Şair İsmet Özel’in
mısralarıyla tanımlamaya çalışırsak;
‘ nereye kulak kesilirsek öbür yöne sağır olduğumuz’
gölgeli zamanların büyük mütefekkiri;
Cemil Meriç...
Türkiye’nin yıllar içinde
kaybedip kaybedip yeniden bulduğu , sağından soluna kendi kamplarına çekmek
isteyen gruplara inat, herkese
karşı aynı keskin tesbitler için kullandığı
cümleleri...
Bir yalnız adamın daha
hayatı....
O Cemil Meriç ki , “izmler idrakimize giydirilmiş deli
gömlekleridir…” diyebilmiş bir düşünür, münevverdi ve sorunların arkasında yatan tarihsel ve sosyolojik
nedenlere eğilmeyi yeğlemişti...
O Cemil Meriç ki şunları
da yazmıştı ; " benim trajedim şu bir kaç satırda: sevebileceklerim dilsiz,
dilimi konuşanlarla konuşacak lakırdım yok. yani, dilimle, zevklerimle, heyecanlarımla,
yarımla 'büyük doğu' kadrosundanım. düşüncelerimle, inançlarımla 'yön'e
yakınım. bu bir kopuş, bir parçalanış."
1987 yılının 13 Haziran’ında
öldüğünde yetmişli yaşlarının başındaydı Cemil Meriç...
Balkan coğrafyasının
imparatorluktan gün gün koptuğu zamanlarda göç etmek zorunda kalan ailenin
çocuğu olarak Hatay Reyhanlı’da doğar Cemil Meriç…
Yıl 1916...Birinci Dünya
Savaşı sonunda Fransızlar tarafından işgal edilen Hatay…Zorluklar, acılar ve
çelişkiler içinde büyüyen bir çocuk…Uzun esaret ve şaşkınlık yılları…
İleride, bütün
çalışmalarının ana damarını oluşturacak olan doğu-batı çatışmalarıyla hayatının ilk yıllarından itibaren yüz yüze gelen Cemil Meriç…
Yıllar sonra İstanbul Pertevniyal Lisesinde öğrencilik
yılları..
Öğretmenleri olan Reşat Ekrem Koçu ve Nurullah Ataç....
Nazım Hikmet’le tanışma zamanı ve günlüğüne düştüğü
not;
“ Nazım Hikmet kalabalıkların uğultusunu duymuş, âdeta
tarihin sesini, tarihin nabız atışlarını dinlemiş adamdı”...
İlerleyen yıllarda Cemil Meriç için de tutuklanma
zamanları...
Marksist olmak ve Hatay hükümetini yıkmaya teşebbüs
etmek suçlarından idam istemiyle yargılanma günleri...
Beraat kararı ama yıllarca takip edilmenin veya takip
edilme duygusunun yarattığı derin ruhsal
tahribat...
Sonra sonra içine girilen yeni dünyalar, açılan yeni
kapılar...
İnanç dünyasındaki son liman....
İstanbul Üniversitesi’nde Fransızca okutmanlığı....
Cemil Meriç’e göre,
doğunun ışığından yararlanmayan
batının çok daha vahşi ve kan dökücü
olduğunun görülüp tekrar tekrar
yazıldığı anlatıldığı yıllar..
Erkenden gelen karanlık zamanlar...
Bir ziyaret sonrasında eşine Işıklar mı söndü, etraf niye karanlık ? sorusu...
38 yaşında görme yeteneğini kaybetmiş olmanın
yaşattığı travma...
Buna rağmen,
yazmaya, düşünmeye, oku(t)maya devam devam devam...
Kendi cümlesiyle “Düşüncenin
kuduz köpek gibi kovalandığı yerde” ölüme kadar düşünmeye üretmeye
çabalamak, çabalamak...
Veeee uzun çok uzun süre , bütün izmler, fikirler ,
ideolojiler tarafından yok sayılmak...
Günden
güne yaşanan derin yalnızlık duygusu...
Tıpkı Oğuz Atay’ın ‘Ben
burdayım sevgili okurum, sen nerdesin..?” sorusu misali...
Evli olmasına rağmen Lâmia Hanım’la ölümüne dek
sürecek unutulmaz derinlikteki duygu ilişkisi ve yıllar sonra yayınlanan
mektuplarından birinde Lamia Hanım’a şu cümlelerle seslenişi Cemil Meriç’in ;
"Mektuplarını üzülerek okudum.
Sen ki son liman, son ümit, son dost, ilk ve son sevgilisin.
Sen ki yıldızım, sen ki annem, sen ki çocuğumsun.
Acılarımla hırçınlaştığına üzüldüm.
Istıraplarım çok mu çirkin, çok mu çocukça?
Onları senden mi gizleyeceğim?
Sahneye maskeyle çıkmak!
Ben aktör değilim.
Sesinin tonunda minnacık bir soğuyuş hissettiğim an yokum.”
Bir
başka seslenişinde ortaya çıkan şu cümleleri Cemil Meriç’in ;
“Hayatının sonuna
yaklaşmış bir insan olarak, zaten çoktan beri kaybettiğim yaşama sevincini, bu
sınıflar üstü hakikatlerin taharrisinde buluyorum.
Bu itibarla, mezarların ötesinden seslenir gibi
seslenebilirim çağıma, daha doğrusu ülkeme.
Ama okunur muyum,
sesim duyulur mu?
Meşhur bir adam da değilim...
Kalabalığın benimsediği edebi bir nevi de temsil etmiyorum.
Ne romancıyım, ne şair, ne tarihçi.
Sadece dürüstüm, çok okudum, çok düşündüm.
Beşeri ihtiraslardan uzaklaşmışım:
Bütün bu vasıflar bir düşünce adamının hamurunu yapar.”
13 Haziran 1987’deki
ölümünün 26. yıldönümünde , Türkiye’nin yeniden ve belki de her dönemden daha
fazla biçimde en büyük aklı selime
ihtiyaç duyduğu zamanlarda , çok uzun
yıllar boyunca kendi ülkesinde gurbeti yaşayan, gurbet yaşatılan Cemil Meriç’i saygıyla anarak...
(murat
örem / 17 haziran 2013 / ankara....)
Cemil hoca hakkında izlemek isteyenler için güzel bir belgesel http://www.youtube.com/watch?v=huENWVDMG1E
YanıtlaSilDeğerli Gürkan Turhan ;
SilKatkınız için teşekkürlerimle...
Yeni yazılarda yorumlarda görüşmek umuduyla...
murat örem...
Murat Cemil Meriç'i hiç bilmiyordum. Teşekkür ederim.
YanıtlaSilEmeğine bin teşekkür ...
YanıtlaSilKalemine kuvvet.
varol sevgili yaşarcım...
SilEmeklerine teşekkürler...
YanıtlaSilyaşarcım, ben teşekkür ederim dostum....
Sil