buna
artık kesin kanaat getirdim…
fenerbahçenin
ne olursa olsun
bahane üretme makinesi olan
rol çalmaya meftun
kibirli haleti ruhiyesini anlamadan
türkiye’yi de
türkiyenin meselelerini de
çözemezsiniz…
hikaye şu….
dün akşam basketbolda bir
büyük finale çıktı fenerbahçe…
ilk maçta zaten ipten
almıştı finale giden yolculuk biletini…
obradoviç
yine şapkadan tavşan çıkarmıştı büyük dehasıyla….
karşıdaki rakip de laboral (!!!)
diye
bir takımdı…
bir şekilde dörtlü
finale kalmış işte o laboral…
o laboral ki ;
bir zamanların maccabisi zinhar değildi
…
olympiakos’u değildi…
panatiakos’u hiç değildi…
osu değildi busu değildi…
kendi halindeki laboral’ıydı…
hadi
onu eledi…
finale
çıktı…
mutlu
oldu…
mutlu
etti…
finalde cska gibi bir devle karşılaştı…
ki son yıllarda fenerbahçe
de bir basketbol markası olmuştu…
bu markanın arkasında
da obradoviç
vardı….
ve
bu finalin hemen öncesinde her şeye
rağmen
ülkenin
beyazı en beyaz kalmış kulübü de
futbolda
eze eze şampiyon olmuştu…
" beşiktaş" tı
bu şampiyon…
televizyon ekranında şenol
güneşli beşiktaşın mütevazı ahlakını , şerefli duruşunu , hakkıyla
kazandığı şampiyonluğu kahve ve sigara eşliğinde izlerken bir başka kanaldan da
basketboldaki final maçına baktım göz ucuyla…
ilk
yarı bittiğinde skor 50-30 cska lehineydi…
evet
arada 20 sayı fark vardı…
sonra haberdar olduk ki
son dakikaya yine eşitlikle girmişti
fenerbahçe…
inanılmaz
bir geri dönüştü bu…
basketbol
buna aşinadır da…
finalde
bunu yapmak imkansıza yakındır…
bakalım bu kez şapkadan
ne çıkaracak obradoviç dedik ama olmadı…
olmaması normaldi…
emin olun fenerbahçe
dörtlü finalde kupayı alsaydı sokaklarda bir de fenerbahçeli - beşiktaşlı gerginliği yaşayacaktı
türkiye sabahlara kadar…
çünkü fenerbahçeli
olmak, dikkati çekmek için her şeyi
yapmak demektir…
nasıl, sevilmeye doymamış ruhlar girdikleri her yerde hepppp
sahne ışıklarını üzerlerine çekmeye bayılırlar ya…bu ağlayarak da
olabilir…kavga ederek de…frikik vererek de…
yense de yenilse de ,
gitse de gelse de , ağlasa da ağlatsa da fenerbahçe seyircisinin sesi hep daha
tiz çıkar…
yahu
bazen yenilmenin de
insanı eğiten büyüten bir yanı vardır…
yenilmek
yenmek kadar önemlidir…
bunu
bir anlayın artık…
artık
yetti bu ergen tavrı…
kabak
tadı verdi…
hakikaten
yetti….
iş edindim ;
gecenin 4’üne kadar
izledim basketbol finalinin tekrarını…
gördüm ki sahada hakkıyla
kötü bir fenerbahçe var…/mış…
faul atışlarında cska
bir iki fire verirken fenerbahçe dağlara taşlara bir istatistik ortaya koymuş…
kaçan serbest atış
sayısı iki elin parmaklarından fazlaydı diyeyim fenerbahçe’de
de, gerisini siz hesap edin….
maç anında arda’yla
biz baba oğul kullansaydık o serbest atışları yeminlen!!! söylüyorum daha
yüksek bir istatistik tuttururduk…
bizi hafife almayın(!!!)
başak sokaktaki evimizde, bardacık
sokaktaki yarı basketbol sahası büyüklüğündeki salonumuzda çok maçlar yaptık
biz çocuklarla, çok serbest atışlar kullandık…
o
veselly’den
falan çok daha iyidir arda…
hele
bir de maçı anlatan ikililer vardı ki…
ikisi
de birbirinden müptezel…
murat murathanoğlu /
murat didin ikilisi bir alemken ,
murat kosova ihsan
bayulken ikilisi başka alem…
inanın bu üç eyyamcı murat yüzünden
adımdan soğudum yahu…
vallahi billahi tallahi soğudum…
bu adamları dinlerseniz
hakemler
hep türklere karşı…
bu hakemler hep
satılık…
bu nasıl bir
paranoyadır yahu…
nasıl bir eziklikte
konumlandırmadır kendini…
şunu
göremiyor musunuz;
ortada
bir final maçı var…
takımlar
var…
hata
yapan oyuncular var…
hata
yapan hakemler de var…
bu
kadar basit…
bu maç anlatan adamlara
hiç mi bir allahın kulu ,
lan oğlum artık tüy diktiniz…
efendi efendi anlatın şu maçları
demiyor…
aslında biliyoruz
demiyor…
demez de…
çünkü seviyor fenerbahçe seyircisi de bu eyyamı…
tarihi boyunca da hep sevdi…
işte bu yüzden bamya
gibi fenerbahçe…
işte bu yüzden seveni
çok seviyor
sevmeyeni nefret ediyor
fenerbahçeden…
çünkü çoğu zaman hedefe
giden her yol mübah diyor fenerbahçe…
her türlü değerle
istediği gibi oynuyor …
bu
iyi bir şey değil….
bu
sempatik bir tarz değil…
bu
çok tahrip edici bir tarz…
bedri baykam’a
sorarsanız aslında fenerbahçe kupanın gerçek sahibiymiş…
bağış erten’e
göre de finale çıkmak zaten şampiyonlukmuş…
allah
sizi ıslah etsin…
allah
mühürlü kalplerinizi açsın…
benim gibi seküler bir
adama bile, bu cümleleri kurduruyorsunuz
ya…
allah
sizi bildiği gibi yapsın !!!….
yapmayın bunu artık…
bu kadar düşmanını
çoğaltmayın fenerbahçenin…
atın şu kibir
hırkasını üstünüzden…
atın şu hep kazanmalıyız garabetini…
bakın
dünyaya…
real
madrid’e bakın…
her
zaman ilgi odağıdır…
her
zaman…
ama dünyanın neresine
giderse gitsin real madrid , majestelerinin
takımı, kralın takımı diye anılır epeyi istiskalle…
ve
bu, hiç de hayırla anılmak değildir…
o faşist franko ispanyası
yıllarındaki unutulmaz müptezelliği ve faşizme teslimiyeti üzerine
yapışmıştır real madrid’in …
ve
çıkmıyor işte…
tarih
unutmaz çünkü…
insanlar
unutmaz…
fenerbahçeliler ;
onlarca yıldır kibir de bahane de
üzerinize yapıştı, sıcağı gören sakız gibi…
çıkmıyor…
çıkaramayacaksınız…
rahat bırakın artık
fenerbahçeyi…
bizler de, fenerbahçeyi sizin kadar sevmeyelim ama
bu kadar da nefret odağı alay
odağı olmayın….
datcunuzun, didinizin, lefterinizin…
adı geçtiğinde
saygıyla ayağa kalkacak gönül muhabbetimiz kalsın…
hep kalsın….
bu saygıyı gönüllerimizden çekip alacaksınız bu kibrinizle, tavrınızla…
yapmayın…
yapmayın….
aklınızı başınıza devşirin…
(
murat örem / 16 mayıs 2016 / ankara…)
-fotoğraf / arda erhan örem-murat örem/ankara-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder