nazım
hikmet , ‘otobiyografi’ isimli şiirinin bir yerinde
“ ... kimi insan otların
kimi insan balıkların çeşidini
bilir
ben ayrılıkların...
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin....” der...
ben ayrılıkların...
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin....” der...
türk edebiyatında şiirleri en çok
bestelenmiş isimlerden biri nazım hikmet ise bir diğeri de sabahattin
ali’dir...
41 yıllık ömre ne çok şiir , yazı ,
roman , sevda , umut ve acı sığdırmıştır sabahattin ali de...
bir
de mahpusluk tabi ki...
yıllar içinde bestenin ve sözlerin hakkını
veren veremeyen bir çok isim tarafından söylenen leylim ley sabahattin ali’nin dizeleridir...
kimilerince çok samimi, kimilerince de çok edalı biçimde dudağını büzü büze konuştuğu
söylense de hakkıyla bestelenmiş şarkıları yorumlamada muhteşem olan nükhet duru’nun sesinde de ölümsüzleşmiştir
sabahattin ali dizeleri...
melankoli
ve ben
sana vurgunum, çakır şarkıları
nükhet duru’yla anılacaktır daima...
elbette
bu mükemmel ve unutulmaz bestelerin hemen hepsinde ali kocatepe’nin imzaları
vardır...ali kocatepe bir çok sabahattin ali bestesini kendi sesiyle de
paylaşmıştır...
dağlar dağlar , çocuklar gibi isimli
sabahattin ali şiirlerini sesiyle ölümsüzleştiren bir başka unutulmaz isim de
elbette sezen aksu’dur...
ahmet
kaya da , bir kuyruklu yıldız gibi hızla akıp giderken hayatlarımızdan ışıldayarak, bir çok sabahattin ali dizesini
zihinlere nakşetmiştir...
geride
kalan günlerde sessiz sedasız göçüp giderken bu dünyadan , bıraktığı unutulmaz
bestesiyle kerem güney edip akbayramla anılacaktır daima ; başın öne eğilmesin aldırma gönül aldırma diyerek...
aldırma gönül aldırma dizeleri de
yine sabahattin ali’nindir...
bir
çok isim müzik hayatının bir döneminde sabahattin ali şiirleri ve besteleriyle
tanışıp söyleyip çalmıştır...bu isimlerden hangilerinin yarına kalacağını da
dinleyenler belirleyecektir elbette...
sabahattin
ali’yi şiir antolojilerinin en çok okunan isimlerinin başında
göremeyebilirsiniz...şiirlerinin “büyük romanlarının” gölgesinde kaldığını iddia edenler de
olabilir...
sabahattin
ali çok iyi bir şairdir , söz yazarıdır demek yetmez...
sabahattin
ali çok usta bir romancıdır , hikayecidir demek de yetmez...
sabahattin
ali hakiki bir hoca ve dört başı mamur bir edebiyatçı ve aydındır çünkü...
münevvirdir
çünkü...
ölümünün,
öldürülüşünün üzerinden 2 nisan’da 65
yıl geçmiş olsa da hala yaşamaktadır sabahattin ali çünkü...
ölümünün
üzerinden
65 yıl ,
780 ay ,
3380 hafta,
23725 gün
geçse
de....
bestelerde
, şiirlerde , romanlarda , hikayelerde, şarkılarda , türkülerde
hala
yaşayan ve hep yaşayacak olan kaç
edebiyatçı gördü anadolu ....
sabahattin
ali, bu bir elin parmağını geçmeyecek
isimlerdendir işte...
hiç
düşündünüz mü ....
bir
de ;
herkesi sevelim ,
insanları her halini bilerek hoş görelim,
sevgi pıtırcığı olalım,
odamıza gelenlere çay
ısmarlayıp, lak lak edip sınırlı olan ömrümüzü yaşarken katledelim, okuyup
düşünmesek de olur bu yaştan sonra ,
zaten emekliliğimiz geldi
diyen
iyilik perisi insan güzellerine (!)
aklınızı başınıza alın dercesine
“hiç
de fena insanlar değillerdi. yalnız boş, bomboş mahluklardı. yaptıkları
münasebetsizlikler hep buradan geliyordu."
cümlesini
kurmuş adamdı sabahattin ali...
meraklısı için not ; sabahattin
ali ; bahar vaktinde kırılan dal...yazısı şubat ayı arşivinden yeni okumalara
açıktır...
(
murat örem / 01 nisan 2013 / ankara...)
fotoğraf
; ankara ulucanlar cezaevi müzesi koğuşunda balmumundan yapılmış mahkumlar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder