Ülkenin en
kalbur üstü Hukuk fakültelerini derecelerle bitirip, “hukuk kelimesinin
Türkçe anlamı ne” diye sorduğumda yüzüme boş boş bakan ve “hukuk, tabi ki
hak kelimesinin çoğuludur ve haklar anlamına gelir ” diyemeyen çocuklar gençler
gördüm yıllardır…
Hala bekliyorum , bir gün bu soruya tak diye
doğru cevabı verecek genç bir ismi…
Yazın en sıcak günlerinde , “üzerinize koyu bir şeyler giyin ki güneş ışığı
sizi etkilemesin, açık renkler güneşi kendine çeker” derken hiç de şaka
yapmadığını anlamaktan ürktüğüm parlak ! mühendisler gördüm…
Mühendis olup da “şu mühendis
kelimesi hangi kökten geliyor yahu” demeyen yüzlerce genç gördüm…Her
seferinde bu sorum karşısında afallayan bilmemnereli doktoralı mühendis
çocuklara “mühendis kelimesi hendese bilen anlamındadır hendese de arapça
geometriyi tanımlar..” demekten yorulmayı
gördüm…
Her gelen günle pıtrak gibi biten, eğitimsizliğin şahikabı yazar çizer
taifesinin kitaplarını okurken, hakikaten kitap okuduğunu sanan ve ağzını
şişire şişire “Mevlana – Şems “ dostluğunu anlattığını
zannedenlerin “Şems” kelimesinin anlamını bir kez bile merak etmediğini
gördüm…
Yalnızca
yağmurda akla gelen , ilk fırsatta kaybedilmese zaten ikinci seferde
çalışmayacak ve çin malı olan şemsiyelerin aslında kelime anlamı olarak
“güneşlik” olduğunu bilmeyenler ve hiç de merak etmeyenler gördüm…
İşi
gücü , mesleği yayıncılık olup da onlarca kelimenin yazımını telaffuzunu asla
merak etmeyen, öğrenme zahmetine girmeyen meslektaşlar , haakem ,
raaaakip diye diye dilleri şişen yılların spor adamları, yorumcularını
gördüm…
Çocukların
öğrencilerinin gözünün bebeğine baka baka “soru sormak isteyen yok değil mi ?”
cümlesini kuran, yaptığı işi elinin kenarıyla yapan öğretmenler gördüm…
“Ben
dindarım” diye ortalarda dolanırken en temel dini bilgileri merak etmeden,
kendini inandığı dinin öznesi yapmak yerine yalnızca nesnesi yaparak
düşünmemenin ninnisine teslim olanlar gördüm…
Ben
ateistim diye tribüne oynarken , inananlara saygısızlık etmeyi insanlık
sananlar gördüm…
K ırk beş yıllık ömrümde kadınlar
erkekler gördüm…
İlkokullar, ortaokullar, liseler , üniversiteler gördüm…
Evler, aileler, insanlar gördüm…
Sokaklarda
birbirinin elini tutanlardan çok kavgalar gördüm..
Evlerde
birbirini övmekten çok iğneleyen karı kocalar gördüm…
İşyerlerinde
birbirinin başarısıyla kıvanmaktan çok kıvrananlar gördüm…
Onca okuyup yazarken okuyup yazarken yıllar içinde gözümün biri sağa kaydı…
Hal böyle olunca , “Soldan hiç ama hiç ümidimi kesmeden” sağı da
gördüm…
Şu blogda yazılar yazmaya, yayınlamaya başladım iki buçuk aydır, günlük
üç haneli okur trafiğinin karşıma çıkardığı birbirinden duyarlı okurlar gördüm…
Bugün, bir Pazar gününde bütün gün evden çıkmayarak, “aylardan sonra
Pazar günlerinin ev halini de” gördüm…
Gördüklerim hiç de az değildir…
Milyonlarca milyarlarca insanın gelemediği 45’li yaşları gördüm…
Öyle hayat arsızı olmadığım için “Allahım bir bu kadar daha ömür
ver” demek de hiç aklımdan geçmedi vallahi son 5 yıldır…
Dedim ya, gördüklerim hiç de az değildir…
Mesela yıllar içinde aşık olmayı
yaşadım , gördüm…
Kendiyle
barışık mutlu bir çocukluk gördüm…
Başarılı
bir gençlik gördüm…
İstediğimi
elde etmenin tarifsiz emeğini gördüm…
Mesela
gençliğimde çok sevdiğim kızla zaman içinde evli olmayı gördüm…
Ayrılmayı
ve yeniden biraraya gelmeyi gördüm…
Aynı
nehirde iki kere yıkanmanın hakikaten imkansıza yakın olduğunu gördüm..
Mesela baba olmayı gördüm…
Büyük ve geniş bayram sofralarında uzun yıllar boyunca gülen yüzler gördüm…
Bekar evlerinde bile kitaplıkları olup
da , hali vakti epeyi şişince evlerine değil kitaplık koymak okunacak gazete
bile almayan aile büyüklerimi de gördüm…
Artık 70 yaşın kapısından içeri
girmelerine neredeyse aylar kala anne babamın yine de sağlıkla kendilerini
taşıyabildiklerini gördüm…
“Bok evlat baldan tatlı” diyen ataların haklı olduğunu gördüm…
“Bir
tel kopar, ahenk ebediyen kesilir” diyen şairin büyüklüğünü gördüm…
Yayla
gibi çift şeritli yollarda , ağacın duldasına yaslanarak , kendi halinde
giden şoförlere “yollarda hız yaptın, radara yakalandın” diye ceza
kesenler gördüm…
Şairin
dediği gibi ; daha neler görürüm, başımdan neler geçer bilinmez…
Amma;
şu gördüklerimi yeniden yeniden görmek yerine, bundan sonra hayatın
yalnızca tuzu kurular için değil, sıradan hayatları yaşayan milyonlar için
de, uzun ve güzel bir Pazar günü huzuruyla, sakinliğiyle yaşandığını
görmek istemem çok şey midir?
(murat örem / 10 şubat 2013 /
ankara…)
resim / hürmüz edeer / murat örem'e hediye / 1997
başlıktaki dizeler / yahya kemal beyatlı....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder