nin yüzüne  
“abi ben seni hakikaten çok özlemişim,  
 kaç yıl oldu değil enikonu bir araya gelmek  birbirimizi bile görmeyeli , 
gözünü seveyim dikkat et sağlığına …”  dedim ve ömrü hayatım boyunca çok az yaptığım bir şeyi yaparak  saygıyla hürmetle sevgiyle sarıldım Adnan Abiye…

Sonra araya hayat girdi…

Sonra tarih 11 ocak 2014 oldu…

Bir sabah saatinde açtığım  haber sitesinde gördüm  Adnan Azar öldü diye…
Sonra kocamannn bir  has..tir  çektim…

Sonra gün akşama dönerken  oturdum bir sigara daha yaktım
ve bu yazıyı yazdım…

Şimdi benim için yeniden şiir okuma zamanı…
Şimdi benim için yeniden “unutmak suları…” zamanı…

        ( murat örem / 11 ocak 2014 / ankara…) 
                        
                         -başlıktaki dize / adnan azar....-








3 yorum:

  1. Eline sağlık, güzel bir yazı...Bir kadirşinaslık örneği...Ferruh

    YanıtlaSil
  2. Ne çok ölüm...Ne çok ölüm Ferruh....
    " Ömrümüz ölümler toplamı..." olayazdı....

    murat örem....

    YanıtlaSil
  3. İyiler nedense çabuk gidiyorlar beyaz atlarına binerek. Sanırım bu kadar yalan, dolan ve çirkinlik onların yaşama heveslerini çok çabuk yok ediyor. Mekanı cennet olsun.

    YanıtlaSil