İnternetin
başında günün mütemmim cüzü misali onlarca makaleyi kah merakla kah görev
duygusuyla, en çok da tütün
bağımlılarının söylene söylene sabahın ilk sigarasını yakmaları ve kendilerini o bağımlılıktan
kurtaramamalarının tadı ve kahrını garip
biçimde aynı anda yaşadıkları duygusu misali okurken, az önce bir cümleyle karşılaştım…
Dünyaya
baktığı yeri ve cümlelerini önemsediğim yazar,
siyasetten , ekonomiden, dünyadan şundan bundan bahsedip , sözü , gözümüzün
önünde olan bitenlere getiriyor ve cümlenin sonunda “ diplomaside siyasette ekonomide
günlük didişmelerde her kavganın , her
gerginliğin önüne arkasına sağına soluna iyi bakın , çok şey göründüğü gibi
değildir… siyasetin içinde yalandan barışmalar kadar yalandan kavgaları da görüp
anlamaya çalışın….fotoğrafı
iyi okuyun…” diyordu…
Makaledeki
bu cümleleri okurken “yahu dedim “ kendi kendime “ geldik gidiyoruz habire mi yalan
ayıklayacağız televizyon ekranlarından, haber sitelerinden, politik
tartışmalardan, gelenevrakgidenevraklardan, ev hali, iş hali konuşmalarından, şundan bundan…”
Bu cümleleri mırıldanıp bilgisayarın
başında kendi kendime acı acı gülümserken aklıma Umur ve Arda geldi…Çok şeyi çok
keyifle paylaştığımız zamanlarda bazen tatlı tatlı damarına basardım ev
halkının , peki doğrusunu söyleyeyim , çoğu zaman damarına basardım ev halkının
ve Umur’la Arda’dan onlar büyüdükçe şu cümle hemen gelirdi ; “şu it murat örem gülüşü
dudaklarına yapıştıysa yine vardır bunda
da bir çapanoğlu…vardır bunda da bir hınzırlık…vardır bir hinlik…gerçeği söyle…gerçeği
anlat…gerçeği paylaş…”
Aramızda
bir oyundu bu…
Aramızda
oyundu bu…
Laf
aramızda, onlar küçücükken iyi
esnetirdim sinirlerini çocuklarımın…
Çeliğe
iyi su verirdim…
Çeliğe
iyi su verdim…
En
çok da evdeki basket maçlarında çocuklarla iddiaya girer kazanırsam peşini
bırakmaz görünürdüm kazancımın ve üstlerine üstlerine gider en sonunda da hadi
hadi bu seferlik saymayalım, yok sayıyorum kazandığımı diyerek işi
tatlıya bağlardım…Fakat bu anlattığım kadar kısa sürmezdi hiçbir zaman…Enikonu
kaybetmenin acısı otururdu yüreklerine çünkü çeliğe su vermek gerekirdi…
Kaybettiğimde
de, ki kaybettiğim de çok olurdu mutlaka ama mutlaka bilerek çamura yatar çeliğe
daha da su verirdim…
Önce
kızarlardı bana…
Önce
küserlerdi bana…
Ve
çeliğe birlikte su verirdik…
Ve
çeliğe birlikte su verdik…
Sonra
birlikte gülerdik…
Sonra
birlikte kızardık…
Sonra
birlikte konuşurduk…
Sonra
birlikte….
“Yalana , yalandan kavgalara dikkat edin ey
okurlar…” deyince bugünkü makaledeki yazar da , hem yıllar içinde bu
olan bitenler geldi aklıma hem de o güzelim türküyü ilk dinlediğim gün ;
2013’ün
nisanıydı…
Yollardaydım…
Başımda bulutlar vardı…
Havada kara bulutlar vardı…
Yollarda
yağmur vardı…
Hem de ne yağmur…
Damlalar; arabanın camına , uykudan uyandırmaya
kıyamadığınız evlada minicik minicik dokunan parmak uçlarınız gibi değil de ,
hoyrat bir elin birbiri ardına patlayan tokatları gibi vuruyordu…
2013’ün nisanıydı…
Yollardaydım…
Başımda bulutlar vardı…
Havada kara bulutlar vardı…
Yollar rahmete kesmişti…
Yağmur yağıyordu…
Arabanın içindeki yolcular huysuzdu…
Şoför tetikteydi…
Şoförün
de yolcu tarafı huysuzdu da, şoför
tarafı tetikteydi.
Yol
adım adım bitecekti…
Yağmur
duracaktı…
Biliyorduk…
Başlayan her şey bitiyordu…
Biliyorduk…
Biliyor
muyduk ?
Kocaman yeşil ve sert kabuklu karpuzun
tam ortasına giren bıçak başlangıçta zorlansa da sonra nasıl yolunu bulup önce
ikiye sonra yine ikiye sonra yine ikiye bölerek karpuzu yolunda
ilerliyorsa, suları yara yara
ilerliyordu şoför de yolcular da…
Derken , derinden bir türkü sesi doldurdu arabanın
içini…
genç
dolgun bir kadın sesi tane tane söylüyordu ;
“Sağım yalan solum yalan
Giden yalan dönen yalan
Döndüm baktım dünya yalan
Senin gibi senin gibi..”
Giden yalan dönen yalan
Döndüm baktım dünya yalan
Senin gibi senin gibi..”
2013’ün
nisanıydı…
Yollardaydım…
Başımda bulutlar vardı…
Havada kara bulutlar vardı…
2015’in martındayız…
Başımdaki, havadaki bulutlar da hep
aynı ,
kah
karanlık kah aydınlık ….
Amma, bütün bunlar bir yana
Anadolunun ve bölgenin üzerine gelen kara bulutlara
bakıyorum da
ürküyorum…..
( murat örem / 04 mart
2015 / ankara )
- fotoğraf / arda erhan örem / ocak 2015 / -
- fotoğraf / arda erhan örem / ocak 2015 / -
"Zaman kendine benzetmez herkesi
YanıtlaSilHesapsız açar baharlar pembeyi
Açmadığın dalda sözün geçermi
Dünyada ölümden başkası yalan "