" Kötü şeyler
gördük...
Savaşlar, katliamlar,
ölen-öldürülen çocuklar gördük...
Kendi dilini, kendi
kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük.
Yanan köyler, kentler,
ormanlar, hayvanlar gördük.
Yoksul insanlar,
ağlayan anne babalar, tinerci çocuklar
gördük.
Biz de öldük....
Ama her şeye rağmen bu
yeryüzünde şarkılar söyledik.
Teşekkürler
dünya."
Bu cümleler bugüne ait
değil...
Bu cümleler tam 8 yıl önce Haziran günlerinden birinde yalnızca 34
yaşındayken dünyaya veda eden Kazım Koyuncu’ya ait...
Yeryüzünde duruşu olan
şarkılar, cümleler söyledi Kazım Koyuncu...
Uzun süren hastalığının
ardından geride kalanlara
‘işte gidiyorum bir şey demeden
arkamı dönmeden
şikayet etmeden
hiçbir şey almadan
bir şey vermeden
yol ayrılmış
görmeden gidiyorum...
ne küslük var ne
pişmanlık kalbimde
yürüyorum senin yanında
sesin uzaklaşır her
bir adımda
ayak izin kalmadan
gidiyorum
dediğinde de 8 yıl
önceydi ve tarih 25 Haziran 2005’ti....
1971 yılının Kasım ayında
başlayan ömür yolculuğunda Kazım Koyuncu’nun (da) belki de en büyük
talihsizliği, ilk gençlik günlerini
geçirdiği 1986 yılının baharında yaşanan
Çernobil faciası oldu....
Çernobil adeta çöküşün
öncü ayak sesleri oldu Sovyetler Birliği için de...
Çernobil’deki patlamanın
ardından özellikle Doğu Karadeniz bölgesi
payına düşeni aldı ölümcül radyasyon yağmurundan günler haftalar aylar
boyu...
Gerçi dönemin yetkili
isimleri radyasyon bulutlarının Türkiye’ye gelmediğini kanıtlamak için (!) kameralar karşısında bardak bardak çayları,
sütleri içtiler ama aradan geçen
yıllarda o melun hastalık özellikle Doğu Karadenizde patladı....
Radyasyon bulutları
rüzgarla taşınmış ve özellikle bahar yağmurlarıyla da toprağa sızmıştı çünkü...
Ota süte ete çaya... sızmıştı çünkü...
Ve radyasyonun yarı ömrü
bile daha onlarca yıl sürecekti...
Kazım Koyuncu da o Çernobil
günlerinde hücrelerin kendini yoğun
olarak yenilediği ilk gençlik yıllarındaydı...
Kanserin en sevdiği şeydi
gençlik dönemindeki hızlı hücre yenilenmelerinde kendine daha kolay yer bulmak
ve bütün vücudu arsızca ele geçirmek......
Kâzım Koyuncu 35’e bile
gelemeyen hayatında yeni ve iddialı şeyler söylemeyi başarmış isim oldu...
İyi müzik yaparken bir
yandan da çevre ve siyaset konularında duruşu olan cümleler kurdu...
Kendisiyle özdeşleşen
sözüne atıf yaparak söylersek
"şarkılarla ve iz
bırakarak geçti aramızdan Kazım Koyuncu.."
Lazca müzik konusunda da
çalışmaları olan Kazım Koyuncu, geleneksel Laz halk müziğini rock tabanlı
olarak yorumladı, son günlerine dek de
ayakta kaldı, konserler verdi...
Yıllardır sessiz sedasız
emek emek belgesellere imza atan Ümit
Kıvanç Kazım Koyuncu’nun
ölümünden sonra "Şarkılarla Geçtim Aranızdan" belgeselini de yaptı kadir kıymet bilirlikle...
Kazım Koyuncu, tam da
bu memleketin en çok ihtiyaç duyduğu insanlardandı. Memleket bunu ne kadar fark
etti, bilemiyoruz. Ama ben öyle düşündüm... demişti Ümit Kıvanç, belgesel için emeklerini ortaya koyarken..
Kazım Koyuncu’yu ölümünün
8. yıldönümünde şu yazıyla anarken ,
Koyuncu’nun ölümünün hemen arkasından abisi, hemşehrisi Volkan
Konak’ın yazıp söylediği Gardaş isimli yakıcı şarkının
sözlerine ve müziğine daha bir can kulağıyla bakın isteriz...
Gökten bir yıldız kaydı Karadenize düştü
Aman gardaş yaralıyım
Onu sevenlerinin yürekleri tutuştu
Susun kuşlar susun
kara karalıyım...
Bu amansız hastalık tatlı canını aldı
Kemençesi duvarda
gitarı nerde kaldı
Kalksın dağların karı kervanım yürüyecek
O güzelim saçları toprakta çürüyecek
Gene geldi yaz başı şenlenir yüksek dağlar
Aman aman gardaş yara yaralıyım
Demedi mi Azrail, var sevgilisi ağlar
Susun kuşlar susun kara karalıyım
Aman aman gardaş yara yaralıyım...
( murat örem / 20
haziran 2013 / ankara..)
Çok güzel bir sesi, çok güzel bir yüreği çok erken kaybettik ama sesi ve müziği yaşadıkça o kalbimizde yaşayacak.
YanıtlaSil