beşiktaşlı olmanın onur verici duygusuyla....
hayat
sınar sizi…
hekim
olarak da sınar…
hakim
olarak da sınar…
doktor
olarak da sınar
öğretmen
olarak da sınar…
temizlik
işçisi olarak da sınar…
hayat
sınar sizi…
anne
olarak da sınar…
evlat
olarak da sınar…
baba
olarak da sınar…
abi
olarak
kardeş
olarak
abla
olarak da
sınar
hayat sizi…
hayat
sınar sizi…
yönetici
olarak da sınar…
çalışan
olarak da sınar…
müdür
olarak da
memur
olarak da
insan
olarak da sınar hayat…
dostluklarınızla
düşmanlıklarınızla
aşklarınızla
kavgalarınızla
emeklerinizle
de
sınar
hayat sizi…
cesaretiniz
korkunuz
kalbiniz
ahlakınız
bedeniniz
ruhunuz
da
bitmez
bir sınav verir
yaşadığınız
sürece…
sanılanın
aksine
öldükten
sonra da
bitmez
sınanmanız…
ölmek
yaşarken
de olabilir
hakikaten
ölerek de
yaşanabilir…
öldü
dediğiniz çok isim hala yaşar aslında
size
bir doğruyu öğretmiş dedeniz
çoktan
ölse de yaşar belleğinizde…
bir
öpüşmenin tuzu
hala
kalabilir
dudaklarınızda
araya
ne kahırlar
girmiş
olsa da…
ve
hala yaşayan birileri
öyle
yerlerde
öyle
ürkek
öyle
soysuz
öyle
yalancı
öyle
kokmaz bulaşmaz
davranmıştır
ki
aslında
çoktan ölüp gitmşlerdir…
hayat
sınar sizi…
bir
eli tutarken de sınar…
o
eli bırakırken de sınar…
havaya
kalkmış ahlaksız bir bileği
hangi
bedel ödeyeceğinizi bile bile
hesapsız
ve korkusuz
havada
yakalayıp
bükerken
de sınar…
hayat
sınar sizi…
birleşirken
de ayrılırken
aynı
yolda yürürken de
şampiyon
olurken de
son
dakika golü yerken de sınar…
insan
bu sınanmalarının toplamıdır…
toplumlar da
bu sınanmalarının toplamıdır…
her
şeyin alt üst edildiği zamanlarda
sıradan
insanlardan
kahraman
olmalarını beklemek
romantiklerin
işidir…
kabul…
ama
bir eşik vardır…
hayatta…
aşkta…
kavgada…
sevgide…
dostlukta…
düşmanlıkta…
hem
görünen
hem
görünmeyen
bir
eşik vardır…
o
eşiğe iyi bakmak gerekir…
o
eşiği iyi hesaplamak gerekir…
çünkü
yola
konan her taş
yeni
yollar aramanın da
yolunu
açar…!!!
fakirliğin
de farklı tanım ve yolları vardır…
zenginliğin
de farklı tanım ve yolları vardır…
ve
ne
der bir alim
“fakirlik
para ve altına sahip olamama değildir.
fakirlik, satılmamış kitabın üzerindeki tozdur.
fakirlik yemeksiz geçirilen gece değil,
fakirlik
düşünmeden geçirilen gecelerdir...."
ve
tarihiyle övüne övüne
o tehlikeli eşiğe gelen toplumların;
düşünmeden
geçirecekleri
tek
bir saatleri bile artık olmamalıdır…
(
murat örem / 15 mayıs 2016 / ankara….)
fotoğraf / arda erhan örem / sinop 2015
fotoğraf / arda erhan örem / sinop 2015
Merhaba Murat Bey;
YanıtlaSilHayatın sınayışlarını ne güzel sıralamışsınız... yaşadığımız her an, her dakika, söylediğimiz sözler, aldığımız kararlar, kapana kısıldığımızı hissettiğimiz anlar... hepsinde sınanıyoruz... İçimizdeki kalelerin duvarları da vuruluyor; "iyiye, doğruya, güzel günlere" olan inançlarımız, keskin oklarla sınanıyor... Bana en tehlikelisi de bu duvarların yıkılması olarak görünüyor... Tüm bu sınamada hala inanabiliyor muyuz iyiye, doğruya, güzel günlere? Bunun için de bahsettiğiniz gibi "düşünmek" kilit nokta! Ancak ne zor düşünmek kimi anlarda! Duyguları kontrol etmek, gerekli birikime sahip olmak, sağduyuyu elden bırakmamak, ileriyi görmek, geçmişi gözönünde tutmak, her şeye rağmen içimizde sevgiyi, merhameti ve mizahı barındırabilmek, ayrıca başarısızlıklarda kendimizi fazla hırpalamamak... Zor sanat insan olmak!
Not: Tabii ki tüm bunların yanında, hem geçmişte, hem günümüzde insan kalabilmeyi başarabilenlerle irtibatta olmak...
Sevgi ve saygıyla
Kemal Atalay
YanıtlaSildeğerli kemal atalay
einstein insanları ikiye ayırır...
bilmek isteyenler ve inanmak isteyenler...
inanmak her şeye olabilir...
söylenene anlatılana aktarılana...
kolaydır...
bilmek de her şeye olabilir...
zordur...
çok zordur..
çünkü bilmenin amentüsü düşünmek ve öğrenmektir...
ne mutlu hala düşünüyorum diyenlere...
ne mutlu böyle çok nitelikli okur yorumlarına muhatap olana...
sevgiler selamlar...
murat örem...