*"114" ayrı ülkeden günlük ortalama "500" ziyaret !
*her cümle "5846" sayılı yasa korumasında !
*fotolar "ekseriyetle" büyütülebilir !
*sağ alttaki küçük dünya ?

13 Şubat 2013 Çarşamba

Bertold Brecht ; " ...Savaş da AŞK gibi mutlaka bir yolunu bulur." diyen adam...


Yıl 1898....Bundan tam 115 yıl önce yine bir şubat ayı...
Günlerden 10 şubat...
Almanya'nın Bavyera eyaletine bağlı Augsborg şehrinde dünyaya gelen bir bebek...
Zamanla  delikanlı olan bebeğin de lise ve gençlik yıllarına denk gelen o büyük altüst oluş zamanları ;
Birinci Dünya Savaşı...
Bu savaşı yaşayan genç  yıllar geçtiğinde dünya edebiyatı ve özellikle dünya tiyatrosunda marka olduğunda o günleri , o günlerin rezilliğini anlatacaktır dönüp dönüp...

Bertold Brecht’tir bu kalem...

Hayatı boyunca sıklıkla işleyeceği savaş karşıtlığı ve insan aklının yıkıcı ve rezil zekasına yönelik eleştirileri de o zor yılların eseri olacaktır   Brecht’in zihninde....

‘Savaş istiyoruz
Savaş istiyoruz
 en önce vuruldu
 bunu haykıran
dizeleri de  muhtemelen o günlerde yaşananların yansımasıdır....

1920 yılında, sonraları kendi adıyla anılacak epik tiyatro kuramında payı büyük olan Karl Valentin'le tanışır Brecht...

Epik tiyatro, iki bin yıllık Avrupa tiyatrosuna baştan sona bir reddiyedir. Bu yüzden oyunlar bölümlere ayrılarak sunulur, anlatıcılar devreye girer.  
Epik tiyatroda insanların merak, korku, merhamet gibi duygularına hitap etmek yerine  seyircinin oyuna yabancılaşması ve sorgulaması istenir.

Oyun metinleri de doğal olarak çok sert siyasi eleştiriler taşır.

Brecht için tiyatro, halkın bilinçlenmesi için bir araç olmalıdır. Bunu başarmanın yolu da  seyircinin sahnede olup bitenin tümüyle içine girmesini önlemekten / yabancılaşmaktan geçmektedir....

1933 yılında  Almanya'da iktidara gelen ve insanlığın en büyük ortak dertlerinden olan faşizmde altın vuruş (!) yapacak  Naziler'in , halkın bilinçleneceği “Epik Tiyatrodan” hoşlanması beklenemez elbette. ...

Brecht de , can güvenliği olmadığı için ülkesi Almanya’yı terk eder...
Naziler Brecht’in önce kitaplarını yaktırır sonrasında  vatandaşlıktan çıkarır...
Brecht on yıldan fazla süre Avrupa ve Amerika'da yaşayacak ve yıllar sonra  Doğu Alman hükumetinin davetiyle Berlin'e dönebilecektir....
Bertolt Brecht'in en verimli yılları Almanya'ya geri dönebildiği 1948 yılından ölümüne kadar geçen 8 yıldır.

Bugünden bakıldığında Brecht’le anılan epik tiyatroya bir çok eleştiri getirilebilir , bu eleştirilerin önemli  kısmı sonuna dek haklı da olabilir...
Ancak tüm bunlar Brecht’in  dünya tiyatro tarihinde, edebiyatında gerçek bir kilometre taşı ve  fenomen olduğu gerçeğini değiştiremez...

Oyunları, teorik yazıları ve şiirleri onlarca dile çevrilen Brecht'i Türkiye'de emek vererek yorumlayan isimlerden biri de aktör ve yazar Ferhan Şensoy’dur...
Ferhan Şensoy, Falınızda Rönesans Var adlı kitabında, Brecht’le ve Türk tiyatro tarihiyle ilgili hem vurucu hem  öğretici cümleler kurarken Brecht’i de her zamanki üslubuyla ince ince iğneler ve  şunları yazar :

 “Bir tiyatro ki güldürmez, ben o tiyatroya güler geçerim.” diyen Augsbourglu temiz aile çocuğu Bertolt Brecht, bizim tiyatro tarihimizdeki üstad Kel Hasan Efendi'yi bilmiyordu, bilmeden de öldü.
Brecht doğduğunda, Hasan Efendi yirmi iki yaşındaydı ve Brecht'in büyüyünce düşüneceği epik tiyatroyu bilfiil yapmaktaydı. Cahillik yalnız bize özgü değil, Avrupalıların da cahili oluyor.
Burjuvaların kadife perdeli tiyatrosuyla alay etmek için, yamalı Brecht perdesini buluş olarak dünya tiyatrosuna getiren Bertolt Brecht, bunun daha önce “Abdürrezzak perdesi” adı altında, komik-i şehir Abdürrezzak Efendi tarafından kullandığını bilmiyordu.
Bilmemek ayıp değil.
Ancak yaşamı boyunca, bilmemekle yetinmeyip bu konuyu öğrenmemekte de direnen  Brecht, bizim buralardan transit geçerek Çin tiyatrosuna gitti.

Dün Nazi Almanya’sında Brecht'in kitaplarını yakanların bugün olumlu manada , insanlık medeniyeti anlamında esamisi bile okunmuyor...

Amma Bertold Brecht yaşıyor...
Yaşayacak....
İnsanlık oldukça ya-şa-ya-cak....

A.Kadir’in (Abdülkadir Meriçboyu)  yıllar önceki güzelim çevirisinde “İyilik Neye Yarar” sorusuyla şunları da söylemişti  bir şiirinde Bertold Brecht...

İyilik neye yarar,
Öldürülürse iyiler çarçabuk,
ya da iyilik görenler?

Özgürlük neye yarar,
yaşarsa bir arada
özgürlerle tutsaklar?

Akılsız olmak madem ekmek sağlar herkese,
akıl neye yarar?

İyi insan olacağınıza,
öyle bir yere götürün ki dünyayı,
iyilik beklenmesin!

Özgür insan olacağınıza,
öyle bir yere götürün ki dünyayı,
kavuşsun özgürlüğe herkes,
özgürlük sevgisi geçersiz olsun!

Akıllı insan olacağınıza,
öyle bir yere götürün ki dünyayı,
akılsızlık zararlı olsun!




Ferhan Şensoy’un andığı tiyatrocu Kel Hasan Efendi’ye gelince ;
Onu böylesine unutmak da hepimizin ayıbı...
Brecht ‘i anarken sözü bir şekilde  Kel Hasan Efendi’ye getirmek ve göndermeler yapmak da nereden çıktı ? diye soranlar da varsa,  bu durum da onların ayıbı...

(murat örem / 2011
alper beşe’nin çok değerli katkılarıyla....)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder