“Uzağa değil usta / öteye / hep öteye gitti / yalnızlığı
ondandır...” dizeleri Özdemir
Asaf’a aittir.
Çok yıllar önce Eskişehir’de kurulan ve bugün
artık bir arada olmayan Grup
Mayıs 1980’lerin amatör
koşullarında kayıt altına almıştı bu şiiri, güzelim bestesinde...
Benim bu çalışmadan ve
kasetten - kaset vardı değil mi
bir zamanlar- haberdar olmam da kardeşim
Ayşın’ın Eskişehir’deki üniversite öğrenciliği günlerinin hediyesiydi...
Edip Akbayram’ın muhteşem söylediği bir başka şarkıdaki
şu dizeler de Özdemir Asaf’ındır...
Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda,
çizdiklerimde,
Şarkılarımda,
sözlerimde.
(...)
Bir seviyi anlamak
Bir yaşam harcamaktır,
Harcayacaksın...
Arada tam tamına 45 yıl gibi kısa (!) bir zaman farkı
olsa da bu satırların yazarı gibi “11 haziran çocuğu” dur Özdemir Asaf ve 11 Haziran 1923 doğumludur...
Bilenler bilir ki Özdemir
Asaf’ın gerçek adı Halit Özdemir Arun'dur...
Soyadı olarak kullandığı
Asaf, babası Mehmet Asaf'ın ikinci ismidir...
Öğreniminin bir bölümünü Galatasaray
lisesi'nde yapar ve Kabataş Erkek Lisesi’nden mezun olur
Özdemir Asaf.... İstanbul Üniversitesi’nin çeşitli fakültelerinde okusa da
yüksek öğrenimini yarıda bırakır.
Farklı alanlarda çalışan
Özdemir Asaf’ın ilk yazısı 1939 yılında çok gençken yayınlanır. 1951 yılında Sanat
Basımevi'ni kurarak matbaacılık yaşamına giren Asaf kendi şiir
kitaplarını da bastığı Yuvarlak Masa Yayınları'nı
kurar....Asaf’ın bastığı kitaplar, baskı kalitesi ve sayfa düzeni olarak daha o
zamanlardan bile çağının çok ilerisindedir....
Ansiklopediler ve bilgiyi
kuru kuruya veren kaynaklar Özdemir
Asaf’ı ; “ Kısa, özlü söyleyişlerin yer
aldığı düşündürücü şiirleriyle tanındı. Karşıtlıkları, benzerlikleri,
çağrışımları kullanarak okuru zaman zaman şaşırtan ürünler verdi, gülmece
öğelerinden yararlandı ve soyutlaştırma denemeleri yaptı. Şiirlerinde sevgi,
anılar, yalnızlık, ölüm başlıca temalar oldu” diye tanımlar…
Oysa Özdemir Asaf, bu anlatılanların hepsi ve hiçbiridir...
”Bütün renkler aynı
hızla kirleniyordu
Birinciliği beyaza
verdiler “ dizelerinin sahibi Özdemir Asaf’tır...
Özdemir Asaf, insanlık uygarlığını çoktan aşmış ve sanki başka galaksiden gelmiş
biri kadar zarif, bohem, naif , mesafeli ve
uyumludur... Ancak ömrü boyunca tanımaya ve anlamaya çalıştığı canlı türü olan insanların incir
çekirdeğini doldurmayan mevzularıyla dalgasını geçecek kadar da hınzır, akıllı ve feylesoftur da ...
Bir şiirinde şunu
sorar;
“Soru bir, senin yüz
fotoğrafın çekilecek
sende çekilecek yüz var mı
soru iki , senin yüz
fotoğrafın çekilecek
yüzünde çekilecek yüz var mı ?”
Türk Edebiyatı’nın çelebi
ismi Haldun
Taner, Özdemir Asaf’ı şöyle tanımlamıştır; “ Özdemir Asaf, şairden başka
hiçbir şeye benzetilemezdi. Gençliğinden beri, bakışından, duruşundan,
yürüyüşünden ve özellikle düşünüşünden bohem, özgür, şair kişiliği kolaylıkla
okunurdu.
O’nun kadar nezaketini
ve akıl ölçüsünü bir an bile yitirmeyen başka insan tanımadım. Nezaket,
Özdemir’in takısı değil, özüydü...”
Haldun Taner’in ‘Nezaket,
Özdemir’in takısı değil özüydü...”
cümlesinden yola çıkarak sanki Özdemir Asaf’a uyarlanan ama hiç de
yadırganmayan tatlı bir rivayeti paylaşalım hemen ;
“İçkiyle arası iyi olan
Özdemir Asaf , 1979 yılında , çakırkeyif olduğu bir gece eve balkondan girmeye
kalkar. Karanlıkta ayağı takılıp düşer. Balkondaki eşyaları yere deviren Asaf,
neredeyse şehrin her yerinde yankılanan büyük bir gürültü duyar aynı anda.
Kendi kendine "amma gürültü yaptık yahu" diye
söylenerek eve girip yatar. Ertesi gün öğrenir ki , balkonda devirdiği
eşyalardan çıkardığını sandığı ses , o
gece, tam eşyaları devirdiği anda
Haydarpaşa Limanı açıklarında çarpışan iki tankerden gelmiştir.
Tankerlerden petrol yüklü olan infilak
etmiştir çünkü ....Bu kaza İstanbul’un tarihindeki yerini almıştır...
Türkçe’ye, özdeyiş / vecize olarak
çevrilebilecek aforizmaları da çok
vurucu ve keskindir Özdemir Asaf’ın. Özdemir Asaf’la anılan kısa ama anlamları
çok derin cümlelerden bazıları
şunlardır;
"Zamanında taze
yenmemiş bir ekmeği, başkasına bayat
yedirme denemesidir, öğüt vermek...
* Kuşun beyni küçüktür,
kuş büyük müdür?
* Bu hayvan o kadar
vahşi ki, üstesinden ancak insan
gelebilir.
* Kadınları sevmek bir
kadına haksızlık etmektir,
bir kadını sevmekse,
kadınlara..
* Kendi bahçesinde dal olamayanın biri
girmiş bahçeme ağaçlık
taslıyor....”
* senden yana olanların
da
sana karşı olanların da
bir değeri yok;
seni anlamadıkça"
Özdemir Asaf’ın bir başka
özelliği de Ünlü Daralması kuralı
sanki hiç yokmuş gibi davranmasıdır...Bu yüzden , geleyorum , söyleyorum, bekleyorum
, bileyorum, bakayorum der dizelerinde....
Şiirlerinde
hep bir derinlik olan Özdemir Asaf
ikilem şiirinde şunu
söyler;
“ sevgi ise sevişeceğiz seninle
kavga ise dövüşeceğiz seninle
ölümü de paylaştığımız yaşamda
ortaklaşa bölüşeceğiz seninle...”
Bir
başka şiirinde
“gelirken ağlamıştın orası için
bil giderken de ağlayacaksın
burası için”
diyen
şair, diğer bir dörtlüğünde de tam da kitabın ortasından konuşur;
okulda anladıkça başaracaksın
hayatta başardıkça anlayacaksın
gelecek mutlu-mutsuz inanmasan da;
gözlerin yaşardıkça
anlayacaksın...
İlhan İrem’in, 1980’lerdeki senfonik
rock üçlemesi olarak tanımlanan Pencere-Köprü
ve Ötesi isimli unutulmaz albümlerindeki
Özdemir Asaf şiirlerinin içerik ve yorumları da bambaşkadır...
Dizeleri ve
şiirlerinde görülen ironi, anlam
kaymaları, çelişki ve şaşırtmacalar Özdemir Asaf’ın kitap adlarında da
yaşar;
Dünya Kaçtı Gözüme ,
Yuvarlağın Köşeleri ,
Çiçekleri Yemeyin ,
Dün Yağmur Yağacak
misali...
Dün Yağmur Yağacak kitabındaki, falcı başlıklı yazısında, falcının
aklıyla düşünen sevdiğine eleştirel
bir dille ve çok zekice şunu söyler Özdemir Asaf;
“….Sana, sevgilin seni
çok seviyor diyen falcı aksini söyleyip seni buna da inandırabilirdi.
Sen, beni bırakıp
başkalarıyla bana dair konuşmaya, başkalarından beni dinlemeye devam ettikten
sonra…
Ve sen bana değil,
onlara inandıktan sonra…
Benimle yaşayabileceğin
zamanı falcılara verdikten sonra…
Ben neden korkmayayım.
Çünkü onlar her şeyi söyleyebilir, hele kendilerine ait olmadıktan sonra…
O falcıya bir teşekkür
borcun var sevgilim, iyi tarafına rastlamayıp fena zamanıyla da
karşılaşabilirdin.”
Özdemir Asaf , beğendiğiniz
şairler kimlerdir ? sorusuna “'Ben şiir beğenirim, şairlerle ayrıca bir
ilişkim varsa, bu onların insanlıklarıyla ilgilidir.'' cevabını
verir...
Özdemir Asaf’la ilgili
anılara göre, şairin bütün
söylediklerine inanılır ama zamanla ilgili verdiği sözlere, “ben
şu saatte gelirim”
cümlelerine inanmak pek mümkün değildir.
Asaf’ın kızı Seda
Arun’un paylaştığı hüzünlü ama Özdemir Asaf ironisini yansıtan başka
bir anı da şöyledir;
''1980 yılının aralık ayında babam
hastalandı, doktor yaptığı ilk tetkiklerden sonra hastaneye yatmasını istedi
ama bu hastalığın tedavisi mümkün değildi. Bunu doktor biliyor, babam
bilmiyordu. Sağlığı, düzelemeyecek kadar kötüydü. Yaşayacağı zaman çok kısaydı. Bir ay kaldığı hastanede
herşeyin en iyisi, en iyi şekilde yapıldı. Sonuç hiç bir şeydi. Artık evine
gidebileceğini söylediler.
O gün, o sağlıksız
haliyle bile “bizim duraktan, beni
tanıyan bir taksiciyi çağırın, pisi pisine bir trafik kazasında ölmeyeyim.”
dedi.
Bu şakasını, yıllarca
önce şiir olarak yazmıştı zaten
“ölüm allahın emri /
trafik olmasaydı.”
Babam , Bebek’teki
evine sağ salim vardı ama zamanı kısaydı.
Özdemir Asaf 58
yılık yaşamı boyunca farklı dizeler
yazıp farklı cümleler kurarken bir taraftan da günlük hayatın hayhuyu,
koşturmacası içinde yer almıştır hepimiz gibi.
“Her şeyi
süpürebilirsin / Sonbaharı asla”
dizelerindeki derinliğin
sahibi Özdemir Asaf’tır.
“Sana bu güzellikler
bizden kalsın
bugünlerden bir şeyler bizden kalsın
senden almak isterler, bizi söyle;
geleni bize gönder, bizden alsın”
dizeleri Özdemir
Asaf’ındır.
Lise yılları ve
sonrasında, edebiyata, hayata ve
sevdalara yakın hemen her öğrencinin
ezberlediği
“ seviyorum eşit
seviyorsun demektir
doğrusu
tam orada başlar
yitirmek korkusu”
şiiri de Özdemir
Asaf’ındır.
Bir şiirinde de şöyle der
Özdemir Asaf ;
“sen
bana
sen desen de,
demesen de olur
ama ben sana sen diyeceğim
düşün dur..”
Başka bir şiirinde de halden
anlamayan, paylaşmayı bilmeyenlere
seslenir Özdemir Asaf;
“ne an yaklaştımsa
ittiniz
ve ne zaman geldimse
gittiniz
siz hep büyük ve önce idiniz
gerçekten öyle oldu
önce siz bittiniz ”
Özdemir Asaf’ı farklı
kılan yanlardan biri de söylediklerindeki tonlama ve ifadenin biçimidir.
Asaf’ın şiiri bağırarak,
yüksek sesle, büyük harflerle okunacak bir şiir olmamıştır hiçbir zaman.
Biraz dudağın kenarına
iliştirilmiş tatlı bir alay, biraz yadırgama, çokça da olan biten her şeyin farkında olma hali ve
akıl vardır Asaf’ın dizelerinde , yazılarında...
Bir dönem Türkiye’yi
kırıp geçiren şiir matinelerinde, r harflerini söyleyemediği halde Attila
İlhan’la birlikte dopdolu salonlara şiir okuyan diğer isim
Özdemir Asaf olmuştur.
Rivayet odur ki, bir gün
bindiği taksinin şoförünün ‘neğeye gidiyoğuz ağabey” sorusuyla,
şoförün de kendisi gibi r harfini söyleyemediğini gören Özdemir Asaf, şoför
kendisiyle alay edildiğini sanmasın diye,
r harfini söylerken zorlanacağı ve Siğkeci demek zorunda kalacağı adres yerine Eminönü yanıtını vermiştir .
İstanbul’u bilmeyenler
için söyleyelim , Sirkeci ve Eminönü’nün arası uzak değildir. Gerçi iki yerin arası
uzak olsa da , Haldun Taner Usta’nın dediği gibi, Özdemir Asaf bu jesti yapacak
çelebilikte bir adamdır ve şair
tanımının tam karşılığıdır….
‘İndim yarin bahçesine / parsellenmiş “ diyerek, taa o günlerden yaşanmaya
başlanan arazi talanını dört kelimeyle anlatan da aynı Özdemir Asaf’tır...
“Çalışmada tembel
yaşamada da tembelse
o kişi, tembeldir,
değilse iş başkadır”
diyen ve “bizler savaş ölüleriyiz / bundan böyle
karşı karşıya değiliz / bildiririz“ cümlelerini kuran Özdemir
Asaf,
“Vurdun
daha acısı geçmedi
ama geçecek
öyle ağır konuştun ki ardından
o, gittikçe gerçek...”
der bir şiirinde de...
Ölümüne çok yakın, Türkiye Yazarlar Sendikası kartını
koyduğu zarfın üzerine de şu dizeleri yazar;
"Günler geçiyor, sanki şakacıktan
Gidiyorlar mı geliyorlar mı
Belli değil
Düşekalka mırıldanmalarla
Ölüyorlar mı yaşıyorlar mı
Belli değil!"
58 yıllık dosdoğru yaşanmış bir hayata, emek ve akıl verilmiş çalışmaları sığdıran
çok farklı bir isimdir Özdemir Asaf...
11 Haziran 1923’te başlayan
ömür parantezini 28 Ocak 1981’de kapatır...
Özdemir Asaf hayatının hiçbir döneminde
Uyduruk ve ağlak aşk
şiirleri yazmamıştır...
Kötü metaforlar
kullanmamıştır...
Kullanmayı bilmeyenlerin
elinde saatli bombaya benzeyen internet üfürmeleri denizinde Özdemir
Asaf cümleleri ve şiirleriyle karşılaşanların çok ama çok dikkat etmeleri
gerekir....
Aradan geçen 33 yıldan
sonra kim diyebilir ki Özdemir Asaf ölüdür diye...
Şu cümleleri kuran bir
adam ölebilir mi ?
“ ben sevmekten hiç
borçlu çıkmadım....”
Türkçe ölmeden Özdemir
Asaf da ölmeyecektir ne güzel ki ....
-Evet kabul, ben ölüleri daha çok
seviyorum...
Yaşarken çoktan ölenlerin sarı
beniz yüzlerini gördükçe
Öldükten sonra yaşayanların
ellerinden öpüyorum...-
( murat örem / 29 ocak
2013 / ankara...)
- meraklısı için 1 yıl önceki özdemir
asaf yazısı...-
söz / özdemir asaf