Türk
tiyatro tarihinin unutulmaz eseridir ; Keşanlı Ali Destanı....
Oyunun
sonunda silahlar patlar, çığlıklar atılır ve
Keşanlı Ali’ ye yapılan
ağıtlı methiye yankılanır koronun ağzından;
“morgol
gömlek giyerdi
gümüş köstek takardı
hafif
şehla bakardı
yaktı
mı candan yakardı “
diye diye...
Keşanlı
Ali Destanı’yla birlikte onlarca oyunun ,
yüzlerce hikaye, deneme ve gazete
yazılarının sahibi Haldun Taner Usta’dır...
Türk
edebiyatında önce tevazu , çelebilik ve
çalışkanlığın simgesi olan Haldun Taner bu dünyadan gideli tam 28 yıl oldu...
Yıllar
yıllar önce İstanbul Şehir Tiyatrolarında konuk yönetmenliğini yaptığı Keşanlı Ali Destanı oyununun
tanıtım kitapçığında, şunları yazmıştır
Ferhan Şensoy ;
“İlk
gençlik yıllarında geçirdiği ağır bir akciğer rahatsızlığının da etkisiyle
kendi hiç sigara içmediği halde, her akşam provalardan sonra önünden geçtiğimiz
İstanbul Harbiye Orduevi’nin gece yarısı nöbetçileri için bile gömleğinin cebinde sigara taşımayı asla
ihmal etmeyecek kadar çelebi adamdı, insan adamdı“
Aynı yazıda “ Haldun Taner benim hem annemdi, hem babamdı ama annem
babam bunu bilmezler “ diye de
eklemişti Ferhan Şensoy büyük bir kadir bilirlikle...
Haldun
Taner’in Türk tiyatrosu üzerindeki emekleri anlatılamayacak kadar fazladır....Oyunlarında, epik tiyatronun kimilerine göre kadı kızı
misali kusurlarından da olan ‘oyunculara
büyük ve inandırıcılıktan uzak laflar ettirme’ yanlışına düşmemiştir
Haldun Taner.
Mesela,
Keşanlı Ali Destanı oyununda, mahallede yapılan seçimleri öyle ya da böyle kazanan
Keşanlı Ali , kendisine seçim öncesindeki vaatlerini unuttuğu hatırlatıldığında da dört kelimelik cümle kurar cebindeki silahı da
yoklayarak ;
“Demokrasi seçim olana kadardır”...
1915
yılında doğan Haldun Taner’de bir ömür boyu görülen, kendini peşin peşin bir gruba ait
hissetmeme serbestliği , muhalif olmayı
bile daima gülümseyen bir üslup
ve lisanı münasiple dile getirme
seviyesi , iktidar öbekleri ve siyasal iktidarlar karşısında ASLA geri çekilmeme reflekslerinde
, çok erken yaşta ölen akademisyen babasından aldığı genlerin de mutlaka
etkisi vardır.
Haldun
Taner ölümünden bir yıl önce 1985 yılının Nisan ayında demokrasi kavramıyla
ilgili olarak şunları yazmıştır Milliyet gazetesindeki köşesinde ...Bu
cümleler her dönemde hepimizin kulağına inci küpeler olması gerekecek kadar
kıymetlidir ve adeta manifestodur...
“Demokraside el pençe divan durup boyun kırmak yoktur.
Dalkavukluk,
evet efendimcilik, sepet efendimcilik, “aynen keramet buyurdunuz efendimcilik
yoktur..
Demokrasi
kuru bir etiket değildir.
Demokrasi
bir düşünce tarzıdır, bir yaşam üslubudur.
Hasılı
demokrasi en güç rejimdir.
Çünkü
kültür ister, olgunluk ister, eğitim ister.
Sade
fikir özgürlüğü, söz eşitliği yetmez.
O
fikir ve sözlerde de seviye ister.”
Bundan
28 yıl önce, 1986 yılının 7 mayısında, Haldun
Taner’in göğüs kafesinin içindeki hallaç da “
artık benden bu kadar der”
ve küt diye durur , 70’li yaşlarının hemen başındayken..
Onun
ölümünün ardında şunları yazar Can Yücel;
“
Baktım sana Yahya gibi
Teşvikiye’den
Kimler
seni etmiş olmalı ki teşvik,
Küplüce’ye, taa gidiyordun…
Yürüyordun
aramızda
Yürüyordun aramızdan
Giderayak, sen belki de
İnsan
Haldun,
Çok bi güzel
Çok bi güzel
Çok bi güzel
Yepyeni
bir
İstan-
buldun…”
Size
bir sır vereyim değerli okurlar ; Haldun Taner tıpkı Ferhan Şensoy'un olduğu gibi benim
de annem babamdı ve annem de babam da bunu can-ı gönülden bilirler...
Türkçe
yaşadıkça hep aramızda olacak Haldun Taner ustayı, kendi deyimiyle “ölüm
bir gün elini tutuncaya dek yazmaya düşünmeye ve paylaşmaya devam eden insan
güzeli Haldun Hocayı” bir kez daha saygı, özlem ve minnetle
anarak...
(
murat örem / 07 mayıs 2014 / ankara...)
Eline sağlık. :)
YanıtlaSildostum
YanıtlaSilsenin de yorumuna sağlık....
murat örem....
Kaleminize, Yüreğinize.. SAĞLIK...
YanıtlaSilteşekkür ederim. keşke isminizi de yazsaydınız...selamlar
Sil