Hayal bu ya , bir gün
yayınevim olursa adını “kısa çöp” koymak
isterim...
Dünya tarihi dediğiniz
şey “kısa çöpün uzun çöpten hakkını alma” hikayesidir çünkü...
Ben , “kısa
çöp uzun çöpten hakkın alacak elbette” mısralarının şairiyle büyüyen
kuşaktanım... “ kör olasın demiyorum /
kör olma da gör beni....” mısralarını da okuyan kuşaktanım elbette...
“Birey olun birey olun..”
diye diye , bireyin mankurtlaştırıldığı , birey olmaktan yola çıkarak
toplumun insanı ahlakının içinin boşaltılarak “bana dokunmayan bin yaşasın ” haline getirildiği devirler dahil ,
Hasan Hüseyin’in bütün şiirleri, yazıları, mizah cümleleri ve tabi ki hayatı, sonuna kadar
toplumcuydu...
Hasan Hüseyin’e de özellikle
12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra, bu
toplumcu duruşunun bedeli kusturula
kusturula ödetilmiş , yalnızlık içinde bırakılma ve yok sayılma
günleri yaşatılmıştır...
Yine de şanslıdır Hasan
Hüseyin çünkü mesela bir Sabahattin Ali gibi 41 yaşında başı taşla ezilmemiştir...!!!
Hasan Hüseyin 1984
yılının 26 Şubat’ında uzun bir hastalık döneminin ardından öldüğünde de cenaze
töreni bile ürkütecektir müesses nizamı...Hastaneden mezarlığı giden yolda
kalabalıkların onu uğurlamasını engellemek için
her yol denenecektir...
Başarılacaktır da....
O Hasan Hüseyin ki ; hem “ sen aşk şiiri yazamazsın hasan hüseyin”
demiş , hem de Ahmet Kaya’nın sesinde daha da ölümsüzleşen sevda şiirinin
şahikasını bırakmıştır şunları yazarak
;
“aramakmış oysa sevmek
özlemekmiş oysa sevmek
bulup bulup yitirmekmiş
düşsel bir oyuncağı
yalanmış hepsi yalan
sevmek diye birşey vardı
sevmek diye birşey yokmuş
acılardan artakalan
işte bu bakışlarmış
kuğu diye gözlerimde
gün batımı bulutlarmış
yalanmış hepsi yalan
savrulup gitmek varmış
ayrı yörüngelerde..”
Hasan Hüseyin Korkmazgil,
1927 yılında Sivas’a bağlı Gürün’de doğar...Korkmazgil Adana Erkek Lisesi’nin
ardından Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nü
bitirdiğinde yıl 1950’dir...Artık Hasan Hüseyin için öğretmenlik
yıllarıdır...İlk görev yeri Kahramanmaraş’a bağlı Göksun olur Hasan Hüseyin’in ancak siyasi eylemler
gerekçesiyle öğretmenlikten uzaklaştırılınca
çok zor bir dönem yaşar...
Öğretmenlikten
uzaklaştırıldığı uzun yıllarda Sivas ve Gürün’de işyerlerine tabelalar yapar,
portreler çizer, arzuhalcilik hatta inşaat işçiliğinde çalışır Hasan Hüseyin Korkmazgil...
1960 yılından sonra
öğrencilik yıllarını da yaşadığı Ankara’da yeni
bir dönem başlar Hasan Hüseyin için...Hasan Hüseyin’i Türk şiiri,
edebiyatı ve mizahında öne çıkaran Ankara yılları olacaktır çünkü...Şiirlerini
de keskin ve bıçak gibi söyleyen Hasan Hüseyin , dünyanın ve Türkiye’nin
içinden geçtiği “kısa çöp uzun çöp” günlerinin tanık ve sözcülerindendir
artık...Bu günlerde de emeğin, insanın ve
halkın yanındadır şair....
Şiirleri yüzünden defalarca yargılanacak olan Hasan
Hüseyin’in mizahçı yanı şairliğinin ve şiirlerinin gölgesinde kalır...Bugün
bile Hasan Hüseyin Korkmazgil denince akla ilk gelen onun toplumcu yanı ve unutulmaz
şiirleridir...
Hasan Hüseyin , Karagün
Dostu şiirinde de , Rus edebiyatçı Boris Pasternak’ın da bir şiirinde anlattığı
, şiir- hayat ilişkilerine dair ironik ifadeler kullanır ve şunları der :
biliyorum
matarada su
torbada ekmek
ve kemerde kurşun değil şiir
ama yine de
matarasında su
torbasında ekmek
ve kemerinde kurşun kalmamışları
ayakta tutabilir
biliyorum
şiirle şarkıyla olacak iş değil bu
dalda narı
tarlada ekini kızartmaz güvercin gurultusu
ama yine de
diler arasında bıçak gibi parlar kavgada
şiirin doğrultusu
göz güzü görmez olmuş
tek bir ışık bile yok
yürek bir yaralı şahindir
döner boşlukta
belki bir şiir
belki bir şiir kırıntısı
çalar kapımızı umutsuz karanlıkta
yoklar yüreğimizi
iğilir yaramıza
dağıtır korkumuzu
ve karşı tepelerden, gürül gürül bir kalk borusu
Ankara günlerinde farklı
dergilerde çalışan Hasan Hüseyin, sanat sayfalarını da yönetir....Ünlü Kızılırmak isimli şiir kitabı
nedeniyle, hakkında 142. maddeden dava açılan Hasan Hüseyin zor zamanlardan sonra beraat eder... 142.
maddeden yargılanmak dönemin bir çok
yazarının korkulu rüyasıdır o yıllarda...
Şiire lise yıllarında
başlayan Hasan Hüseyin’in ilk şiiri 1959 yılında Dost dergisinde çıkmıştır.... Hikayeci Nezihe Meriç’in de eşi olan
Salim Şengil’dir Dost Dergisi’nin
kurucusu ...Salim Şengil ve Nezihe Meriç’in karı koca olarak çıkardığı Dost ,
ismiyle müsemma biçimde dönemin
bir çok isminin altına sığındığı yayın olur o dönemde...Bu yıllarda, bir
taraftan da mizahi hikâyeleri yayımlanır
Hasan Hüseyin’in....
Politik duruşu
mizahçılığını gölgede bırakan Hasan Hüseyin’e göre, sanılanın aksine gülmece çok ciddi bir iştir ama gülmece
yazıları da unutulmaya mahkum olabilir.. Hasan Hüseyin gülmece yazarlığı yönünü
zamanla geri plana atması konusunda kendini de eleştirmiştir yaşarken...
Hasan
Hüseyin, Türkiye tarihinin öne çıkan işçi eylemlerinden birini anlattığı Kavel
kitabı ile 1964 Yeditepe Şiir Armağanı'nı kazanır...Kitabın adı olan Kavel, o
dönem işçilerinin çalıştığı fabrikanın
ismidir... Kızılkuğu kitabıyla TRT
Sanat Başarı Ödülü'nü, Filizkıran
Fırtınası kitabıyla da Ömer Faruk
Toprak ve Nevzat Üstün Şiir Ödüllerini alır Hasan Hüseyin...
Hasan Hüseyin altmışlı
yaşlarına varamadan 1983 yılında ağır bir beyin kanaması geçirir ve uzun süre
bitkisel hayatta kalır... 1980 darbesinin bulutları dağılmamışken
yaşanan büyük sağlık sorunu günlerinde, Korkmazgil ailesinin acısı daha da
katmerlenir....Darbe öncesi günlerinde bile bir çok zorluk yaşayan Hasan
Hüseyin Korkmazgil, askeri darbeden sonra daha da sakıncalı olmuştur çünkü...
Takvim 26 Şubat 1984’ü gösterdiğinde hayatın kampanası Hasan Hüseyin
Korkmazgil için de son kez vurur....
57 yıllık ömür yolculuğunun sonundadır ‘ağlayanlar bir gün güler elbette’ diyen
şair de...
Hasan Hüseyin’in geçirdiği
beyin kanamasından ölümüne kadar yaşanan
çok zor günlerde , eşi Azime
Korkmazgil isminin çağrıştırdığı gibi
azimle ayakta kalır hem kendisi hem
oğulları Temmuz hem de eşi Hasan Hüseyin için...
Sanki bu günleri görerek
yıllar önce Karıma Altıncı Evlilik
Yıldönümü Armağanı şiirinin bir yerinde
de şu dizeleri yazmıştır Hasan Hüseyin :
“ seni ben
ekmek paramız olmadığı günlerde de gördüm, yiğittin
seni ben
korkunun kara tırnaklı titrek elleri
bileklerime bir hayalet gibi sarıldığı günlerde de gördüm, yiğittin (...)
hasta yatağımın baş ucunda yiğittin
soframızda kuş sütü balık yumurtası yoksa da
işçi ellerinin tadı
aydın gözlerinin balı var
ne zaman kekik koksa
gül koksa çamaşırlarım
elma erik ceviz zeytin portakal
anam koksa çamaşırlarım
ucuz çamaşırlarım
ucuz sabunlarda ellerini anımsarım
ellerin
canım karım ellerin
yaban güllerine mısralara pırnallara
değen ellerin
ellerin
canım karım ellerin
Sözün , yazının başına
dönelim ; Hayal bu ya , bir gün bir yayınevim olursa adını “kısa çöp yayınları
” koymak isterim...Dünya tarihi dediğiniz
şey “kısa çöpün uzun çöpten hakkını alma” hikayesidir çünkü...
Bütün ömrü boyunca kısa
çöpün hikayesini yazıp, hakkını almak
için kendinden vazgeçenlerden olan Hasan Hüseyin hep yaşayacak...
Ölümünün 29.yıldönümünde
de yaşayacak...
129. yıldönümünde de
yaşayacak...
Şiirlerle yaşayacak,
bestelenmiş eserlerde yaşayacak...
Siz
Hasan Hüseyinlerin kıymetini bilseniz de yaşayacak ,
bilmeseniz de
yaşayacak...
Siz gideceksiniz biz
gideceğiz....
Hasan Hüseyinler
kalacak...
Kısa çöple uzun çöpün hikayesi
sürdükçe kalacak...
Hep kalacak...
Daima kalacak...
İyi ki de kalacak...
( murat örem / 27 şubat
2013 / ankara...)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder