Liefte...
Dashuri...
Cinta...
Armartus...
Mahal...
Ljubav...
Karlek ...
Bu kelimeleri
okuyanlar o ironik fıkradaki adam
gibi “ du bakali nolcek?”
diyordur muhtemelen...
O zaman devam edelim;
Liefde...
Liebe...
L'amour...
Amor....
ve Eşk.... diyerek...
Şimdi biraz netleşti
mi...?
Evet, aşktan söz
ediyoruz...
Yazının başındaki kelimeler de
farklı dillerdeki aşkın tanımı...
Bilenler vardır ; bir
teze göre aşk kelimesi Türkçeye
Arapçadaki ışk’tan, aşeka’dan gelmiştir ve sarmaşık
anlamını da taşır...
Aslında sarmaşık deyince
biraz durup düşünmek gerekir...
Sarmaşık bir bitki
topluluğunun adıdır ama felsefi olarak
olumsuz anlamlar da içerir...
Sarmaşık denen bitki
kendi başına ayakta durmak yerine daha çok bir ağaca , duvara başka bir bitkiye yaslanarak tıpkı adı gibi bir yere sarılarak büyür...
Hem de yaslandığı
bitkilerden çok daha hızlı büyür sarmaşık...
Kuşatır olduğu yeri...
Büyüdükçe ihtiyaçları da
artar...
Hem de ışık hızıyla...
Adeta , “Yaşamak
için senin suyuna , toprağına göz
dikeceğim diyen bir tarafı da
olan sarmaşık yaslandığı bitkinin ihtiyacı olan şeyleri de emer
hatta sarıldığı duvarın sıvasını da çatlatır, ağacın kökünü de boğar...
Biraz bedavacı, kolaycı ,
bencil , asalak , tufeyli hatta hatta arsızdır sarmaşık...
Öyledir...hakikaten
öyledir...
İnsanlar arasındaki
sevgiyi sarmaşıkla tanımlayanlar herhalde bu gerçekleri de düşünmüşler ki aşkla sarmaşığı bu yönüyle de bir tutmuşlar...
İşin oluruna daha güzel bakıp
şunu da demek mümkün elbette ;
Nasıl sarmaşık dalları
birbirine dolanıp yaslanır ve öyle büyürse
birbirine aşk duyan sevgi duyan , saygı duyan insanlar da böyle
geçirirler ömürlerini....
Ya da böyle geçirmeyi
ümit ederler...
Tercih, her zaman aşkın, paylaşmanın,
yaslanmanın sonsuza dek sürmesi yönünde
olur ama hayat bazen hatta çoğu zaman izin
vermez buna....
Aşk geldiği gibi ışık
hızıyla ya da ihtiyar bir insanın tıkıtık adımları misali gün gün uzaklaşıp gider...
Aslında tıpkı bir
sarmaşığın bulunduğu yeri ele geçirme
arsızlığı içinde olması gibi aşkın da
talepkar bir yanı vardır....
Geceler gündüzler ömürler
hep onun , hep onun olsun ister...
Ama gün gelir ters teper nazlar niyazlar...
Aşk belki de yalnızca
sevgi değildir...
Tensel haz da değildir...
Aşk belki de paylaşılan, paylaşılması umulan şeylerin toplamıdır...
Paylaşılanlar paylaşılması
umulan şeyler azaldıkça bilin ki aşk da azalacaktır...
Aşkın bittiği günler
geldiğinde insan da bitmez ama
yorulur...
Kah çok yorulur...
Kah az yorulur...
Ama yorulur...
Ataol Behramoğlu bir şiirinde şunu demiştir yıllar önce ;
Hayatın hızıyla yaşadık o aşkı
Her şey bir anda
başladı
Yaşandı
Ve bitti...
Yan yana gidip de bir
süre
Ayrı yönlerde uzaklaşan
İki tren gibi....
Mücap Ofluoğlu da çok ama
çok az bilinen güzelim şiirinde şunu demiştir yaşarken...
Bir daha göremezsin ağladığımı
Geri dönsen de artık;
Ayrıldığımız yerde
değilim...
Hayatlar bile biterken ;
Dostluklar arkadaşlıklar nişanlılıklar evlilikler sevgili olmalar , sevgili olamamalar bitebilir...
Geriye neyin kaldığı önemlidir...
Geride nelerin yaşandığı önemlidir...
Bir yolu yürürken ileride yaşanması muhtemel güzelliklere "set çekecek" günahları işlemediğiniz sürece, aşk vardır, dostluk vardır , arkadaşlık vardır...
Hem de iyi ki vardır ve olmalıdır....
( murat örem / 2012
-2013 / ankara..
başlık / şiir / mücap ofluoğlu...)