-
Yukarıdaki afiş 1964 tarihli bir filme ait...
Anadoluya kamyonlarla günlük gazete
yetiştirmek için kendi canından vazgeçenlerin hayatının anlatıldığı filmin
afişi...
Bu yazıyı biraz da o güzelim filmin
anısına diye okuyun.... -
Türkiye’nin çok
gerilerde kalan zamanları...
1970’ lerin sonları....
Aradan geçen 30’ dan
fazla sene..
Hafızai beşer nisyan
ile maluldür
yani insan hafızası unutmaya programlı yaratılmıştır vecizesi misali kaf
dağının ardında kalan yıllar...
Büyümeye çalışan çocuklar...
Kör bir kurşuna hedef
olmayıp yaşamaya çalışan büyükler...
Bölünmüş şehirler,
mahalleler, köyler..
Bütün bunlara rağmen akıp
giden günlük hayat...
Neredeyse ekmek için bile
kuyruğa girilen zamanlarda en temel ihtiyaç maddelerinin kah var kah yok olması...
Tütün yok, şeker yok,
benzin yok, ampül yok.....
Sıvı yağ yok, katı yağ
yok, mazot yok, kahve yok....
Bir çok ilaç yok...
Çay bile yok....
Gün içinde defalarca
yaşanan planlı plansız kesintilere kimseler
şaşırmadığı için elektrik hem var hem yok....
Türkiye, ekonomik ,
sosyolojik ve psikolojik anlamda tam bir ablukanın içinde....
O günlerde bunu fark edenler ya yok ya da
sesleri duyulmayacak kadar cılız...
1979 yazı...
Haziranın 16’sı...
5 Mayıs 1929 tarihinde
doğan bir ismin, Ayhan Işıyan’ın, hayatta
kalma mücadelesinde son günü...
- 16 Haziran aynı
zamanda 15 Haziranla birlikte , Türkiyenin 1970 yılında gördüğü en geniş
kapsamlı işçi eylemlerinin de
yıldönümü...
Dokuz ay sonra
yaşanacak 12 Mart 1971 örtük askeri darbesinin de en büyük bahanelerinden...
Bu başka bir yazının
konusu...-
1979 yazı...
Haziranın 16’sı....
Türk sinemasının taçsız
kralı Ayhan Işık’ın, daha 50
yaşındayken “artık benden bu kadar” dediği
tarih...
3 gün önce geçirilen
beyin kanaması ve yoğun bakım derken Ayhan Işık’ın geride kalanlara hoşçakalın
deme zamanı...
Yeşilçam filmleri misali,
hayatın en altından gelerek en tepelere çıkan bir usta aktörün 50 yaşında kavanoz dipli dünyaya veda zamanı 16 Haziran
1979...
Eğitim hayatı dahil hep kalbur
üstü isimlerle geçirilen yıllar ve bu dönemlerin hakkını veren , lafını
esirgemeyen bir usta aktör...
Türk sinemasında pek
alışık olunmadık biçimde sosyal ve
siyasal duruşu da net olan isim;
Ayhan Işık..
1979 yazı...
Haziranın 16’sı ...
Tam 50 yıl önce başlayan ömür yolculuğunun Ayhan
Işıyan ya da sinemadaki ismiyle Ayhan Işık için de son durağı...
Uluslar arası arenaya
çıksa en kötü ihtimalle Ömer Şerif kadar dünya çapında ustalaşacak, bilinecek,
saygı duyulacak aktör Ayhan Işık için
de, arşivde kalan görüntülerin, seslerin
zamanı...
1979 yazı...
Haziranın 16’sı...
Bir küçük adam....
Karnesini yeni almış
olmanın mutluluğuyla babaannesi dedesinin yanında...
Kulağına çalınan ; Ayhan
Işık...ölüm..beyin kanaması..koma... cümlelerinin içini doldurmaya
çalışan bir küçük adam......
Aradan geçen yıllar....
Türkiye’nin kuyruklu
yıldız gibi erkenden kayıp giden ustalarından biri daha...
Gönül Belası şarkısında
kendi sesinden Haziran’da başıma karlar yağdırır / şubat ortasında yandırır beni..cümlesi
misali 50 yaşında, yaşlanmadan ölen bir aktör...
Tıpkı bir çok filmin
klasik cümlesi , hızlı yaşa genç öl / cesedin yakışıklı olsun misali....
Vee....
Türk Sinemasının üstüne
tam da 1979 Haziran’ında yağan o kar....
Aradan geçen 34 yıla
rağmen kalkmayan o kar....!!!
( murat örem / 17
haziran 2013 / ankara...)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder