Ben ona “kardeşim” diyorum...
Siz ‘birdüşünengençinsan’
diyebilirsiniz...
Bu blogun iyi
okurlarından , hakiki okurlarındandır...
Arada telefon eder, uzun
uzun anlatır...
Uzun uzun diyorsam bilin
ki en az bir saatlik konuşmadır sohbet tarifesi...
Oysa iyi bilir, telefonla konuşmayı sevmem...
Hele hele keyfim yerinde
değilse hiç sevmem...
Yine iyi bilir ki , ne
olursa olsun asla kayıtsız kalmam
aramalarına...
Ne yapar eder en kısa
sürede ulaşırım...
Hatırı vardır bende...
Hatırı vardır bende çünkü
çocukluğundan beri içinden çıktığı yapının kabuklarını kırmak isterken gönlü çok örselenmiştir
ama yolundan dönmemiştir...
Gençliğinin başından beri
iyi eğitim almak lazım diye diye , fakülteler bitirmiştir, ana baba parasına
yaslanarak zamanında şuursuz harcamalar yapsa da, son yıllarda emek emek
kazandıklarıyla ayakta kalmanın çabasındadır....
İzmir’in, İstanbul’un tek
başına ayakta kalmak isteyen ve bunu kendince başaran kızı olmuştur...Türkiye’nin
kızı olmuştur....
Sırf bu yönüyle bile
saygı duyulmayı çok hak etmiştir benim için....
Birkaç gece önce yine telefon etme zamanlarından biriydi....
Aradı...
Uzun uzun anlattı...
Hatta uzunuzunuzunuzunupuzun
anlattı...
Dinledim...
Konuştum fırsat buldukça ,
daha çok da dinledim...
Tadı yoktu....
Pek tadı yoktu...
Hatta hiç tadı yoktu...
Ülkesinin , ülkemizin
içinden geçtiği türbülans onu da yormuştu çoğumuz gibi...
Bana telefonda “ yıllarını geçirdiğin şehir tanınmayacak hale gelmeden görmek istiyorsan
en kısa zamanda gel hatta hemen gel....dedi...
Ben uzun zamandır önyargılarımı
yenmeye çalışıyorum ama olan bitene anlam da veremiyorum...dedi...
Kendimi bunalmış
hissetiğim zamanlarda huzur bulmak için defalarca gittiğim yerlere gün gelip de yeterince özenli giyinmemişsin denilerek alınmamaktan ciddi
ciddi korkmaya başlıyorum artık... dedi...
Ben de dedim elbette
kendisine bir şeyler ....
İnsanın olduğu yerde
ümit vardır, umut bitmez çocuğum dedim...
Laf dönüp dolaşınca,
blogda yazdıklarımla ilgili , kendince
esaslı bir eleştiride bulundu bana....
“Blogun takvim
yaprakları gibi olmasın...
ölüm doğum
tarihlerinden yola çıkarak yazmak ne
oluyor ...
kendinden daha çok
bahsetmelisin.... dedi...
Hakkıdır, iyi okurların
her zaman eleştirme hakkı vardır çünkü...
Zaman zaman aldığım bir
eleştiri olduğu için hazırlıklıydım vereceğim cevaplara...
Ben de ona
‘bir insanın kendinden
bahsetmesinin bir anlamı varsa bir insan kendinden bahsetmeli ....gerisi ergen
hezeyanı olur ”
demek yerine kestirmeden,
şuna benzer cümleler kurdum;
“ evet takvim
yapraklarına bakarak da yazıyorum bazı yazıları çünkü takvimin de
hatırlatmasıyla yıllar önce bu dünyadaki konukluğu sona eren bir ismi bugünün üç
beş insanına daha hatırlatmanın önemine
inanıyorum....
hem ayrıca bir insan
başka insanlardan , olaylardan da bahsederek dolaylı olarak kendi durduğu yeri
de anlatmaz mı...” misalince...
Mesela gün içinde ,
yine, ölüm yıldönümünden yola çıkarak
Cahit Külebi’yi anmak niyetim...
Sonrasında Ahmet Muhip
Dıranas, daha sonrasında Kazım Koyuncu gibi...
Benim yazı yazıp
paylaşırken metodlarımdan biri bu....
İsterim ki tümüyle hak
verilmese de bu metodun mantığını olabildiğince anlatabilmiş olayım...
Bu yazı biraz da ona
güleryüzlü cevap olurken meramı anlatmak olsun....
Ben ona kardeşim
diyorum...
Siz ‘birdüşünengençinsan’
diyebilirsiniz...
Bu blogun iyi
okurlarından , hakiki okurlarındandır...
Dilerim daim olsun
okurluğu , daim olsun kardeşliği....
( murat örem / 18
haziran 2013 / ankara...)
-fotoğraf / umur arda sürpriz yumurta koleksiyonu...-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder