41 yıllık ömre ne sığar ?
okullar, diplomalar,
umutlar, sevdalar mı ?
iş hayatı, ekmek
kavgaları mı ?
ne sığar 41 yıllık hayata
?
yalnızca aşklar,
nişanlılıklar , evlilikler
mi ?
çocuklar mı ?
Nedir 41 yaş?
Çocukluğun dünyasındayken
kaf dağı kadar uzak hatta neredeyse ölünecek kadar ihtiyarlıktır 41 yaş...
Büyüklerin basamaklarına
ulaştıkçaysa hayatın ortasıdır daha...
Ne sığar 41 yılık ömre ?
Arkadaşlığın, dostluğun ,
anne baba , evlat olmanın kıymetini daha bir bilmek mi ?
Şiirler mi, hikayeler mi..
Bir ülkenin acı
gerçeğinin romanlarla tasviri mi ?
Kürk Mantolu Madonna ,
Kuyucaklı Yusuf , İçimizdeki Şeytan romanları mı ?
Dışarda deli dalgalar / gelir duvarları yalar / seni bu
sesler oyalar /aldırma gönül aldırma dizeleri mi ?
Başım dağ, saçlarım kardır, / Deli rüzgarlarım vardır Ovalar
bana çok dardır, /Benim meskenim dağlardır
mısraları mı ?
Ne sığar 41 yıllık hayata ?
41 yaşındayken alçakça öldürülmeyip yaşasaydı
daha neleri neleri sığdıracaktı
Sabahattin Ali...
2 Nisan 1948 deki öldürülüşünün üzerinden 65 yıl
25 şubat 1907'deki doğumunun üzerinden tam tamına 106 yıl geçmişken...
25 şubat 1907'deki doğumunun üzerinden tam tamına 106 yıl geçmişken...
adımız Sabahattin Ali
olsaydı ve alçak bir pusuda başımız taşla ezilip öldürülmeden önceki yıllarda
da sürgünler, acılarla geçseydi kısa ömrümüz 41
yıla biz neler
sığdıracaktık.......
Çok acelesi olduğunu
bilirmişçesine kısa hayatına unutulmaz eserler sığdıran Sabahattin Ali hakiki
ustalarından kalacak Türk edebiyatının, her daim...
Her vesileyle ve onurla Sabahattin Ali adını saygıyla anıyor
olmamızın sırrı bizim vefamızdan daha çok , onun Türkçemize vurduğu mühürde
saklı....
Aldırma Gönül Aldırma, Leylim Ley, Göklerde Kartal Gibiydim ,
Geçmiyor Günler , Ben Yine Sana Vurgunum, Melankoli, Dağlardır Dağlar şiirleri farklı isimlerce bestelenip
söylenen Sabahattin Ali’nin gücü,
anlattıklarındaki gerçeklik, sahicilik ve sahihliktir....
Bu sahihliktir ki en
sonunda canına mal olacaktır Sabahattin Ali’nin
!!!!
Elinde kalemi , klavyesi
olanlara verilecek tek cevabın yine
kalemle, klavyeyle olması gerektiğini
herkes öğrenmek zorunda .
Kalemin, kelamın ve
klavyenin yerini silahın , vesayetin , darbelerin aldığı günleri de gören bir büyük ve acılı
ülke, hiç olmazsa 21. yüzyılı iyi
okumalı..
İnsanlığın en üst ligine
, medeniyet merdivenine yalnızca
ekonomik verilerle çıkılmıyor...
Bir gün yolunuz, şimdilerde
müze olan Sinop Cezaevinin avlusuna düşerse ; Burda çiçekler açmıyor, / Kuşlar süzülüp uçmuyor, / Yıldızlar ışık
saçmıyor, / Geçmiyor günler, geçmiyor mısralarını fısıltıyla duyarsanız bu
unutulmaz şiirlerin de şairi Sabahattin
Ali’nin gölgesi de belirebilir
önünüzde...Tarihte gadre uğramış yüzlerce
binlerce isimle birlikte
Sabahattin Ali’den de bir koca özrü esirgemeyin....
( murat örem / 2012 / ankara...)
fotoğraf / sabahattin ali -filiz ali / cafrande org )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder