*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500" ziyaret !
*her cümle "5846" sayılı yasa korumasında !
*fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir !
*sağ alttaki küçük dünya ?

22 Nisan 2013 Pazartesi

Kemal Tahir ; " aslanın ölüsüne karşı söylenenler, dirisine karşı söylenemeyenlerdir...." cümlesini kurabilen insan...



 “Bizim millet, dış görünüşündeki aldatıcılığa rağmen, hürriyetsizlikten iğrenir. Çünkü tarihinde, batıdakine benzer kölelik dönemi yaşamamıştır. Geçmişte ne köle olmuştur, ne de köle çalıştırmıştır. Bunun için her çeşit hürriyetsizliği insanlık onuruna hakaret sayar.  



Bu cümleler  tam 40 yıl önce  21  Nisan 1973 tarihinde   dünyadaki konukluğu 63 yaşında sona eren edebiyatçı ve düşünür  Kemal Tahir’e ait...



Kemal Tahir’in bu tespitinin üzerinden onlarca yıl  geçmiş olmasına rağmen,  sırf alıntılanan  cümlesine bakarak bile ,  farklı bir sosyologla da karşı karşıya olduğumuzu anlayabiliriz...



Zaten bu yüzden yaşadığı dönemde ve  sonrasında da  Kemal Tahir’in tezleri  büyük ses getirmiştir...



Kemal Tahir sıra dışı ustasıdır  Türk edebiyatı ve düşünce hayatının....



Kemal Tahir Anadolu’nun tarihi, insanı  ve kültürü üzerine çok fazla  zihin yormuş,  alışılanın fazlasıyla dışında aykırı şeyler söylemiş,  yazılanların  bir kısmı zamanla elenirken bir kısmı da kendi içinde tutarlı tezler olarak bugünlere kalmıştır...



Kemal Tahir’e göre, bu toprakların  siyasi, hukuki, sosyal  meseleleri batı dünyasına bakarak, oradaki kurumları alarak  çözülemez....



Çözülemediği gibi daha da büyük meselelere yol açar zamanla.

Çünkü anadolu gerçeği  ve anadolu insanı batıdan apayrı olmuştur her zaman....



Kemal Tahir bu fikirlerine dayanarak daha o zamanlardan  Türk modernleşme hareketinin batıya dönen yüzünün bir süre sonra büyük sorunlar yaratacağını söylemiş, romanlarında da buna vurgu yapmıştır..



12 yıllık hapisler , zindanlar şunlar bunlar da farklı tezlerinin hediyesi(!)  olmuştur maalesef Kemal Tahir’e...



Özellikle Devlet Ana isimli romanında bu toprakların tarihinin batı dünyasıyla farklılığını Osmanlı İmparatorluğunun kuruluş sürecinin öncesi  ve insanı üzerinden  anlatır Kemal Tahir uzun uzun...



Yine Yorgun Savaşçı romanında da Milli Mücadelenin özellikle batı anadolu halkı tarafından başlangıçta sahiplenilmediğini yazar  aynı Kemal Tahir bütün tepkileri göze alarak...



Kemal Tahir ,  kartondan olmayan  roman kişileriyle  dönüp dönüp şunu anlatır ; Dünya medeniyeti doğu ve batı olarak ayrılıyorsa ,  Türkiye de insanı, tarihi ve refleksleriyle  doğulu bir toplumdur...

Kökleri batıda değildir...

Bu gerçek  yok sayılır, kurumlar batıdan alınırsa bu çabalar  çözüm olamayacağı  gibi yeni ve büyük  meseleler de kaçınılmaz olacaktır  zamanla....



Bu tezleri daha da güçlü dile getirdikçe,  Kemal Tahir’i kendine yakın bulan gruplar da, ideolojiler de soldan sağa değişmiştir yıllar içinde...



Yönetmen Halit Refiğ Kemal Tahir’le ilgili şunu der bir röportajında ;



Sol olarak algılanan geçmişinden ötürü o tarihe kadar Kemal Tahir’e uzak duran, hatta düşmanca davranan gelenekçi, milliyetçi çevreler ona ilgi duymaya, hatta sahiplenmeye başladılar. Eski gruptakiler de Kemal Tahir’i son söyledikleriyle acımasızca eleştirirken  dün yere göğe koyamadıklarını unutmuşlardı...



Devlet zaten hep mesafelidir Kemal Tahir’e de,  yeni şeyler söyleyen bir çok isme yaptığı gibi...



Bugün,  umuyoruz ki  meselelerini  tarihini, insanı ve kültürünü daha serinkanlı tahlil etmeyi öğrenmiş bir toplum olsun içinde yaşadığımız...



Çünkü  yazarlar düşünürler koşulsuz şartsız destek olduğumuz veya nefret ettiğimiz takımlara, gruplara , ideolojilere ait olmamalıdır...



Bizden sizden diye ayrımlar  komiktir, yanlıştır, ilkelliktir...



Yazarlar, düşünürler bir ülkenin hakkıyla fikir işçileri, yaşadıkları dönemde çoğunlukla boyalı ve lanetlenmiş kuşlarıdır  ama onlar hakkındaki son sözü de tarih söyler,  türküler gibi...



Sel gider kum kalır çünkü zaman değirmeninde...



Ayrıca bütün ideolojilerden bağımsız olarak Kemal Tahir’i okumak yepyeni bir edebi dünyanın muhteşem kapısından içeri girmektir....



Kemal Tahir’i ölümünün 40.  yılında bir kez daha saygıyla anmak da bize yalnızca onur verir...



( murat örem / 22 nisan 2013 / ankara...) 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder