Aralık geldi…
zaten,
kasım kasım giderken
aralık (!) bırakmıştı kapıyı
kardeşi…
şu,
yılın on iki ayının
haftanın yedi gününün
isimlerinin nereden
geldiğinin
hangilerinin vakti zamanında
nasıl da uyduruluverildiğinin
hikayesini...
engin ardıç
en az on kere yazmıştır
o sarkastik ama
közde pişirilirken
sağı solu yanmış mısırlar kadar
lezzetli olan yazı diliyle…
-son zamanlarda hala yazıyor
mudur bilmiyorum…
çünkü engin ardıç okumayı
bırakalı epeyi oldu…-
bir insanın son dönemde size antipatik
gelmesi
veya hakikaten çok antipatikleşmesi
vakti zamanında yapıp
ettiklerinin
yazıp çizdiklerinin kalitesini
azaltmaz…
asla azaltmaz...
azaltmamalı...
merak edenler biraz zahmetle
arayıp bulabilir o yazıları…
hoş ,
insanların kahir ekseriyeti
merak etmez böyle şeyleri
günlerin adlarını ,
ay adlarının ne zaman
ve neden değiştirildiğini
falan…
kimin kiminle evlenip
boşandığını
işyerindeki kerime hanımın
sarhoş kocasını
ercüment beyin yeni aldığı
evinin fiyatını
banka promosyonlarını
birbirlerinin kolestrol
değerlerini
çocuklarının kaç dersten
kaldığını
bruna alves’in göbek adının
olup olmadığını
daha çok merak eder insanlar…
eh ,
insan bu…
merak edecek elbet…
sizin meraklarınızla
yakın olmasını beklemek
haddinize mi düşmüş…
eh, insan bu
merak edecek elbet…
ben mesela
ne zaman kış gelse
ne zaman soğuk vursa
yüzüme yüzüme
hangi gün yağacağını
merak ederim karın…
ve kaç kış daha göreceğini
ömrümü(zü)n...
ben mesela
kardan adamların
üşüyüp üşümediğini
düşünerek büyüyen
kaç çocuk kaldığını
merak ederim dünyada…
bir başkası mesela
komşuya gelen kargonun
kimden geldiğini merak eder
koca gün boyunca…
veya
aidatlarını ödemeyenlere
ne zaman
cart diye
ihtarname
göndereceğini
yöneticinin…
Aralık geldi…
kapı aralıktı ,
Kasım giderken söylemişti
açık bırakmıştı kapıyı
geldi Aralık…
bu toprakların
göreneğindendir;
gelene, insan da olsa , mevsim de olsa
ne zaman gideceksin
diye sorulmaz…
amma
gelen de haddini bilmez
postu sererse arsızca...
postu sererse aylarca...
hoş olmaz…
hiç hoş olmaz…
ve
bir bakmışsın,
gidivermiş
Mart’la birlikte…
arkasından
güle güle bile denmeden
hem de...
(murat örem / 01 aralık 2013 / ankara…)
* ( başlık / şiir /
ahmet telli / gülüşün eklenir kimliğime..)
fotoğraf / 2006 / arabanın içinden bursa eskişehir yolu / mezitler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder